Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mayıs '10

 
Kategori
Güncel
 

Son YSK kararı hakkında kararımdır 2

Son YSK kararı hakkında kararımdır 2
 

Bir referandum uygulaması


Bir kaç gün önce, Prof Ersan Şen'i ve karşısında konuşma güçlüğü yaşayan Nazlı Ilıcak'la diğer tartışma arkadaşlarını bir miktar dinledim.

Prof Ersan Şen kimseyi, özellikle de Nazlı hanımı neredeyse hiç konuşturmadı. Sürekli lâfa girdi, bir türlü cümlelerini tamamlamasına fırsat vermedi.

Fikri Sağlar da sanki onu destekler gibiydi. Konu, galiba muhtelifti. Çünkü Prof Şen, yüksek ve kesintisiz bir sesle hem YSK kararının, hem de Cihaner davası dosyasının özel ulakla Yargıtay'a getirilmek istenmesinin doğru olduğunu anlatıyordu.

Bayan Ilıcak, Cihaner dosyasıyla iligili internete düşen bir ses kaydından bahsediyordu. Buradaki konuşmaların, Yargıtay'ın talebiyle uyuştuğunu, bunun önceden tasarlanmış bir kurtarma operasyonu olabileceği iddiasını dile getirmeye çalışıyordu ama Ersan bey bırakmıyordu. Tabiri caizse, her kelimesine saldırıyordu. Nazlı hanım, "Ersan Bey, çok bağırmak haklı olmak değildir. Lütfen dinleyin!" dedikçe o, daha da coşuyordu ve:

"Ben hukuçuyum, ben bilim adamıyım, ben hukuk tekniğinden bahsediyorum" gibi lâflar ediyordu.

Eğer, yüksek sesle bağırarak herkesi susturmak, silindir gibi herkesin lâfının üzerinden geçmek hukukçuluksa, ben bunu pekalâ becerebilirim. Sesim fazla çıkmaz ama kalemimi bağırtabilirim ve bunu yaparken kimseyi dinlemeyebilirim. Çünkü bu, dengesi kaymış herkesin yapabileceği bir şeydir. Aha başlıyorum.

YSK'nın, değiştirilen referandum yasasındaki sürenin, önümüzdeki halk oylamasında 60 gün olarak uygulanamayacağına dair kararına şöyle bir göz attım. Bana göre, karardaki en dikkat çekici ve en çarpıcı kısım, aşağıya aldığım 298 sayılı seçim kanunun 1. maddesiydi. Burada:

“Özel kanunlarına göre yapılacak milletvekili, il genel meclisi üyeliği, belediye başkanlığı, belediye meclisi üyeliği, muhtarlık, ihtiyar meclisi üyeliği, ihtiyar heyeti üyeliği seçimlerinde ve Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunların 'halk oyuna sunulmasında' bu Kanun hükümleri uygulanır.” denilmektedir.

Eğer sadece bu maddeye bakarsanız, başka herhangi bir delile gerek duymaksızın YSK'nın, referandum süresiyle ilgili kararının doğruluğunu kabul etmeniz gerekir. Çünkü madde açıkça, "Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunların, halk oyuna sunulmasında bu kanun hükümleri uygulanır" diyor. Ne var ki, iş bununla bitmiyor. Yürürlükte olan başka kanunlar ve bambaşka maddeler de var.

Meselâ, bunlardan biri olan ve konumuzu birebir ilgilendiren 67. madde, "bu kanun"la ifade edilen seçim yasasının içinde değil. Anayasada!

Gene bu kanunun içinde bulunmayan, 23.05.1987 tarih ve 3376 sayılı "Anayasa Değişikliğinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun" başlıklı başka bir, " kanun" daha var. İşte bu, ikinci " kanunun" 1. maddesi, yukarıdaki birinci "kanunun" 1. maddesine sınırlama getiriyor. Şöyle diyor.

"Anayasa gereğince yapılacak olan halk oylamalarında bu Kanun hükümleri uygulanır. Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri hakkında Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri tatbik edilir."

Görüldüğü üzere halkoylaması yasasının 1. maddesinde, 298 sayılı seçim kanununun hükümlerinin ancak, "bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde ve bu kanuna aykırı olmamak kaydıyla, " uygulanabileceği açıkça belirtiliyor.

Halbuki YSK'nın, hakkında olumsuz karar verdiği madde, 3376 sayılı halkoylaması yasasının 2. maddesi olarak vardır ve bir hüküm ortaya koymaktadır: "Anayasa değişikliğinin halkoylaması, ilgili Anayasa değişikliği Kanununun Resmi Gazetede yayımını takip eden altmışıncı günden sonraki ilk pazar günü yapılır, " demektedir.

Bu duruma göre, seçim kanunlarında bulunan hiç bir maddeden, bu maddeye atıfta bulunulamaması gerekir. 3376 sayılı yasa, bu 2. maddesiyle kendi hükmünü kurmuştur ve bu yönüyle, 298 sayılı seçim kanununa muhtaç değildir. Zira 3376 sayılı yasanın 1. maddesi, "bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde 298 sayılı seçim yasası hükümleri uygulanır" diyor.

Böylece, referandum süresini 120 günden 60 güne indiren 2. madde değişikliğinin, seçim yasalarıyla ilişkilendirilerek geçersiz kılınamayacağını açıkça ve hukuki olarak izah etmiş olduk. Bana, "sen ne biçim hukukçusun" demeyin; çünkü hukuçu değilim. "Sen hukuktan ne anlarsın" da demeyin; gördüğünüz üzere anlıyorum. Zira, maddeler meydandadır ve anlaşılır biçimdedir.

298 sayılı seçim yasasının 1. maddesinde gözünüzü açıp ta, 3376 sayılı yasanın 1. maddesine gelince kapatırsanız işte böyle, tartışılacak atıflarda bulunur, yanlış kararlar alırsınız. Bu, sizin hukuçuluğunuzla değil ama ideolojik bakışınızla çok yakından ilişkilidir.

Gelelim anayasanın 67. maddesinin son fıkrasına. Referandum yasasının 1. maddesinde, "Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri hakkında Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri tatbik edilir." diyor. Buradaki, "bu kanunda hüküm bulumayan hallerde" tanımının, 3376 sayılı halk oylaması kanununu, diğer seçim yasalarından ayırdığında şüphe yoktur. Bu da referandum yasasının, seçim yasası olarak değerlendirilemeyeceğinin açık delilidir.

O zaman, anayasanın 67. maddesinin son fıkrasındaki "seçim kanunlarında yapılan değişiklikler bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanamaz" hükmünü, bu kanuna uyarlayamayız. Uyarlasak bile, böyle bir karara "hukukidir" diyemeyiz. Dersek ayıp etmiş oluruz.

Eğer değiştirilen 2. madde burada değil de seçim yasasında olsaydı YSK'nın kararı tartışmasız doğru olurdu. Ama şimdi doğru değildir. Çünkü, "seçim kanununa has olan hüküm" genelleştirilmiş ve zorlama bir karar verilmiştir.

YSK kararında, anayasa ve seçim kanunundaki bir kısım maddelere atıfta bulunulmuştur. Eğer anayasamızın 67. maddesinin son fıkrasını saymazsak, bu maddeler arasında ilişki olduğunu kabul etmemiz gerekir. Meselâ, yukarıdaki 298/1 ile anayasa 79 arasında çok rahat bir bağ kurabiliriz. Çünkü ikisinde de oylama işleminde kimin yetkilendirildiğinden ve işlemin hangi kriterlere göre yapılacağından (vs.) söz ediliyor.

Keza, anayasanın 175. maddesiyle, 298 sayılı yasanın bir kısım maddeleri arasında da ortak ve tamamlayıcı ilişkiler vardır. Yani bu maddelerin, birbirleriyle bağlantılı olduklarında ve ortak hükümler serdettiklerinde şüphe yoktur. Bu yüzden, birinden diğerine rahatlıkla atıf yapılabilir.

Anayasa madde 67 nin son fıkrası ise, bambaşka bir durumdan, seçim kanununun değiştirilmesinden sözetmektedir. Bu yüzden, sözü edilen son fıkrayla, diğer maddeler arasında bir illiyet bağı kurmak ve atıfta bulunmak mümkün değildir. Kısacası, 67/son, seçim/halkoylaması uygulamalarıyla doğrudan alâkası olmayan farklı ve özel bir durumu ifade etmektedir. Yani, yasa değişikliğinden bahsetmekterdir. Üstelik yapılan değişiklik, seçim kanununda değil, halk oylaması yasasındadır.

Bu yüzden, bu özel maddeyi diğerleriyle kıyaslayarak varılan sonuç asla hukuki ve vicdani bir karar değildir.

Resim: www.webhatti.com/.../486703-referandum.html

İlliyet: Nedenle etki arasındaki bağlantının zorunluluğunu dile getiren ilke.

İlliyet bağı: nedensellik bağı; bir neden ile ortaya çıkan sonuç arasındaki ilişki

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..