Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

01 Mart '11

 
Kategori
Haber
 

Sonunda, Evliya'yı da kestiler!

Sonunda, Evliya'yı da kestiler!
 

Koca çınarın sahibi, iş başında. Etrafı da çay bahçesi


En “bilge” ağaç hangisidir derseniz, ben, “Çınar ağacıdır” derim. Yüzyılları devirmişlerdir. Göçmen kuşlar, onlardan sorulur. Kolonilerin birer iniş kalkış, ikmal ve dinlenme istasyonlarıdır. Daha ne olsun? En mühimi de ayaklarının üzerine iyi bastığı bilinir.

Onlar, hurafeye inanmazlar. Dallarına çul çaput bağlatmazlar. Asırlardır neler yaşamış, neler görmüştür. Yaşlı amma, dimdiktir. Onlar da nefes alırlar, temiz hava üflerler tabiata. Yeri gelince, üst baş değiştirirler, göze hitap ederler.

Yağmur vardı İzmir’de o gün. Mecburen, ulu bir çınarın altına sığındık. Ve 40 yıldır o çınarın dibini mesken tutan 60 yaşındaki Muzaffer Altay’la tanıştık. Şemsiye ve ayakkabı tamiratı ile uğraşıyor. Altı tane torunu var. Varı yoğu, bu çınarın dibi. Yaz kış alçak iskemlesine tünüyor, müşteri bekliyor. Akşam olunca da, sandığını sepetini çınar dedesine emanet edip gidiyor. Ne kepenk indirmesi var. Ne yazar kasası var. Ne televizyonu var. Ne da kaykılacağı iskemlesi var. Ne kapı numarası var. Ne elektriği var, ne suyu var.Ne de tabelası var.

Hem şemsiye tamir ettirdik, hem de dedesi olan çınardan bahsettik. O esasında bütün insanlığın dedesi. Hisarönü’nün bu ulu çınarı çok muhteşem. Dibinde, bu garibanı barındırıyor tam kırk yıldır. “ Senede bir gün, gövdesini badana yapıyorum” diyor. Haşarattan korumak için. İkinci emeklilik sertifikasını, yakında dedesinin elinden alacak

Tam 640 yıllık bir çınar bu. Az ötedeki camiyi de, Aydınoğlu Yakup Bey yaptırmış. 414 yıldır o da ayakta. Yakup Ağa, Hisarönü Camisini yaptırırken, bu çınar vardı demek. Öyle anlaşılıyor. Daha acami inşa edilirken, çınarımızın çiçeği burnundaki yaşı o zaman 200 yıllıktı. Şu işe bakın. Ağaçlarda, bu örneğe göre yaş farkı, insanlarınki gibi mesele olmuyor. Cami ile koca çınara bakıyorsunuz, arada sanki hiç yaş farkı yokmuş gibi duruyorlar. O zamanın işçileri, bu çınarın gölgesinde yata kalka demek ki vakit geçtiler, hayır duası aldılar.

Ağaç deyip de geçmeyin. Zamanı gelmiş, ona ibadet edenler olmuş. O de devirde adamın biri şikayette bulunmuş. ”Evliyayı kestiler” diye. Kesilenin ağaç olduğunu gören zaptiye, adamı serbest bırakmış.

Şu komik hikaye de düşündürücü. Ayakkabıcı Muzaffer anlatıyor. Demek kırk yıldır burada dura dura, Çınarın bilgeliğinden bir şeyler kapmış. O da şu: “Yıldırım Beyazıtın bir erkek evladı dünyaya gelmiş. Padişah herkese duyurulmasını istemiş, “ulufe dağıtılacak” diye. O sırada 80 lik bir kadın, sarayın önüne gelir, bas bas bağırır: “Ulufemi isterim. Çünkü, benim de bir oğlum oldu.!”

Padişah duyar bunu. “Gidin çocuğunu buraya getirin” der. Muhafızlar, yaşlı kadının bahçesinde narin bir çınar ile karşılaşırlar. Kadın “İşte, der, Padişah efendimizin şehzadesinin dünyaya geldiği gün, diktiğim fidan. Benim gibi ihtiyarın çocuğu da bu!” der. Muhafızlar çaresiz, tebessümle geriye dönerler.

Asırlık çınarın dibinde daha kaç nafaka arayanları barındıracak acaba bu koca çınar. Gölgesiyle daha niceleri sarıp sarmalayıp mutlu edecek insanları. Daha kaç ailenin yükünü omuzlarına alacak. Ve daha kaç yıllara taşıyacak, taşıyacak.

Blog yazarımız Fikirci’den bir dörtlük: “Ben sensiz olamam, bilirsin. / Ardımdan ağlayacak mısın bilmem ama / Asla sana vurduramam bir balta / Ey ulu çınar küsme, sevdalıyım ben sana…”

İyi sevdalar deriz.

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara