Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ağustos '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sorular, sorunlar ve sesler...

Sorular, sorunlar ve sesler...
 

"Dinlerseniz size her zaman doğru yolu gösteren bir sesin var olduğunu unutmazsınız." Böyle diyor Thomas Hughes. Bir iç sesten, sezgiden ya da kutsal bir sesten söz ediyor olabilir. Ben bunu sezgi olarak yorumlamayı tercih ediyorum.

Hep böyle oldu. Ne zaman birşeyin içinden çıkamasam ne zaman gökyüzüne sorular yollasam cevaplar bir bir önüme geldi. Er ya da geç. Bunu anlattığım bir dostum ise bunu "Arayan bulur" şeklinde yorumluyor. Bana diyor ki; "Sürekli o sorun üzerinde odaklandığın için gözün sürekli ona dair işaretleri arıyor. Dünya üzerinde her sorunun cevabı serilidir. Göz ararsa o cevapları tek tek bulur." İçime serin sular serpiliyor bu sözcüklerle. Çünkü bazen öyle açmazlara giriyor ki akıl, o açmazlardan öldür Allah çıkamayacağını sanıyor. Üzerine düşündükçe sorun daha da çetrefili bir hal alıyor ve çözülmez hale bürünüyor.

Şimdi dostumun dediklerini ve Thomas Hughes'in sözünü düşünüyorum. Tüm bu sorularla cehenneme dönmüş aklımın kuyusunda birden uzanmış bir ipe sevinçle sarılıyorum. O kuyudan kendi başıma çıkmak zorunda olduğumu biliyorum. Sorularımı aydınlatabilecek olanların, yardım etmeyeceklerini o sorulara kendilerini muhatap kabul etmediklerini dahası ve acısı o soruları duymazlıktan gelerek ve değer vermeyerek beni sorularımla başbaşa bırakacaklarını biliyorum. Bunu kabul etmiş durumdayım. Çünkü şunu öğrendim ki; dünya üzerinde olan hiçbirşeye şaşırmamak gerekir. Çünkü dünya bizim akıl haritamıza göre düzenlenmiş değildir. Onun bize uymasını beklemek gibi bir budalalıktan sıyrılmak ve kendinden taviz vermeden ona uyum sağlamak gereklidir.

Başka bir dostum ise benim sorulara yanıt bulmak için sabırsız ve aceleci olduğumu söylüyor. Diyor ki: "Bazı soruların cevapları zaman alır. Sen öyle bir tavır sergiliyorsun ki sorun görmeye dayanamıyorsun. Aslında bu barışçıl bir yan. Olayları detaylarıyla konuşmak ve soruları tek tek aydınlatmak var olan problemi ortaya döküp analiz etmek en uygun çözümü bulmak. Ve asıl sorunun perde ardında olana, belirsiz olana tahammül edememen. Herşey net olsun, ışıkta olsun istemen. Ama dünya böyle değildir. Dünya aydınlanmamış, çözümlenmemiş ve cevaplanmamış pek çok soruyla doludur. Barışçı ve çözümleyici yanını takdir ediyorum elbette ama sabırsız yanını asla." Haklı. Sabırsızlık ve belirsiz olana tahammülsüzlük gibi bir sorunum var. Sabrın en büyük erdem olduğunu söylerler ama ben bu erdemden yoksunum ne yazık ki.

Kendime zarar veren bir yanı var bu çözümleyici anlayışın. Kontrolüm altında olmayan olaylar ya da mantığıma yerleştiremediğim sorular üzerinde tüm enerjimi, zamanımı harcıyorum. Geceler boyu aynı sorunlarla boğuşuyor ama o sorunlar üzerine yeni cevaplar bulamıyorum. Kendi aklımı cehenneme çeviriyorum. Sorular er geç aydınlanabilir belki de asla aydınlanmaz bunu bilemiyorum. Yapılması gereken; eğer kontrolün altında değilse beklemek bunu da biliyorum. Ama yine de bunu yenmek o kadar kolay değil. Aklın içinde bin senaryo ile dolaşmak ve o senaryolardan hangisinin gerçek hayattan alındığını bilmemek. Bu gerçekten sabır gerektiriyor ve ben bundan yoksunum ne yazık ki.

Aslında bu bir mantık sorunu. Sorun çözümlenecek ve sorular yanıtlanacaksa, soru bana yöneltilmişse hiç bir zaman, hiç bir koşulda ve hiç kimseyi bundan esirgemem. Sonuç iyi ya da kötü, acı ya da tatlı ne olursa olsun mutlaka aydınlanması gerekeni açığa kavuştururum. Çünkü dostumun dediği gibi; dünya zaten açıklanamayan pek çok şeyle dolu. Ve ben de bu açıklanamayanın sorumlularından biri olmayı asla seçmiyorum. Bu hiç de adil değil.

Hal böyle olduğu halde açıklanamayanlar üstelik çok basit bir kelimeyle çözümlenecek olduğu halde açıklanmayanları mantığıma sığmıyor. Geriye sadece iki seçenek kalıyor. Sabırla beklemek ya da o çözülmemiş olan düğümü bir yana fırlatıp atmak. İnanıyorsan sabredebilirsin. Ama inanmıyorsan o zaman o düğümü bir yana fırlatıp atmak ve onu orada unutmak zamanıdır. Çünkü başka yol yoktur. Seçim yapmak zorundasın. Sabret ya da fırlat at. Hangisine inanıyorsun?

Fotoğraf: http://www.deviantart.com/print/973122/
 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..