- Kategori
- Siyaset
Sorun Toplumda değil, Yönetme İddiasında Olanlarda

“Toplum henüz hazır değil” yollu klişeleşmiş düşünce dünyası, siyasi hayatımızın ve cumhuriyet tarihimizin amentüsüdür.
Toplumsal değişimin baş döndürücü bir şekilde, hızla ve artık farkına dahi varamadığımız bir devasalıkta sürdüğü günümüz dünyasında, toplumsal değişimlerin önüne tıkaç olarak gelen “Toplum henüz hazır değil” klişesi, iğreti bir zihin dünyasının ta kendisidir diye düşünüyorum. Bu klişe cümle, yönetenlerin ne denli toplumun gerisinde kaldığınada işarettir.
“Toplum henüz hazır değil” klişesinde, toplumun bir takım değişimlere hazır olmadığına dair kanaat getirenler kimlerdir; merak ediyorum. Böyle bir kanaati ortaya koyacak yetkiyi kimlerden almışlardır? Böyle bir kanaati verecek olan bir kimse olmak için ne tür bir birikim ve deneyim sahibi olmak gerekiyor?
Bu ülke sınırları içerisinde, birilerinin dilinde enflasyona uğramış olan bu cümle, şahsımı en fazla rahatsız eden hususlardan birisi haline geldi. Birilerinin bir şekilde ortaya sürüp, daha rahat yönetebilmek ve toplumu kendi kabuğunun içerisine çekebilmek adına ileri sürmüş olduğu bu iğreti cümlenin, günümüzde her hangi bir şekilde kıymeti kalmamıştır. Bir anlamda bu cümlenin, yasakçılığında iz düşümü olduğunu söyleyebiliriz. Hatta aynen öyledir. Bu cümle bir yasaklama aracıdır. Demokrasiyi ve demokratik düşünceyi, demokratik katılımı reddetmenin bir aracıdır.
Oysa;
Bu gün ülkemiz nüfusunu yalın bir gözle irdelersek son derece enteresan bir takım veriler elde edebiliriz ve “Toplum henüz hazır değil” yollu klişeyi çöpe atarız.
1990’lı yıllarda ilk özel televizyon kurulmuş ve kısa zamanda özel televizyon yayıncılığında son derece önemli bir noktaya doğru evirilmiştik. 1992’li yıllarda özel radyolar kurulmuştu hatırlasanız. Bir ara özel radyoların kapatılması yönünde bir yasal düzenleme yapılmıştı ve bu yasal düzenlemeye karşı siyah kurdele takarak vatandaşlar bu durumu protesto etmişti. Sonuçta özel radyolar serbest bırakıldı.
Toplum bu denli derin değişimlere, o denli hızlı bir şekilde ayak uyduruyorduki, bu değişimler karşısında alabora olacağı sanılan toplum, tam aksine, bu değişimleri müthiş bir şekilde içselleştiriyor ve yaşamının olmaz ise olmazları haline getiriyordu.
Cep telefonu kullanım oranlarının bu denli yüksek olduğu bir başka ülke gösterebilir miyiz dünya üzerinde? Bir zamanlar hakir gözle baktığımız ve görgüsüzlük olarak nitelendirmiş olduğumuz cep telefonu kullanımı, bugün ülke insanımızın vazgeçilmezi haline gelmiştir. Bir zamanlar kullananlara hakir gözle bakılırken, bu gün cebinde telefonu olmayana hakir gözle bakılıyor.
Daha ötesi internet dünyası ki bence çağın devrimidir internet dünyası.
Lise yıllarındayken bir öğretmenimiz fax aletini anlatırken, gözlerini müthiş bir şaşkinlıkla açmış ve bu müthiş teknolojik buluştan bahsetmişti. “Buradan kâğıdı veriyorsun alete, taaaa Amerika’da aynısı çıkıyor” diye şaşkınlığını bu cümle ile taçlandırmıştı. Bu gün gelinen noktada internet dünyası, her türlü tabuyu yıkmıştır. Yıkmak şöyle dursun, ezip geçmiştir. İnternet sınırı olmayan bir kütüphaneye dönüşmüştür ve toplumumuz bu dünyanın içerisine en küçük bir tereddüt dahi duymaksızın dahil olmuştur. Bu gün için ülkemizde internet kullanım oranının % 34’ler düzeyinde olduğuna tanık olmaktayız. Önümüzdeki beş yıl içerisinde bu oranının % 55’ler düzeyin çıkacağı tahmin ediliyor. Böyle bir manzara varken ülkemizde, halen bir takım ahmakların, toplumsal gelişim süreci içerisinde gerekli olan kimi yasal düzenlemeleri “Toplum henüz hazır değil” yollu zırva ile bertaraf etmeye çalışmasını hangi akılla izah edeceğiz?
Bu zihniyet dünyası bakınız bizlere neler kaybettiriyor.
Youtube denen video paylaşım sitesinin yasağının üzerinden koca iki yıl geçti. Bu yasağın dayandığı nedenlerin saçmalığını bilmem anlatmaya gerek var mı? Bir ülke düşününki bu yasakla sadece ve sadece kendi insanını cezalandırıyor. Oysa Youtube denen video paylaşım ağı içerisinde günde 1 milyar adet video izlenmekte. Adeta bir görsel şov olduğunuda söyleyebiliriz böyle bir paylaşım ağının. Dev bir kütüphane. Böyle bir bilgisel ve görsel şov dünyasını kendi halkına yasaklayarak, bu zihniyet dünyası neyi cezalandırdığının acaba farkında mı? Kabul edelimki bu zihniyet dünyası hiçbir şeyin farkında değil.
Konu ile ilgili olarak Prof. Haluk Şahin 06.06.2010 tarihli Radikal Gazetesindeki köşesinde son derece çarpıcı bir anekdot sunmuş önümüze.
“Dünya üzerinde 9 bin 500 üniversite, youtube’u kendi ders malzemeleri/videolar için kullanıyor. 4 bini’i aşkın vakıf, 2 bin 300 banka, 2 bin 300 Enstitü youtube’u kurumsal olarak bir dağıtım kanalı olarak kullanıyor. Youtube’da ‘Türkiye’ taranınca 320 bin, ‘Turkey’ taranınca da 476 bin video çıkıyor. Galatasaray için 107, Fenerbahçe için 115, Beşiktaş için 51 bin video var. İstanbul için 266, Antalya , Alanya, Bodrum ve Marmaris için yaklaşık 7 bin video var. Obama taranınca milyonun üstünde video, 6 bin civarında kanal bulunmakta.”
Ve siz, provokatörün biri, milyarlarca videodan birinde, uygun bulmadığınız bir şey söylediği için kendinizi ve çocuklarınızı bu muazzam kaynaktan mahrum bırakıyorsunuz!”
Prof. Haluk Şahin vermiş olduğu bu anekdotla yönetenlerin o ciddiyetsiz ve çağı kavramaktaki sığlığına müthiş bir şamar vuruyor. Bu zihniyet dünyası şimdi Youtbe’dan daha güçlü ve devasa bir kaynak olan Google arama motorunu yasaklamaya çalışıyor. E haliyle bu zihniyet dünyası, bu gibi uygulamaları ile son derece komik oluyor ve mizah dünyasının eline olmadık malzemeler veriyor. Bir an için düşünelim Google denen arama motorunun yasaklandığını; emin olun Google yasaklayan siyasal erk, daha o dakika iktidar koltuğunu bırakmak zorunda kalır.
Şimdi dönelim tekrar “Toplum henüz hazır değil” çağın dışına düşmüş olan cümlemize.
Hayır efendim, toplum her türlü değişim için her zaman hazırdı. Hazır olmayan siyasi erki ele geçirenlerdi. Siyasi erki elinde bulunduranlar toplum her dem gerisinde kalanlardı. Ve siyasi erki elinde bulunduranlar hiç utanmadan her zaman toplumun hazır olmadığından demler vurdular. Ve hiç ama hiç utanmadılar. Halen utanmazlıkları devam etmekte.