Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Nisan '09

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Sosyal Güven(siz)lik...

Sosyal Güven(siz)lik...
 

Emekliye; Öl demenin 14 farklı yolu



Kriz, dünyanın birçok ülkesinde kamunun sırtında yük olarak duran sorumlulukları tartışılır hale getirdi. Esas olarak kamu, düzenleme ve hizmet etmek gibi görevleri üstlenen kimliğinden kurtulmaya çalışıyor.

Batı ülkelerinde başlayan bu eğilim, halkın kamu üzerindeki etkisinin azalması ile birlikte kamunun kendi özel ideallerine yönelebileceği fikrinin güçlenmesi ile doğdu.

ABD ve diğer gelişmiş ülkelerde; başta uzay ve havacılık gibi sektörlerin desteklenmesi devletler arası prestij yarışı meselesi haline geldi. Devletler halkı göz ardı ederek “kamusal hobiler” diyebileceğimiz faaliyet alanları ortaya çıktı.

Kişilerin oyun ve eğlence sektörüne harcama yapmasına benzer bir psikolojik tatmin aracı olan “kamusal hobiler”, ülke ekonomilerinde önemli yer tutmaktadır.

Gerçek anlamda fayda-maliyet analizleri yapılamayan bu israf uygulamaları talan edilmeye de açıktır. İleri teknoloji ve üst düzey bilimsel yöntemler içerdiği için kolayca denetlenemez.

* * *

Gelişmekte olan denilerek kandırılan geri kalmış ülkeler bu aralar çok popüler.

İşte bu popüler ülkelerde kamu, halk yararı olmayan pahalı hobilere sahip olmasa da taklit ettiği ülkelerde var olan eğilimleri politika olarak sahipleniyor.

Taklit edilmesi durumunda fayda sağlayacak, “akademik sistem”, “teknoloji geliştirme” ve “endüstriyel verimlilik” gibi politikalar bilinçli bir şekilde göz ardı ediliyor.

Taklit politikalardan uygulama alanı bulanlar toplumun aleyhine uygulamalar içerenler. Bunlar içinde en önemlisi sağlık ve sosyal güvenlik konularında yapılan uygulamalar.

Gelişmiş ülkeler incelendiğinde; her ne kadar kriz ile kıvranıyor olsalar da, aslında çarpık gelir dağılımlarına rağmen en üst gelir düzeyinden başlayarak, yaşanabilir gelir dilimi içindeki kesimin oranı yeterince yükselmiştir.

Bu mutlu azınlık, ekonomik, akademik, politik ve bürokratik kesimlerin tümünü kapsamaktadır. Dolayısıyla siyasal kesim de bu azınlığın iradesi ile şekillenmektedir.

Bu mutlu azınlık, elde ettiği gelir ve sosyal seviyenin kaynaklarının zenginliğini de göz önüne alarak, kamudan aldığı hizmetlerin bir kısmından rahatça feragat edebilir.

Mesela, ABD’de milyon dolarlık gelirleri ile CEO’lar, üst düzey memurlar ve bürokratlar devlet hastanelerine gitmez. Yada maaşlarına eklenen 80 dolarlık emzirme yardımına ihtiyaçları yoktur. Yada 2002 de kullanılmaya başlayan biyo-metrik kimlik bilgisi ve e-imza teknoloji ile donatılmış yeni nüfus kağıtları için 42 dolar ödemekten çekinmez.

Ama New York’un banliyösünde 220 dolar işsizlik ödeneği alan bir homeless (en ucuz oda 200 dolar olduğu için sokakta yatan evsiz!) yada Oklahama, New Orleans’da, Missisipi’de tenekeden yapılmış barakalarda 15-20 yıldır geçici tarım işçisi(!) olarak yaşayan Porto Riko’lu, Küba’lı için 80 dolarlık emzirme parasının adı bile bilinmez.

Dolayısıyla ülke nüfusunun çoğunluğu Sağlık ve Sosyal Güvenlik Sistemindeki değişimleri önemsemez.

Ama yaşadığımız topraklarda ülke nüfusunun yarısından fazlası, ücretlilerden ve onların bakmakla yükümlü olduklarından yada (işsizlikten veya sağlıksızlıktan dolayı) anne ve babasının yanında asalak yaşayanlardan oluşur.

Bu ülkede maaşa talim eden bir çoğunluk var. Böyle olunca hedef analizleri iyi yapılmamış, sosyal profilleri uyuşmayan taklitçi ve özenti politikalar bizim gibi geri kalmış ülkelerde işlemez.

Farkındalıkları yeterli gelişmediği için irada oluşturulamaması da doğru politikaların üretilmesini engellemektedir.

İşte bu şartlar altında fotokopi teknikleri ile ithal yasaların yerelleştirilmesi politikası uygulanmaktadır.

Bu politikanın etki alanlarından biri de SAĞLIK VE SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ hakkında:

Şu anda mecliste bekleyen birçok yasa tasarısı var. Bu yasalardan biri; 5510 sayılı yasa.

Bu yasanın adı; “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası” olacak. Tabi onaylanıp meclisten geçer, Cumhurbaşkanı tarafından uygun görülüp yayınlanırsa...)

Bu yasa ile neler sağlanıyor öncelikle onları belirtmekte yarar var.
Kısacası yasa uygulamaya girdiğinde sağlayacağı etkiler bakımından can alıcı değişiklikler içeriyor.

Halkın büyük bir kısmının hayattan aldığı tat; yeni boyutlara ulaşacak.

Eğer yasalaşırsa birçok hakkımızdan kurtulacağız!

* * *


Yasanın yürürlüğe girmesi ile kurtulacağımız bazı sağlık ve sosyal güvenlik haklarımız şöyle sıralanabilir:

01) Zaten kadınlar için 58, erkekler için 60 olan emeklilik yaşı hem kadınlar, hem de erkekler için 65'e çıkarılacak. (Madde 28): [Böylece emeklilik aşaması fiili bir uygulama olmaktan çıkarılmış olacak. Kısacası emeklilik kaldırıldı diyemedikleri için buna iyi bir çözüm bulmuşlar.]

02) Emekliliğe hak kazanabilmek için yakın zamanda 5.000'den 7.000 güne çıkarılan prim ödeme zorunluluğu 9.000 gün prime çıkacak. (Madde 27): [Böylece vatandaşların primleri ile Sosyal Güvenlik Kurumuna karşılıksız bir katkı sağlaması planlanmış.]

03) Emekli maaşları % 23 ila % 33 arasında düşürülecek. (Madde 29): [Emekli, her gün evinde masa başına geçip saatlerce hesap yapıyor. Topla, çıkart, çarp böl. Sanki okul çocuğu! Zaten nasıl harcayacağımızı bilmediğimiz maaşlar böylece sorun olmaktan çıkmış olacak. Hem vatandaşlar da hesap stresinden kurtulmuş olacak.]

04) Yıpranma hakkı gasp edilecek: [Çalışan demir ışıldar! Ne yıpranması. Yok edilen bir hak yok! Hatta artan ustalık ve beceriden de vergi söz konusu olabilir. (Varlık vergisini mantık içerisinde kabul eden zihniyet bunu da rahatça kabul edebilir.) Güzel bir vergi türü olur. Bu vergi; fiili hizmet olarak da tahsil edilebilir. Mesela çalışma kamplarında! Parası olan; ustalık ve beceri vergisini bedel olarak da ödeyebilir.]

05) Aylık geliri 139, 6 TL'den fazla olan bütün vatandaşlar her ay 73 ila 475 TL Genel Sağlık Sigortası primi ödemek zorunda kalacak. (Madde 88) [Vatandaş sağlığın en değerli şey olduğunun farkında. O yüzden bedeli ne olursa olsun öder. Yarın baktınız ki gıkı çıkmadı, %20 zam yaparsınız onu da öder. Sonra bir %20 daha! Zaten öyle, öyle derken tıngırdar gider. Yerine taze vatandaş gelir...]

06) Sadece ayakta tedavi olununca değil; hastalık, kaza, ameliyat gibi nedenlerle hastaneye yatmak gerekince de 'katılım payı' adı altında para ödenecek. (Madde 68): [Sağlık sektörünün kamuya düşen payının da kâr getirisi yüksek KIT (Kamu İktisadi Teşekkülleri) haline getirilmesi ile özelleştirilebilir olmasının yolu açılırken, özel sektör ve üniversite hastanelerinin de sağlıktan ]

07) 'Katılım payı' gerektiğinde beş katına kadar arttırılacak. (Madde 68): [Serbest piyasa şartlarının ülkede hüküm sürmesi için yırtınan vatandaşların, utanmadan yırtıklarını diktirmeye hastanelere meşgul etmesi bu sonucu gerekli kılmıştır.]

08) Bütün sağlık hizmetleri paralı olacak: [Sokakta bulsan bile sayacaksın demişler. Eee sağlık en değerli şey değil mi? Sayacaksın parayı tabi ki! Yani sen en değerli şeyini kaybet, bedavaya geri al! Nerde görülmüş!..]

09) Sağlık hizmeti alabilmek için bu ülkenin vatandaşı olmak, üstelik vergi ödemek, dahası Genel Sağlık Sigortası primi yatırmak, hatta bir de 'katılım payı' ödemek yetmeyecek. Şimdi bir de 'ilâve ücret' adı altında para ödemek gerekecek. (Geçici Madde 5): [Zaten hasta olmuş vatandaşın para ile uğraşmaması için elinde olanı vermesi en akıllıca çözüm.]

10) Bütün dünyada anne sütünün önemi yeniden anlaşılır ve emzirme teşvik edilirken Türkiye'de 'sigortalının çocuğuna bir ay anne sütü yeter' mantığı geçerli olacak. Daha önce doğum yapan sigortalılara altı ay süreyle verilmesi öngörülen emzirme yardımı bir aya düşürülecek. [Bazı vatandaşlar, süt için yapılan bu yardımı istismar etmiş. Aslan sütü (yanında kavun ve beyaz peynir de...) almışlar. Süre kısaltılması tamamen insani nedenlerle..]

11) Hastalanan sigortalılara verilen iş göremezlik ödeneği % 16 azalacak. (Madde 18, 19, 80): [Böylece iş göremezlik süresi mümkün olduğunca kısalacak, eleman bir an önce (kan kusup kızılcık şerbeti içerek) işinin başına geri dönecektir. ]

12) Emekli Bağ-Kur'luların maaşından 10 yıl süreyle %10 oranında Genel Sağlık Sigortası primi kesilecek. (Madde 88) [Bu madde herkes için değil. Sadece emeklilerin %3lük-5lik gibi bir bölümüne uygulanacak. Çünkü emekli olduktan sonra 10 yılı görme şansları istatistik olarak çok kısıtlı. Bu kad yaşarlarsa da nankörlük etmesinler!]

13) Primini ödeyemeyen vatandaşlar sağlık hizmeti alamayacak, hastane kapılarından geri dönecek. (Madde 88, 89 , 90): [BAĞ-KUR, bütün dünyada patronların sigorta sistemi olarak bilinen bir modelin karşılığı oluşturulmuş, temel amacı anayasal bir yükün telafisidir. Dolayısıyla iş sahiplerinin ve patronların maddi varlığını da göz önüne alan bir modeldir. Serbest piyasa modelinde başarı ve kazanmanın önünde engeller yoktur. (Kaybetmenin de yoktur da bunu boş verin.) Sonuçta iş sahipleri ve patron kesimi kamunun vereceği sembolik imkanlara muhtaç olmuşsa suç kimde? Bu adamların iş bilmez ve başarısız olmasının ceremesi kamuya çektirilemez değil mi?]

14) Primini ödeyemeyen çiftçilerin pamuğuna buğdayına, üzümüne tütününe el konulacak. (Madde 87): [Vatandaş iyice yüzsüzleşip, ödeme yapmamakta direnir, “yeterli rekolte olmadı”, “ürün zarar gördü”, “Mahsul para etmedi” gibi mazeretler ile kamuyu dolandırmaya kalkan çiftçilere başka iyilikler düşünülecek.]

Şu anda sadece Türkiye'de değil dünyanın pek çok ülkesinde benzer politikalar uygulanmaya çalışılıyor.

Devletler sosyal güvenlik ve sağlık harcamalarını azaltma çabasındalar. Fransa ve Yunanistan'da büyük grevler ve yürüyüşlerle bu yasalar engellenmeye çalışılıyor.

Şu an yasanın getirecekleri ile ilgili yeterli farkındalık yok.

Farkında mıyım?
Farkında mısın?
Farkında mı?
Farkında mıyız?
Farkında mısınız?
Farkındalar mı?

Hep Sevgi ile kalın

Murat SEVGİ

 
Toplam blog
: 370
: 1092
Kayıt tarihi
: 10.07.08
 
 

1969 doğumlu. Tasarımcı, endüstriyel otomasyon sistemleri için yazılım geliştiriyor. Yüksek öğren..