Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '13

 
Kategori
Siyaset
 

Sosyoloji, hukuk ve siyaset

Sosyoloji, hukuk ve siyaset
 

siyaset ve hukuk sosyoloji terazisinde tartılmalıdır.


Toplumsal yönetimin iki ana başlığının; siyaset ve hukuk olduğu gerçeği sanırım yadsınamaz. Siyaset; toplumun yönetim modelini oluştururken, hukuk ta; adalet sistemini oluşturmaktadır.

Toplumsal yönetimin iki ana başlığının temelini de sosyolojinin (toplumsal yapının, değerlerinin) oluşturması gerektirdiğini bilmek toplumsal yönetim modelinin sağlam temele oturmasını sağlar aksi ölçüsü alınmamış başa şapka giydirmek gibi eğreti bir durum oluşturmaktan öteye olamaz.

Yaşadığımız devletin yönetim modelini irdelediğimiz de; ne siyaset modelinin ne de hukuk sisteminin kendi sosyolojisinin ürünü olmadığı kolaylıkla anlaşılır.

Siyasi model; yaklaşık Fransa Almanya benzeri, hukuk ta parça pörçük Avrupa karması bir durum.

Osmanlı'dan Türkiye'ye toplumsal yönetimin padişahlıktan parlementer sisteme zorla hızla geçmesinden ötürü tepe yönetimini (güç çokluğu veya oy çokluğuyla) ele geçirenler kendilerini bir miktar padişah sanmaktan alıkoyamamaktadır veya taraftarları etrafı adamı padişahlaşma eğilimine sokmaktadır. Bundan sonrasında seçmenin eğitim ve bilinç düzeyi giderek yükselirse siyasi kalite belki yükselebilir.

Son dönem çokça kullanılan toplumu yönlendiren anlamındaki 'kanaat önderi' kavramının gelişmiş bir toplumda olabileceğini düşünmek mümkün mü? yani ortamı siyasetçiyi algılayamayanlara veya toplumun çoğunluğunun algı sistemi işlemediğinden bir nevi akil adamların kanaatiyle hareket etmesi mümkün mü? Çoban ve sürü misali...

Hukuk Fakültelerindeki eğitim programının toplumun sosyolojik temelinden tamamen kopuk olması hukukçuların bilincinin toplumdan kopuk olmasına ve kanunlarında ithal olması mahkeme salonlarıyla günlük yaşamdaki mantığın kopuk olmasına neden olmaktadır.

Bireyin gelişim sürecinde hukuk bilincine altyapı oluşturulmadığından aile ve görgüyle oluşan toplumsal mantığa karşı Mahkemelerde Avrupa sosyolojisinin ürünü kanunların geçerli olması toplumsal garebete alt yapı oluşturmaktadır.

Yine vergi sisteminde servet, kazanç, tüketim vergisi sistemine geçişteki zorluğumuzun temeli has tımar zematten gelmiş olmamızdır.

Öyle ki islami zekat sistemi işlerine gelmediği için ganimete ilave has tımar zeamet sistemini oluşturan mantıktan servet, kazanç, tüketim vergisi sistemine geçilmiş ama sistem değişiminin üzerinden geçen 90 yıla rağmen büyük dirençle karşı karşıyadır. Ancak bütün drenişe rağmen ulusal gayri safi milli hasılanın yaklaşık % 20 sini alan devlete bu da yetmemektedir. Demek ki; ekonomi % 100 kayıtlı olsa ve vergi kanunları tam işleşe devlet ekonominin % 50 sini  bütçesine alma niyetinde.

Özetle; toplumsal yönetimin mantığı ve kuralları (toplumsal yapı temeline dayanmadığı) ithal olduğu için başa geçen yönetimlerin tamamı Avrupa mantığıyla Türkiye sosyolojisini yönetme çelişkisinden ötürü yalpalayıp durmaktadırlar.

Bu yazı iktidarlara eleştiri değil, parlementonun kanun üretim temelininin toplumsal yapıya dayanmadığını ifade etmeye çalışmaktadır ki; son Türk Ticaret Kanunun ithalden bire bir çeviri olduğu artık herkesçe bilinmektedir.

Öncelikle (kanun yapıcı) parlementonun kanunların yönetilen toplumun sosyo-ekonomik yapısına temeline uyup uymadığı taramasını yapmalıdır, sonra da yeni çıkaracakları kanunları bu süzgeçten geçirmeden oylamamalıdırlar. Böyle bir gerçekçi mantık kullanılmadıkça; yasama, yürütme ve yargı ile halk anlaşamayacaktır veya anlaşmakta çok çok zorlanacaktır.


12.01.2013
Kadri KANPAK

 
Toplam blog
: 617
: 1221
Kayıt tarihi
: 03.12.07
 
 

Her kesimi anlama ve kabullenme bilincimle; her kişinin asgari yaşam şartlarına sahip olabildiği,..