Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mart '20

 
Kategori
Sosyoloji
 

SOSYOLOJİ NEDİR? -2-

Sosyoloji, insan gruplarının analizidir. Sosyal dünyayı araştırır. Toplum terimi ile ifade edilen, insanoğlunun birbirleri ile kurduğu ilişkiler sonucu ortaya çıkan zihinsel bir yapıdır. Bu yapı içerisinde sokakta karşılaşan iki bireyin etkileşiminden küresel ölçekteki makro etkileşimlere kadar çok geniş bir yelpazeye sahiptir. Sosyologlar grup davranışlarına dikkat ederler. Bireylerin belirli bir grup içerisinde dünyaya gelmesinin (aile, çevre, okul, iş, vs.) ne gibi davranışsal kalıplara sebep olduğu ile ilgilenir.

Dolayısıyla Sosyoloji; “Sergilediğimiz davranışları neden sergiliyoruz? Yaptığımız fiilleri neden yapıyoruz? Neden bu şekilde yaşıyoruz? Başkalarının yaptıkları ile bizim yaptıklarımız arasında ne gibi benzerlikler ve farklılıklar var? Neden aynı veya farklıyız? sorularını sorar. Bu disiplin için en çok kullanılan terim Bilimsellik ve Objektifliktir.

Bilimsellik, insan davranışlarının bir “bilimsel” zeminde çalışılması gerekliliği, yani sadece deney ve gözlem ile test edilebilir kanıt üzerine inşa edilecek bilgi ile yapılabileceğidir.

Objektiflik ise bir sosyoloğun bilgi üretme aşamasında sağduyu ve düşünceye dayalı olmadan, “olgusal” bilgi üretmesi gerektiğidir. Araştırmaya hiçbir kişisel önyargıyı taşımamayı vurgular. Bunun dışında Sosyoloji bilimi için en önemli yere sahip “Olgu” kavramıdır. Sosyoloji’nin fikir öncüleri olan Comte, Mill ve Durkheim, Sosyoloji’yi toplumsal arenada var olan olguların bilimi olarak tanımlamaktadırlar.[1] Buna göre sosyoloğun görevi, düşünceden farklı olan ve insan bilincinden bağımsız olarak var olan olguları ortaya çıkarmak ve gözlemektir. Düşünceler ise fikirlerden ibaret, toplumsal anlamda yanlışlanması ve doğrulanması mümkün olmayan şeylerdir.

Olgular deney ve gözlem ile test edilir, doğru veya yanlışlığına karar verilir. Sosyolog, insan davranışı ve toplumsal hayat hakkında test edilmiş veya edilmesi imkanlı olan bilgiye ulaşmayı hedefler.

Toplumsal hayatın doğası hakkında evrensel yasalar, düzenlilikler ve kurallar bulmaya çalışır. Var olan bütün olguların doğru olduğunu kanıtlamaya değil, kanıtlanabilmesini mümkün olguları “keşfetmeye” çalışır. Bu olguların hangi koşullar çerçevesinde, kimler tarafından ve ne amaçla oluştuğunu araştırır. Bunun içinde teoriye ihtiyacı vardır. Teori, sosyolojik anlamda karşılaştırmayı mümkün kılan, tasarlanmış bilgi öbekleridir. Olgular, mümkün açıklama olarak da tabir edilebilecek olan teorilerin toplumsal hayatta tetkiki ile ortaya çıkarılabilir.

Örneğin, “Türkiye’de son 10 yılda en çok 18-22 yaşları arasındaki gençler intihar etmiştir” şeklinde bir bilgi olduğunu ve bir sosyoloğun bunun sebebini merak ettiğini düşünelim. Bu durum, “Türkiye’de son 10 yılda 18-22 yaşları arasındaki gençler üniversite sınavını kazanamadığı için intihar etmiştir” şeklindeki bir hipotez ile araştırmaya çalışılınır. İstatistiki bilginin de yardımı ile intihar sebepleri ile üniversiteye giriş oranları karşılaştırılarak, varsayımın doğru çıkması sonucu bir yargıya varılır: “Üniversite sınavında başarılı olmama, intihara sebep olmaktadır”.[2] Bu şekilde üretilen bir teori pozitivist sosyolojiye göre evrensel ve tekrarlanabilir bir nitelik taşımaktadır. İngiltere’de böyle bir intihar vakalarını araştırmak için bu teori kullanılabilmekte ve karşılaştırma yapılabilmektedir.[3]

Kaynak:

Kalelioğlu, U. B. (2018). Sosyolojide Hakim Eğilim Pozitivizm. Hipokrat Kitabevi. Ankara


[1]Burada, Sosyoloji literatüründeki yaygın tanım verilmektedir. Klasik sosyoloji anlayışı olguların araştırılması üzerine kurulu bilim olarak tanımlanmış, fakat çağdaş sosyoloji tarafından bu düşünce eleştirilmiş ve terk edilmiştir. Olguların toplumsal hayatta, doğada bulunan materyaller gibi bireylerin aktivitelerinden bağımsız bir şekilde bulunmayacağı, soyut kavramlar olan olguların nasıl ve ne şekilde maddeleştirilip gözlem ve deneye tabi tutulacağı günümüzde bile tartışma konusudur. Kitabın ilerleyen bölümlerinde nesnel bir olgunun bulunamayacağı için bu pozitif anlayış eleştirilmiştir. Bu bölümde yalnızca ana akım literatürde bulunan tanım verilmektedir.

[2]Sosyoloji’nin bu gibi genel-geçer yasalar koyması çokça eleştirilmiştir. Birçok düşünür, Sosyoloji’nin de içinde olduğu sosyal bilimlerin tikelci bir yapı arz ettiği için, çıkarılan sonuçların başka vakalara genelleştirilemeyeceği, dolayısıyla Sosyoloji’nin nomotetik değil, idiografik bir bilim olduğunu iddia etmiştir. Dolayısıyla verilen örnekteki gibi, üniversite sınavını kazanamayan öğrencilerin intihar ettiği gibi genel bir yargı yanlış olacaktır.

[3]Bu görüş de çağdaş düşünürler tarafından reddedilmiştir. Her bir toplumsal grubun öznel bir yapısı olduğunu, farklı toplumların birbiriyle kıyaslanmasının mümkün olmadığı iddia edilmiştir.

 
Toplam blog
: 19
: 1009
Kayıt tarihi
: 11.03.20
 
 

Sosyolog ve Araştırmacı-Yazar İnsanoğlunun aydınlanma serüvenine naçizane bir destekte bulunmay..