Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Aralık '11

 
Kategori
Halkla İlişkiler
 

Sözcüklerin türetim ve tanıtımında röl oynayan kişiler ve çevreler

Sözcüklerin türetim ve tanıtımında röl oynayan kişiler ve çevreler
 

Bu resim google görseller bölümünden alınmıştır.


VI. BÖLÜM

Sözcüklerin tanıtımında rol oynayan kişiler ve çevreler

Gerek yabancı bir dilden alıntı yapılarak, gerekse ana dilden türetilen sözcüklerin dile kazandırılmasında, toplumsal işlevleriyle aşağıda açıklanan bazı kişi ve kurumların çok önemli etkileri vardır. Kelimelerin ve onların konuşma seslerinin toplumun belleğine yerleşmesinde, adı geçen kişi ve kurumların aracılığına mutlaka gereksinim duyulacaktır. İlgi alanları ve uğraşları nedeniyle, belli kültürel birikim ve donanıma sahip olan bu kişi ve kurumlar, aynı zamanda dile yeni sözcükler kazandırabilecek yetkinliktedirler.

Burada klâsik tanıtma yöntemleri dışında, daha ziyade doğaçlama gelişen çok özel örnekler üzerinde durulacaktır. Bir başka anlatımla, klâsik kitle iletişim araçlarıyla yapılacak sıradan tanıtım yerine, çok ender görülen örnekler ele alınacaktır. Seyircilerin izlemekte olduğu bir filmin akışının aniden kesilerek reklâmlara girmesine benzer bir durum söz konusu olacaktır. Bir farkla ki, reklamlarda olduğu gibi özel bir kurgu söz konusu değildir. Kitle iletişim araçlarının doğal yayın seyri esnasında, dışarıdan gelen doğal bir tepki ile yayının kesilerek, yeni bir habere yönlendirilmesi yaratıcılığına dayalı bir tanıtım biçimidir. Doğal gelişim seyrinin sonucunda, medyanın yeni habere odaklanarak ön plâna çıkarmasına dayanmaktadır. Bu yazdıklarımıza yaşanmış bir örnek verecek olursak, Beyaz Saray’ın bahçesinde basın toplantısı yapmakta olan Bill Clinton’ın Turgut Özal tarafından telefonla aranmasını basın mensuplarına, beni Türkiye Cumhurbaşkanı arıyor diyerek toplantıyı kesmesi, basının yeni habere odaklanmasına neden olmuştur.

Bir önceki bölümde değinilen yazılı ve görsel kitle iletişim araçları ve uzman elemanları olmak üzere, kamuoyu önderleri, sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler ve yöneticileri, sendikalar ve sendikacılar, şairler, besteciler, reklamcılar, reklam metni yazarları, tercümanlar, okullar ve öğretmenler, meslek odaları, barolar, araştırma enstitüleri, ticaret odaları ve borsaları, politikacılar, üniversiteler, yüksekokullar, polis akademileri, siyasi partiler, harp okulları ve harp akademileri, komuta kademesi içinde görevli ve emekli subaylar, entelektüeller, parlamenterler, haber ajansları ve muhabirleri, akademisyenler, Atatürk Dil ve Tarih Kurumu üyeleri, Türk Dil Derneği üyeleri, dil akademileri, sanatçılar, dilbilimciler, Radyo Televizyon Üst Kurulu üyeleri, basın mensupları, spikerler, radyo ve televizyon program yapımcı ve sunucuları, film yönetmenleri, senaristler, bürokrat ve teknokratlar, diplomatlar, özellikle yazarlar ve bilim insanları hem yeni sözcüklerin üretim kaynağı, hem de doğrudan birer tanıtım aracıdırlar. Dille ilgili gözden kaçan başkaca kişi ve kurumlar varsa, okurların yapıcı yorumları bu eksikleri tamamlar diye düşünüyorum.

Bizatihi kendisi haberleşme olayının temeli olan dil, kullanıcıları aracılığıyla kendini tanıtmaya muktedirdir. Sosyal öğrenmenin en etkin şekli olan toplumsal etkileşim süreci, aynı zamanda üretilen sözcüklerin ağızdan kulağa yayılarak dile tutunmasında ve kazandırılmasında, yüz-yüze yapılan en etkin ve doğal tanıtım yoludur. Hem de hiçbir çaba harcamadan ve iletişim aracı kullanmadan gelişen, basit ve doğrudan bir tanıtım şeklidir. Yazı dili kullanılmadan önce, sözcükleri dile kazandırmada sese dayalı bu sözel iletişim şeklinin kullanılmış olması, günümüzde de geçerliliğini korumaktadır.

Tamamen bireysel görüşümüzü yansıtan bu tanıtım programının kurgusu, eleştirel değerlendirmelere de açıktır. Sözcüklerin tanıtımının sese ve görselliğe dayalı olması, kullanılacak medya seçiminde bir sorun yaratmamaktadır. Yukarıda sıralanan, göze ve kulağa hitap eden bütün iletişim araçlarının kullanılabileceği bir tanıtım programı düzenlenmelidir. Sözlü ifade, görsel ve yazılı anlatımlarıyla kültürel etkileşimin aktörleri konumunda olan yukarıda sözü edilen iletişim kurum ve çevreleri, aynı zamanda bireysel ve kitlesel tanıtımın da aktörleridirler. Farklı meslek alanlarında üretilen yeni sözcükler, medya seçimi ve hedef kitleyi belirleme konusunda tanıtana çok büyük kolaylık sağlayacaktır. Bir denizcilik, tıp, bilim, teknik veya spor terimini tanıtırken, toplumun tümünü hedef kitle olarak seçmeye gerek yoktur. Sözcüklerin ilgi alanlarına göre hedef kitleleri belirlemek en doğru ve akılcı yoldur. İlgili alanı belirlenen sözcüğün, kurumsal örgüt kimliği içinde yapılacak tanıtımı, daha etkili ve kalıcı olacaktır diye düşünülmektedir. Söz gelimi, bir denizcilik terimini Deniz Ticaret Odası kurumsal kimliği aracılığıyla tanıtırken, tıpla ilgili yeni bir sözcüğü Tabipler Birliği aracılığı ile tanıtabilirsiniz. Bu alandaki sözcüğün hedef kitlesi kurumun üyeleri ve mensuplarıdır. Burada kurum içi çeşitli iletişim araçları devreye girecektir.

Tanıtımı yapılacak yeni simgelerin yukarıda sözü edilen aktif kullanıcıları, toplumsal konumları gereği sözcükleri iletişim araçlarına taşımada da ilk ağızdan aracıdırlar. Üretilen sözcüklerin bu çevrelerin diline düşmesi, bir tanıtma vesilesidir. Çünkü medyatik kişilikleri nedeniyle çeşitli iletişim organları tarafından izlenmeleri, sonrasında çeşitli iletişim araçlarında yer alacak demeçleri ve yazıları, etki alanı çok geniş halk kitlelerine ulaşmada kolaylık sağlayacaktır.

Bestecilere esin kaynağı olmuş güzel bir şiirde veya güftede yer alan yeni bir sözcüğün, yapılan duyarlı ve etkileyici beste sayesinde kitleler tarafından çok daha yaygın biçimde algılanacağını düşünüyorum. Tirajı yüksek bir gazete veya çoksatar bir kitapta yer alan yeni sözcükler, büyük kitleler tarafından okunup öğrenilecektir. Farklı iletişim kanallardan duyurulan yeni sözcüklerin, çarpıcı bir reklam metni aracılığıyla tanıtılması, ilan tahtasında ve afiş panosunda dikkat çekici bir resimle veya karikatürle sunulması, okuyanların ilgisini çekecektir.

Geçmişte Atatürk’ün özel talimatıyla kurulan Türk Dil ve Türk Tarih Kurumları, varlıklarını 1980’li yıllara kadar İş Bankası hisselerinden aktarılan mirasla sürdürmüşlerdir. Bu süre zarfında ürettikleri yeni sözcükler, yaptıkları incelemeler ve çıkardıkları dergide yayımladıkları makalelerle Türk Dili’ne sayısız katkı yapmışlardır. 1980 sonrası Atatürk’ün mirası konusunda yaratılan tartışmalar, her iki kurumun yeniden yapılanmasına yol açmış, değişim eski yöneticilerin tasfiyesiyle sonuçlanmıştır. Değişiklikler kapsamında eski uzmanlara yeni yapılanma içinde görev verilmemiş, dışlanan küskün elemanlar da kendi aralarında örgütlenerek, çalışmalarını kurdukları Dil Derneği’nin çatısı altında sürdürmek zorunda kalmışlardır. Yeni düzenleme ile kurulan Atatürk Dil ve Tarih Kurumu İş Bankası hisselerinden yararlandırıldığı halde, Dil Derneği kimseden yardım almadan kendi çabasıyla ayakta durmaya çalışmıştır. Türkçeye hizmet yolundaki gayretlerini, azim ve kararlılıkla günümüze kadar sürdürmeye devam etmiştir. Bu konuda geniş bilgi için aşağıdaki linke tıklayınız. Atatürk’ün bıraktığı İş Bankası hisselerinden olmazsa bile, Büyük miktarlar toplanan Tanıtma Fonu kaynaklarından Dil Derneği’ne pay ayrılmasına olanak verecek yönetmelik değişikliği mutlaka yapılmalıdır.

....devam edecek

İstanbul, 1 Aralık 2011

http://www.dildernegi.org.tr/TR/Default.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF4376734BED947CDE 

 

 

 
Toplam blog
: 72
: 1140
Kayıt tarihi
: 09.12.07
 
 

Rize merkez ilçeye bağlı Yiğitler Köyünde doğdum. Lise bitinceye kadar ilk gençlik yıllarımı geçird..