Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Haziran '07

 
Kategori
Sinema
 

Spoorloos (The Vanishing)

Spoorloos (The Vanishing)
 

Günümüzün gerilim ve zorlamayla da olsa "korku" diyebileceğimiz filmleri genellikle, ya "teenslasher" denilen türden ve sırasıyla genç, güzel/ yakışıklı karakterlerin birer birer öldüğü ("Çığlık - Scream" filmi bu tür için bir milat sayılabilir) ya da izleyicinin daha fazla kan ve daha fazla şiddet görebilmek umuduyla sinema salonlarına koştuğu ve yapımcıların da arza yönelik olarak bu doğrultuda ortaya çıkarttıkları (bkz. "Testere - Saw" serisi) filmlerdir..

Daha sonrasında ise kah "o tür" kah "bu tür" olsun "gerilim/ korku" üst başlığında inceleyebileceğimiz ve zaten her çıkan örneğinde artık "yine mi?" dedirten "seri cinayet" konulu filmler iyiden iyiye sıradanlaşarak görsel hafızamızda bulunan klişeler arasındaki yerlerini aldılar.. ki bu filmleri "ti" ye almayı amaçlayan ve bunda da layıkıyla başarılı olan "Korkunç Bir Film (A Scary Movie)" serisinin de çekilmesiyle beraber bu filmlerin amiyane tabirle kabak tadı verdiği belgelenmiş oldu.

Peki gerilim/ korku filmleri bir zamanlar, nasıl oluyordu da kan ve ceset enflasyonuna batıp çıkmaksızın bizleri gerim gerim germeyi başarabiliyordu. Gelecek olan sahneyi beklerken gergin ve usuldan gelen bir orkestrasyon ile her saniye gıdım gıdım artan adrenalinimiz yüzünden kafamızı gözümüzü kah battaniye ile kah parmaklarımız yardımıyla kapatarak gelecek olan sahneyi –sözde- izlemekten mümkün mertebe kaçınmaya çalıştığımız dobra dobra filmleri özlemedik mi?

Bunun yanı sıra "son dönemde iyi filmler yapılmıyor mu" diye sorarsınız; "haybeden süslü, tümdengelim-ci zorlamaya ve makyaja ihtiyaç duymaksızın, adeta bir sis perdesi misali kendisini buzlu bir camın diğer tarafından izleterek beni ürkütmeyi-rahatsız etmeyi, süresi boyunca ağzımı kıpırdatmadan koltuğa çivilemeyi başarabilmiş filmler de vardır" şeklinde cevap verebilirim. Shyamalan’ın 1999 yapımı olan "6.His (The Sixth Sense)" filmini, Nicole Kidman’ın hem mimikleri hem de repliklere kattığı eşsiz yorumu vasıtası ile mevcut gerilimi kusursuz işleyen bir makine misali bizlere aktardığı "Diğerleri (The Others)" ve büyük ihtimalle beyazperde izleyicilerinin çok da yakından tanımadığını tahmin ettiğim ve sıkı bir gerilim filmi izlemek isteyenlere birinci elden tavsiye edebileceğim Amenábar’ in olağanüstü gerilim klasiği 96 yapımı "Tez (Tesis)" filmini örnek olarak verebilirim..

Bütün Ezberlerinizi Unutun: Spoorloos

Yapım yılı itibariyle yukarıdaki örneklemelerden daha eski olan fakat yapı taşı niteliğiyle hiç eskimeyen bir yapıya sahip, Tim Krabbé’ nin romanından sinemaya uyarlanan "Spoorloos", etraftan gelebilecek herhangi bir uyarıcıya tepkisiz kalmanıza sebep olabilecek ve film boyunca ağzını açtırmaksızın kendisini seyrettirmeyi başaran, bittiğinde ise daha derin bir sessizliği beraberinde getirerek etkisini belirli bir süreliğine daha devam ettiren bir yapım.

Konusuna gelince;,

Birbirlerine aşık olan Saskia (Johanna ter Steege) ve Rex (Gene Bervoets) çifti tatil yapmak amacıyla arabalarına atlayıp yola koyulurlar. Çiftimiz, güle oynaya yollarına devam ederlerken Saskia, Rex’ e belirli aralıklarla gördüğü ve her seferinde aynı kurgunun yaşandığı, özünde ikisinin de birbirlerine kavuşamadıklarını anlatan rüyalarından bahseder. Peşisıra patlak veren ve küçük bir anlaşmazlık sonucu yaşanan tartışma; Saskia’ nın Rex’ e kendisini hiç bırakmaması için yemin ettirirmesiyle son bulur ve dinlenmek üzere bir benzin istasyonunda mola verirler.

Saskia, kahve almak için markete gider ve geri dönmez. Ne yapacağını bilemez bir durumda olan ve belirli bir süre arabasında Saskia’ yı bekledikten sonra etrafı kolaçan eden Rex, herhangi bir sonuç alamaz. Hatta müessese sahibi, Saskia’ nın belki de kendi isteğiyle oradan ayrılmış olabileceği düşünerek, ortada hiçbir delil bulunmadığını öne sürer ve polisi bile aramaya tenezzül etmez.

Rex ise böyle bir varsayıma asla inanmayacaktır.


Yıllar sonra gelen telefon


Filmimizde zaman atlar ve olayın üzerinden 3 yıl sonra Rex’ i yeni kız arkadaşıyla birlikte görürüz. Ancak değişmeyen tek şey vardır.. Rex, artık kendisi için bir saplantı halini alan Saskia’ yı aramaya halen devam etmektedir. 3 yıl önce arabada yaşanan tartışma neticesinde Saskia’ ya vermiş olduğu söz, onun kendi isteğiyle benzin istasyonundan ayrılmadığına olan inancını pekiştirmiş ve Rex için hep bir umut ışığı olmuştur.

Derken bir gün tanımadığı birisi tarafından telefonla aranan ve Saskia’ yı bulmak adına her şeyi göze almış olan Rex, bu gizemli kişiyle buluşarak Saskia’ ya seneler sonra da olsa ulaşmak amacındadır. Ardı sıra gelişecek olaylar, artık Rex’ in kendi macerasının konusudur.

Kuşkusuz ki filmin en can alıcı bölümünü, Rex’ in telefonun diğer tarafındaki yabancıyla yaptığı sohbet oluşturuyor. Filmi kaba olarak iki parçaya ayırmak gerekirse, “yabancıdan önce” ve “sonra” tarzında bir tasnifleme çok doğru olacaktır. Telefon görüşmesine değin ustalıkla işlenen ve zemin/iskelet görevi gören ilk bölümün “izleyiciyi kavrama” tarzı o denli güçlü ki ister istemez filmin ileriki bölümlerinde olayları çözebilmek ve o çok merak ettiğimiz sona ulaşabilmek adına muhakkak surette kendisini tahayyül ettirerek ezberinize girmeyi başarıyor. Diğer yandan ise geçiş noktası itibariyle de bizleri kolaylıkla yönlendirebilmesi açısından kusursuz bir altyapı oluşturuyor.

Film boyunca; Saskia’ nın rüyasını anlatması ile inşa edilen kaygan zemin üzerinde ilerlemeye çalışırken, kafamızda yaratılan ve filmin sonuna kadar da boşlukta dönüp duran soru işaretleriyle kendimize göre belli sonlar yazacağız ancak tasarlayabileceğimiz hiç bir son gerçek final kadar çarpıcı olmayacak.


Filmden etkilenen Hollywood cephesi ise tam 5 yıl sonra, yıldız oyunculardan kurulu bir kadro ve aynı yönetmen ile yola çıkıp, filmi “The Vanishing” adıyla tekrardan çekerek üstüne bir tutam “mutlu son” sosu dökmüş fakat filmin, seyirciler ve film eleştirmenlerinden aldığı başarı notu göz önüne alındığında, eskiye nazaran ne kadar tatminkar ve ne kadar başarılı olduğu hususu büyük bir soru işareti olarak kalmamıştı.

Sonuç olarak


Tarz olarak barındırdığı kendine has yapı parçaları yardımıyla sonrasında çekilen bir çok filme yeni ufuklar açan ve bir çok takipçisi bulunan, çeşitli film festivalleri ve ödül törenlerinden 6 adet ödül kazanmış bu filmin, sadece türün meraklıları tarafından değil tüm sinema severler tarafından “izlenmesi gereken filmler” başlığı altına not edilmesi gerektiğini söyleyebilirim.


Gerçekten “özel” bir film seyretmek isteyen sinema severlerin, en kısa zamanda “Spoorloos” u edinip izlemeleri rica ve tavsiye olunur.


İyi seyirler..


Orijinal Adı: Spoorloos
Yapım Yılı: 1988
Senaryo: Tim Krabbé / Uyarlama: George Sluizer
Yönetmen: George Sluizer
Görüntü Yönetmeni: Tim Krabbé
Müzik: Henny Vrienten
Oyuncular: Gene Bervoets (Rex Hofman) - Johanna Ter Steege (Saskia) - Bernard-Pierre Donnadieu (Raymond Lemorne) - Tania Latarjet (Denise) - Lucille Glen (Gabrielle)


Yönetmen hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler http://www.imdb.com/name/nm0806293/ adresinden faydalanabilirler.
 
Toplam blog
: 7
: 2764
Kayıt tarihi
: 08.11.06
 
 

Okuyan, araştıran, karşılaştıran, analiz eden, bolca düşünen ve düşündüklerimi-birikimlerimi hayatla..