Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Haziran '08

 
Kategori
Siyaset
 

Stalin'in tavuğu

Stalin'in tavuğu
 

STALIN


Halksınız siz. Bir fikriniz, inancınız, değeriniz ya da kültürünüz olamaz. Siz sadece istenen kalıba sokulan varlıklarsınız. Talep edemezsiniz. Zengin olamazsınız. Çünkü zengin olanlar hep bellidir. Sistemin zenginleri hep aynıdır. Yüzyılardan beri. Siz halksınız iyi bir eğitiminiz olamaz ve kilit noktalarda görev yapamazsınız. Siz cahil olmalısınız ki daha kolay yönetilebilesiniz. Cahil olun ki size nifak tohumları ektiğimizde daha kolay bölünebilin. Daha kolay bölünün ki daha kolay yönetilin.

Halk dediğin nedir ki? Nasılsa çoğalıyorlar. Onlardan çok var. Önemli olan bu güruhu cahil cüheyla bırakıp kolay bir şekilde yönetmek. Onları yarıştırın, dans ettirin, parçalara ayırıp kavga ettirin, kendi benliklerinden, asıllarından nefret ettirin, inançlarını yok edin, düşüncelerini alın ve kafalarında kendi değerleri ile ilgili paranoya oluşturun ve onların psikolojisini bozun. Böylece onları istediğiniz şekle sokun.

Bu gerçekten olmuş mu, yoksa uydurulmuş bir öykü mü bilmem. Ancak 'Stalin'in Tavuğu' diye bir tabir var.

Stalin çalışma odasına yakın dostlarını toplamış sohbet ediyordu. Votka şişelerinin biri gidip, diğeri geliyordu. Kafalar iyice dumanlanmıştı. Stalin kan çanağına dönmüş gözlerini etrafında dalkavukluk yarışına girmiş adamlarına çevirerek sordu:

- Saçını ihtilalde, halk içinde, devlet yönetiminde, bürokraside ağartmış dostlarım... Söyleyin bakalım halkın yönetime baş eğmesi, kayıtsız şartsız itaat etmesi için yöneticiler ne yapmalı, nasıl davranmalıdır?

Her dumanlı kafadan bir ses çıktı. Kimisi adaletten, haktan söz etti... Kimisi demokrasiden... Kimisi sürgünden, sehpadan, hapisten... Kitlesel cinayetlerin deha çapındaki katili Stalin, beğenmedi adamlarının izahatlarını... Bir kadeh daha votka
çekerek şöyle dedi:

- Yönetimi eline geçiren hükümdar en yücedir! Halkın karşınızda baş eğip durması için ne yapmanız gerektiğini durun da şu beyinsiz kafalarınıza çivi gibi çakayım... Hemen hizmetçileri çağırıp emretti.

- Çabuk bana bir tavuk getirin... Aceleyle bir tavuk kapıp getirdi adamları... Stalin, kafaları iyice dumanlanmış adamlarının gözleri önünde başladı canlı canlı tüylerini yolmaya tavuğun.

Bütün tüyleri yolunup cascavlak kalan tavuğu odanın ortasına salıverdi, lider...

- Şimdi izleyin bakalım nereye gidecek bu şaşkın tavuk...

Zavallı tavuk bu azaptan kaçıp kurtulayım diye aralık kapıdan dışarı canını atayım diyor, soğuktan tir tir titriyor... Masaların altına giriyor, köşeli masa ayakları canını yakıyor... Duvar diplerine koşuyor teleksiz, tüysüz kanatları yara bere içinde
kalıyor... Şömineye yaklaşıyor tüysüz derisi kavruluyor... Çaresiz, tüylerini yolan Stalin'in bacakları arasına saklanıp, sığınıyor... O zaman Stalin, cebinden bir avuç yem çıkarıp önüne tane tane atıveriyor yolunmuş tavuğun... Yemlenen tavuk, Stalin nereye yönelse peşinden koşuveriyor..

Ağızları bir karış açık kalan dostlarına bakıp, pos bıyıklarının altından gülerek şöyle diyor Stalin:

- Gördünüz mü, Halk dediğiniz topluluk bu tavuk gibidir. Tüylerini yolup al ve serbest bırak... O zaman yönetmek kolay olur...

Stalin'in sofra dostları hayretler içinde kalıp:

- Vay anasını birader, adamdaki akıla bak, diye başlarını salladılar...

Ama bu hikayeye uyan nice halklar var. Unutmayın biz halkız. Bizden çok var. En azından halk olarak kalmak istiyorsanız o zaman sesinizi çıkarmayın

Kalın sağlıcakla

 
Toplam blog
: 13
: 418
Kayıt tarihi
: 26.01.08
 
 

Ben Mahir Özerman, 1970 Erzincan doğumluyum. Bilkent Üniversitesi, filoloji mezunuyum.  Yazmayı..