Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Necip Köni - Adana / TR

http://blog.milliyet.com.tr/necipkoni

07 Mart '11

 
Kategori
Sosyoloji
 

Statüko

Statüko
 

*** MÜHİM OLAN DOĞRU YOLU BULMAK... ***


Merhabalar… 

Evet bu yazımda da sizlerle, yenilik ve statüko kavramlarından hareket ederek, yaşamımızdaki faktörlerini (etkenlerini) ele alarak, bu konuyu paylaşmak istiyorum. 

Ancak bir çok kimsenin sadece günlük hayat da kulaktan dolma “ Statüko “ kelimesinin ne olduğunu bilmeden ve istemeden kullandıklarını da az çok biliriz. İsterseniz gelin önce bu kelime ve anlamını bir gözden geçirelim özet olarak,  

Statüko Nedir ? 

Kelime anlamı ; süregelen durumun devamı demektir. 

Örneğin ; başlıkların değişmeyip, yeni girdiler girilmemesi sonucu sakin havanın devamı gibi. 

Statüko sözlükteki anlamı ise ; 

Statüko, yürürlükte bulunan antlaşmalara göre olması gereken ya da süregelen durum. 

Statükocu nedir? 

Statükocu , bulunduğu konumu korumak isteyen, yenilik nedir bilmezler, gelişmek istemeyip yerinde saymayı hedef bilirler. 

Statükocu Yaklaşım' ın çeşitli tanımları yapılabilmekle beraber ekseriyetle "kalıplaşmış", "sorgulanmayan", "bağnaz" düşünüş biçimi olduğu üzerinde uzlaşılır. 

İlk olarak şunu belirtmek gerekir ki; statüko kavramının net olarak olumlu veya olumsuz bir niteliği yoktur. Bu nitelik değişkendir ve olaylara göre farklılıklar arz eder. Örnek olarak Türkiye'de yaşayan insanlar arasında Türkiye Cumhuriyeti'nin dininin değişemeyeceği yönünde bir statüko oluşmuştur ve bu konunun tartışılmasına bile kesinlikle izin verilmez. Bu örnekte oluşan statükoya kimse karşı çıkmaz ve bu örnek bize 'Statükocu Yaklaşım' ın bütün toplum tarafından olumlu karşılanabileceğini gösterir. Bunun tersi bir örnek vermek gerekirse; bilimsel yeniliklere karşı direnenlerin de geçmişten günümüze varolan sistemleri ve olguları savunur. Bu bağlamda bakıldığında toplum hayatında çeşitli sapmalar ve kutuplaşmalar meydana gelir. Dolayısıyla uzun soluklu ve bağnaz bir Statükocu Yaklaşım uzun vadede salt bir Gelenekseliğe dönüşür. 

Örneğin, bugünkü Kuzey Afrika ve Orta doğu Arap ülkelerindeki siyasi statükonun bozulması için halk çoğunluğu el ele vererek insanlarının kollektif görüşü ile siyasi ve sosyal konsensüs sağlanmaya çalışılmaktadır. Aslında bu devletlerdeki siyasi ve sosyal statükonun baskısı, senelerce oralardaki halkı ekonomik ve sosyal yönden bezdirip bunaltmıştır. İşte bundan dolayı da halk haklı olarak isyan ederek bu katı statükoları devirmeye çalışmıştır. 

Şöyle geriye bir dönüp, baktığımda ise, yaşım icabı yurdumun her konuda ne kadar yol aldığını kendimce görmeye çalışıyorum. O eski dönemlerde büyüklerimiz söylerdi, bir toplu iğneyi dahi yurt dışından ithal eden bir Türkiye’den, evet söyleme gerek yok herhalde sizlerin de görüp ve yaşadığı bir Türkiye’ye gelebildik. Tabii ki bu evreleri ve dönemleri çeşitli ekonomik, sosyal ve siyasi sıkıntıları geçirerek geldik. Belki de bu zamanı (1923 – 2011) yani 88 yıllık cumhuriyet dönemimizin hiç olmazsa yarısını çok daha iyi değerlendirip, daha çabuk yol alarak bu noktalardan çok daha fazla ileri dönemlere gidebilirdik.! Ancak işte o meşhur “ Statüko “ kavramı bence Türkiye’mizin yaşamında her yönde ekonomik olsun, sosyal olsun ve siyasi politik olsun hep sanki bariyer gibi karşımıza çıktı ve durdu. 

Şöyle takribi 10 yıllık dilimlere göre kısacık bir özet yapacak olursak şayet ; 

1960 yılı öncesini yaşamış olanlar bilirler, çoğu evde buzdolabı yoktu. Çamaşır makinası zaten yoktu. Bazı ekonomik geliri ortalamanın altında olan evlerde radyo dahi yoktu. Okul için ayakkabı alacağınız zaman siparişle ayağınız çizilir, kundura öyle imal edilip, 3-4 gün sonra ancak ayağınıza giyebilirdiniz. Doğru dürüst şehirler arasında karayolu yolculuğu yoktu. Kara buharlı trenle de şimdiki 7-8 saatlik yolu 24 saat ve üzerinde rötarlı gidişlerle tamamlardınız. 

1970 yılı öncesini yaşamış olanlar bilirler, otomobili olanlar zengin veya durumu çok iyi olan vatandaşlardı. Çoğunlukla eğlence olarak sinema veya maça gidilirdi. Yurt dışı seyahatlerine sadece ve sadece zengin olanlar gidebilirdi. Uçakla seyahat genellikle zenginlerin kullandığı bir taşıtdı. Şehirler arası telefon görüşmesi için (Normal ücret) en aşağı 2-3 saat beklemek zorundaydınız. 

1980 yılı öncesini yaşamış olanlar bilirler, hasbel kader cebinizde kaza ile yakalandığınızda 1-Dolar kaçak yabancı para bulundurduğunuzda cezası 1-yıl hapisdi. (Döviz kaçakçılığı – Türk parasına muhalefet kanunu), piyasada çok mal karaborsaydı. Evinize PTT’den bir telefon almak için sıraya girip, 2-3 yıl bekledikten sonra bağlatma imkanınız olurdu. Murat-124 ve Renault-12 yerli araba almak için önceden 10.000 – 15.000-TL kaparo ödeyip, 3-5 ay sıra bekledikten sonra yerli arabanıza sahip olabilirdiniz. Herkesin evinde televizyon olmadığından TV seyretmek için televizyonu olan ailelere gece misafirliğine gidilirdi.. (İlk zamanlarda bazı şehirlerde haftada 3-4 gün paket programlar vardı.) Parası olan veya olamayan her vatandaş iki yılda bir yurt dışına çıkabilirdi. 

1990 yılı öncesini yaşamış olanlar ise, zaten hepimiz buradayız. Artık bu dönemi de sizler gözünüzde canlandırınız. Şimdi ise bugün yaşadığımız ortam. 

Netice olarak iyi olan her yeniliğe açık, tarih, kültür, medeniyetlerini unutmayan, körü körüne statükoculuğu savunmayan her toplumun, vatandaşı, eğitimcisi, politikacısı ile her zaman ilerleme yolunda başarılı olur diye düşünmek başka bir tabirle statükoculuk olmaz herhalde… 

Sevgiler, selamlar ve saygılar. 

NECİP KÖNİ – ADANA / TR 

 

 
Toplam blog
: 298
: 8548
Kayıt tarihi
: 07.06.07
 
 

Necip KÖNİ - İnşaat Mühendisi olup, güzel sanatlar onun bir hobisidir. Resim yapmak (karakalem çalış..