Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ocak '08

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Sudaki büyü Yalova Kaplıcaları

Sudaki büyü Yalova Kaplıcaları
 

yalova termal hamam


İçimiz yandığında su, üşüdüğümüzde su vardır hep. Bazen suya veririz umutları, bazen sudan toplarız hayalleri. Yazın denizlere koşarız yanıca, kışın kaplıcalar çağırır bizi. Yazın kaplıcalara gidilse de, kaplıcalar kışında daha çok rağbet görür.

Suya söylenmiş şarkılar, suya yazılmış şiirler, suyla anlatılan efsaneler bizi suyun gizemli bir kölesi yapmış ve yapmaya devam ediyor.

Biz de düştük bir yaz mevsimi, Yalova kaplıcalarının yoluna. Yalova İstanbul’un diğer yakası gibi. Marmara denizinin bir yanı İstanbul diğer yanı Yalova. Geçmişten günümüze kadar ilgi odağı olmuş bir yer.

İstanbul’dan vapurlara binip Yalova’nın yolunu tuttuk. Yalova yaşadığı depremden sonra hüzünlü bir şehir olmuş. Sokaklardan depremin izleri silinse de kalplerden silinmemiş hala.

Şehir merkezinde birkaç tur attıktan sonra kaplıcaların yolunu tuttuk. Yol boyunca yükselen kestane, ıhlamur ağaçlarının yaşı fazla. Gittiğimiz yerin tarihinin eskiliği hakkında bize bir fikir veriyor.

Yalova merkezden yaklaşık 11–12 km uzaklıkta yeşillikler arasında bir mekâna giriyoruz. Her yer alabildiğince yeşil ve tarih kokuyor. Eğer fotoğraf makineniz varsa her gün çiçeklerden değişen çiçekli tarihi fotoğraflıyor ve bu mekâna geldiğiniz günü dondurabiliyorsunuz.

Etrafımızda kaplıcaya gelen çok sayıda insan olduğunu fark ediyoruz. Yerli turistlerin yanında yabancı özelliklede Ortadoğu ülkelerinden gelen Arap turistleri görmek mümkün. Arap turistler Yalova’nın yeşiline, denizine özelliklede kaplıcalarına âşık olmuşlar ki buradan ya yazlık evler almışlar yâda kiralamışlar.

Bilindiği gibi hayat iyilikler ve kötülüklerin aynı anda bize sunulduğu bir yer. Deprem bölgelerinde genelde kaplıcalara rastlamak mümkün. Yalova’da da 4000 yıl öncesinde meydana gelen jeolojik olaylar neticesinde kaplıca sularının oluştuğu görülmekte.

Kaplıcalar 3600 dönüm orman arazisi üzerinde bulunmakta. Kaplıcalarla beraber bir yeşillik resitallide sunmakta her an bizlere.

Kaynaklara baktığımızda Yalova kaplıcaları tarih boyunca da hak ettiği ilgiyi görmüş ve insanlara şifa dağıtmaya devam etmiştir. Bizans İmparatoru Constantinus (312–337) tarafından ilk tesisler yaptırılmıştır. Daha sonra çeşitli Bizans İmparatorları tarafından birçok ek tesis yaptırılmıştır.

Osmanlının ilk dönemlerinde Bursa kaplıcalarının gölgesinde kalmış, Sultan Abdülmecid’in annesi Bezm-i Alem Valide Sultanın burada romatizmalarına şifa bulması buranın ünlenmesine sebep olmuştur. Bu yüzden Sultan Abdülmecid buraya yeni banyolar ve köşkler yaptırmıştır. Termalin şu anda kullanılan yollarını açmıştır.

Osmanlı tarihinin unutulmaz dehası Sultan II. Abdülhamid ( 1876 – 1908 ) zamanında yeniden ünlenmiştir. Suyun tahlilleri yaptırılarak sağlık ve eğlence merkezi haline dönüştürülmüştür. Hata bir süre işletmeciliği yabancılara devredilmiştir. Kurtuluş savaşı ile beraber tekrar unutulmuştur.

Cumhuriyetin kurulması ile beraber ülkede artan huzurdan sonra, 19 Ağustos 1929 ‘da M. Kemal Atatürk’ün Yalova’ya gelmesiyle yeniden kaderi değişmiş eski günlerine dönmüştür. Termal’e hayran kalan Atatürk, buranın dünyaca ünlü bir sağlık merkezi ve su şehri olması için büyük çaba sarf etmiştir.

2200 metre derinlikten geldiği saptanan termal suyu, içinde taşıdığı maddeler nedeni ile 1911 yılında Roma’da yapılan Dünya Termal Suları Değerlendirilmesi’nde Dünya Birinciliği Ödülünü kazanmış olması kaplıcaların güzelliğinin de resmi olarak tescillendiğinin bir göstergesi.

Tarihinde dolaştığımız termal kaplıcaların içinde dolaştığımızda nerede ise her derde şifa olacak su kaynaklarının varlığına da şahit oluyoruz. 55–60 derecelik sıcaklığı olan suların, Romatizma hastalıkları, sindirim sistemi karaciğer, safra kesesi hastalıkları, böbrek hastalıkları ve kadın hastalıklarına faydası olduğu görülmüş.

Kaplıca çok sayıda bölümden oluşmakta, açık yüzme havuzları, kapalı hamamları, otel odaları ile beraber içile bilen Mide suyu midedeki rahatsızlıklara ve kan dolaşımına fayda sağladığı görülüyor. Göz suyu olarak gördüğümüz bölümde gözdeki rahatsızlıklara iyi geldiği tespit edilmiş. Ayak suyu olarak adlandırılan bölümde ise romatizmal hastalıklara, egzama ve mayasıl gibi rahatsızlıklara faydası olduğunu görebiliyoruz. Kaplıca içerisine girildiğinde göz suyu, ayak suyu, mide suyundan ücretsiz yaralanılabiliyor.

Bazı kaplıcalar ya sadece içilebilir yâda sadece yıkanılabilir. Yalova termal kaplıcaları, hem içilebiliyor hem buharı ile tedavi olunuyor hem de yıkanılabiliyor.

Çeşmesinden içenler buharında tedavi olanlar, parkında çayını yudumlayanlarla cennetten bir bahçe gibi Yalova kaplıcaları.

Kaplıcaların bu güzelliğinden yararlanmak ta kolay. Otuz beş bin yatak kapasitesi ile gelen misafirleri ağırlama özelliğine sahip kaplıcalar. Ulaşımı da kolay.

Kaplıca bölgesini gezerken dikkatimizi çeken ince işçilikle süslenmiş, iç ve dış estetiği ile göz okşayan tarihi hamam bizi geçmişe de götürüyor. 16. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen hamam II. Abdulhamit döneminde tekrar elden geçirilerek günümüze kadar ulaştığı görülüyor.

Derim yerinde ise kaplıcalar kadar tarihi beklide eski olan ağaçların arasında bin bir çeşit olarak adlandırabileceğimiz çiçek türlerini de görmemiz mümkün.

Kaplıca bölgesinde bir kilse canının altında bulunan tabelada ilgimizi çeken olaylar arasında. Üçkardeş şehitler olarak adlandırılan efsaneye göre bu bölgede birbirinden güzel üç kardeş Hıristiyan Azize yaşarmış. Burada bir tepeye çekilir hastaların kaplıcadan şifa bulması için Allah’a dua ederlermiş. Bitanya Prensi bu üç kız kardeşi duymuş. Onları Allahın dininden kendi inandığı dine inanmaya zorlamış. Onlarla evlenmek istediğini belirtmiş. Kızlar dinlerinden vazgeçmeyince işkencelerle öldürülmüşler. Anlatılan efsaneye göre gökten ateş yağar bu üç azizeyi işkence ile öldürenlere ceza olarak.

Kaplıcanın içerisinde civar köylerin bağlarından, bahçelerinden, yaban hayattan toplayıp sattığı pazarda, kızılcıklar, böğürtlenler, şeftaliler de tazelikleri ve doğallıkları ile dikkat çekiyor.

Manzaranın güzelliği, suyun şifası, tarihin yadsınamaz güzellikteki mirası ve efsaneleri ile Yalova kaplıcaları, gezilmeye, görülmeye, yaşanılmaya layık güzel bir yer.

Biz veda ederken suyun ve yeşilin büyüsüne, havuzların yüzünde çiçek açan nilüferlerin gözleri yeni gelecek ziyaretçileri arıyordu suda yansıyan endamları ile.

 
Toplam blog
: 65
: 3295
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

Çeşitli dergi ve gazetelerde, gezi, deneme, öykü, şiir yazan bir yazar. ..