Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Şüpheci bir aklın yolculuğu-III

Şüpheci bir aklın yolculuğu-III
 

Uzun zamandır gözlemlediğim ve beni pek bir rahatsız eden bir tutum var toplumumuzda. Bu tutum her türlü branşa, mevkiye, mesleğe yayılmış durumda. Özellikle de prestijli ve gücün temsil edildiği konumlarda daha da rahatsız edici boyutlarda. Mesela bir yerlerin müdürü olmak, bakan, başbakan ya da hastane başhekimi ya da yüksek konumlu yönetici ya da bir yerlerin başkanı ya da profesör olmak...anladınız işte, bu tip konumlar.

Buralara gelen insanlar neden alçak gönüllü olamazlar ille de güçlerini ve sıfatlarını son derece rahatsız edecek şekilde kullanır ve gösterirler. Ve işin en berbat tarafı da bu güç gösterisini kendileri gibi eşit konumda olanlara gösteremezler...daha alttakilere, garibanlara gösterirler.

Benim bizzat yaşadığım süper basit örneği paylaşayım. Uzuuun zaman önce bir gün, banka sırasındaydım...uzun bir sırada değildi.

Hani o an gelseniz önünüzde bir ben varım bir de benim önümde belki üç kişi daha. Fakat bir abi geldi hemen hooop öne geçti (oooo sen de amma alıngansın bu robotlardan çok var demeyin). Birazcık insanlar söylendi...ben de “sıra bakın burada” dedim. Ama bu güçlü abi “ben başkanın özel kalem müdürüyüm!!!!” deyiverdi ve benim ki gibi bir sinek vızıltısını önemsemedi elbette...(başkan dediği de belediye başkanı). Aynen sıranın önüne geçti.

“Olsun ...özel kalem müdürü olun...ama sırada burada bitiyor”diye devam ettim.

Ama dedim ya sinek vızıltısı ya da böceğin teki konuşuyordu işte.

Bunun gibi robotlardan o kadar çok adam ve kadın var ki anlatamam.

Şu anda bizi yönetenler arasında da bir hayli fazla var...tamam tamam öncekilerde de vardı. Haksızlık etmiyorum. Tarafsız yazıyorum.

Sebebi nedir acaba bu tür davranışların?

Bir takım yetersizlikler mi insanları bu kadar zayıf yapmış ve o sıfatların ardına sığınmalarına sebep olmuştur?

Yoksa mevki çok mu büyük gelmiş...nasıl dolduracaklarını mı bilememektedirler?

Halbuki bu "gücün sahibi" olma durumunu ben şeye benzetirim...hani altınızda BMW’nin en üst modeli vardır...ve otobanda sakince gitmektesinizdir. Bir takım arabalar sizi geçer ama umurunuzda bile olmaz çünkü zaten istediğiniz anda hepsini geride bırakacağınızı bilirsiniz. Ama gücünüzü gereksiz yere kullanmazsınız...Sizi çok ötelerden görenler bile bilir neler yapabileceğinizi...ama alçak gönüllü gidersiniz yollarda...gerektiğinde en hızlı gidebilmeyi saklı tutmak koşuluyla.

İşte bu mevki sahibi önemli abiler, ablalar mesela gümrükten geçerken...ya da resmi bir daireye girerken... “höt zöt“ tavırlarla ukalalık yapana kadar, sıradan bir bireymiş gibi davransalar ve o gücü ille de heryer de göstermek zorunda hissetmeseler ne olur?...Hem sempatik bile görünürler.

Bizim gibi garibanlara dayılık taslamasalar...hava atmasalar ne olur?

Bakın size bir şey diyeyim...çok önemli araştırmacılarla çalışıyoruz ve çoğu zaman haberleşmelerimiz e-mail aracılığı ile oluyor...Mektuplarının altına o büyük göz kamaştırıcı sıfatlarını koymuyorlar bile.

Hani mesela "BİLMEM NE BÖLÜM BAŞKANI... PROF DR Falan Filanoğlu" yazmıyorlar...kısaca, tüm alçak gönüllü tavırlarıyla sadece ilk isimlerini yazıyorlar...o kadar.

Neden acaba?

 
Toplam blog
: 237
: 1302
Kayıt tarihi
: 06.08.07
 
 

Biyolojinin son yıllarda, özellikle son 10 yılda içeriğinin yoğun bir şekilde moleküler düzeye inmes..