Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ocak '21

 
Kategori
İlişkiler
 

Sürdürülebilir Mutluluk

Her şey birlikte mümkün!

 

Doğanın bize onu ne kadar kötüye kullanıp, istismar ettiğimize yönelik çağrı yaptığı gibi biz de doğanın bizlere yaklaşımının birbirimize ve doğaya karşı takındığımız istismar edici tavır dolayısıyla olduğu gerçeğiyle yüzleşelim. Bunu bütün insanlık olarak değişimimiz için iyi bir dönem olarak karşılamalıyız.

 

Yukarıdaki cümlede ima edildiği gibi insanların birbirine yönelik kötü tutumunun doğanın bize olan kötü tutumuna nasıl neden olduğunu sorguluyor olabilirsin. Kolay! İnsanların egoist bir doğası var. Herkes sadece kendi çıkarını düşünüyor. Her ne kadar miktar ve kalite bakımından çeşitli ve insandan insana fark göstersek de hepimizin içinde bu nitelik gömülü. Egoist gelişimi had safhada olan bireylerde gördüğümüz gibi her biri kendi geleceğini bir diğerinin yıkımı üzerine kuruyor. Nedeni basit: Çünkü paranın da ötesinde sanatçı, politikacı ya da iş adamı olsun; başkalarından daha üstün olma arzusu bireysel bir büyüklük hazzı ve kişisel tatmin sağlıyor. “Diğerlerinden daha büyük olmak için, daha çok almalı ve daha değerli olmalıyım.” Egoizm tanım olarak abartılmış kişisel önemdir ve dünyamızda tezahürü ise zenginliktir. Yani... “Ahmet’inkinden sürekli daha fazla olması için, daha rahat bir yaşam tarzı için, her zaman daha büyüğüne sahip olmak, daha fazlasını yapmak ve daha fazlasına sahip olmak için koşuşturan sıçan yarışında olmalıyım.”

 

Hmmm... “Bu yüzden daha fazlasını almam, daha fazla satın almam, daha çok atmam ve sürekli daha fazla ve daha yeni şeyler almam gerekiyor!” Ne kadar aptal olduğumuzu bir düşünelim! Okyanusun yarısı plastik çöplüğü iken, hava adeta bir gaz bölmesi iken, gıdalarımız kanserojen ve hepimiz kanserden ölüyorken, Dünya’da depresyon ve mutsuzluk salgını gittikçe yaygınlaşıyorken, Dünya’ya harika bir iş çıkardığımızı göstermek adına takındığımız sahte gülümsemeler kendimizi tatmin etmeye çalışmaktan başka bir şey değil. Çünkü esasında aynaya bakıp kendi gerçekliğimizle yüzleşemiyoruz.

 

Şimdi Korona geldi ve hepimiz bir ara verdik. Gelecek belli değil. Doğaya karşı bu mücadeleyi kazanamayacağımızı gördük. Bu doğanın bize ‘’Yetti gari!’’ deme tarzı. Bence doğa yapacağını yaptı bize, değil mi?

 

Peki şimdi ne yapacağız? Nasıl yaşayacağız? Nasıl hayatta kalacağız? Ailelerimize nasıl bakacağız?

 

Lütfen sakin olur musun? Her şey için bir çözümüm var. Ben bir strateji danışmanıyım.

 

Öncelikle büyük resmi görmen lazım: Bitmiş olan kapitalizme geri dönüş yok! (Açık konuşmak gerekirse hangi salak geri dönmek ister ki?) Virüs yaşlıları öldürüyor. Yani diyor ki eski yöntemler artık geçti ve geri gelmeyecek. Yani yeni bir sistem inşa etmemiz gerekli. Yeni bir toplum ve hepimiz için yeni bir yaşam…

 

Dünya’nın herkese bakacak kadar zenginleştiğinden beri tek gerçek problemimiz eşitlik içinde yaşayabilmek. Biz insanoğlu olarak paylaşmayı ve paylaşımın nasıl olması gerektiğini bilmiyoruz. Ancak komşumuz aç veya savaşta olduğunda sonunda bu koşulun bizim de kapımızı çalacağını bilmemiz gerekiyor. Yani dünya hepimiz için iyi değilse hiçbirimiz için iyi değildir. Öncelikle gelin bu küresel köyün bize gösterdikleri konusunda hemfikir olalım.

 

Kapitalizm çöktü ise bunun nedenlerini görmemiz gerek! İşte tam olarak yukarıda bahsedilen ve sürdürebilir olmayan nedenlerden ötürü… Kendimizi ve gezegenimizi bu şekilde sonsuza kadar yiyemeyiz. Canlı varlıklar olarak ve doğanın bir parçası olarak, doğanın tüm yönlerine bağlıyız. Doğanın bir parçası olarak ihtiyacımız olandan fazlasını alamayacağımızı anlamamız gerekiyor. İstersen elbette daha fazlasını alabilirsin. Ancak bu yaklaşım seni ölüme sürükleyebilir ve seni ailenle birlikte ölüm korkusuyla eve hapsedebilir. Kendi evinizde de bir huzur ve sükûnet bulamıyorsunuz. İntihar ve aile içi şiddet düşünceleri gelişiyor. Bu koşulları uygun bulmayabiliriz. Ancak bu koşullara sürüklenmek de olası gözüküyor.

 

Gezegenin her yerinde doğal afetler, virüsler, toplu katliamların gösterdiği sosyal kaygı, terörizm, intiharlar, aile içi şiddet, çocuk istismarı, yolsuzluk var. Liste uzayıp gidiyor. Yani sadece bir dakikalığına düşün... Bu şekilde devam etmek ve eski yaşamına dönmek isteyen kişi ne kadar aptal olmalı?

 

Endişemizin sebebi geleceğimizin belirsiz olması… Yani panik ve stres oluyor, çıldırıyoruz.

 

O halde nasıl her şeyi hallederiz ve hükümetler nasıl bir yol izlemeli?

 

Öncelikle her şeyi çözecek bir ekonomik paket uzun vadede fayda sağlamayacak. Hatta orta vadede bile fayda sağlamayacak. Hükümetler, aşağıdaki gibi bir ihtiyaç akışını derhal sağlamalı ve ilerledikçe inşa etmemiz gereken yeni gelecek için şekillendirmelidir.

 

Öyleyse yapılması gereken eylemlerin bir listesini yapalım ve şu görseli çivileyelim:

 

Hayatta kalmaya yönelik ihtiyaçlarımız karşılanmak zorunda… Yiyecek ve aile güvenliği toplum için kesinlikle sağlanmalıdır!

 

Yiyecek: Hükümetler, tıpkı süper marketlere ve normal alışveriş seçeneklerine eskiden olduğu gibi düzenli gıda girişi olmasını sağlamak için derhal harekete geçmelidir. İnsanlar, paniğe kapılmamalı ve besin zincirinin her zamanki gibi işlediğine dair insanlara güvence verilmelidir. “Çevrimiçi sipariş verebilirsiniz. Teslim alın ve her şey yolunda...” “Panik yapmayın, o kadar dramatik değil!” Toplumun sahip olması gereken bu duygudur.

 

Konut: Aileler ve bireyler mutlaka barınma ihtiyacını karşılayabilmelidir. Bu göründüğü kadar büyük bir mesele değil! Çünkü modern teknoloji evleri 24 saat içinde hazır malzemeler ve modüller ile oluşturabilir. Bu konu her zaman bankaları daha da zenginleştirmek için büyük bir fırsat olmuştur. Artık herkes gayet iyi bir konutta düşük bir ücret vasıtasıyla yaşayabilir. Pek çok insan ekonomik çöküşle birlikte ipoteklerinde temerrüde düşecek. Bu yüzden insanlar eskisi gibi yaşayabilecekleri evlere yerleştirilmelidir. Herhangi bir politikacı bunun bedel veya başka mazeretler nedeniyle yapılamayacağını düşünüyorsa bilmelisin ki bu kişi milletine ihanet ediyor ve kendi menfaatini halkının menfaatinin üzerine koyuyor. Vay canına! Kulağa Pelosi’nin kariyeri gibi geliyor.

 

Sağlık: Sağlık sisteminin her yerde harap olduğunu keşfettik. Biliniyor ki her hükümet kaynakları boş yere harcamadan sürdürülebilir bir sağlık sistemini istiyor. Sağlık sistemi herkes için ücretsiz olabilir ve olmalıdır da… Çünkü zihinsel sağlığımız üzerinde direkt bir etkisi vardır. Sağlık masraflarını karşılayamama endişesi taşıyan insanlar toplumsal patlamalara neden olacak zihinsel sorunlar yaşayacaklar.

 

Ekonomi: Ekonomi çökecek! Ama bu hiç de endişe verici değil. Tüm varlığımız sadece basılı bir kâğıt olduğundan, para basmaya başladığımız günlerden beri yaptığımız tek şey bir yanılsama içinde yaşamaktı. Kâğıt paranız olup olmadığı aslında önemsizdir. Değer, ortak bir şekilde algılanır ve toplum tarafından tanımlanır. Yani aynı parayı kullanabiliriz veya yerine yeni bir birim getirebiliriz ve hiçbir şey değişmez. Değer yalnızca algılanan değerdir. Ekonomik önlemler banka ve işletmeleri kurtarmamalı! Aileleri ve bireyleri kurtarmalı. Bernanke’nin yaptığı hatanın aynısını yapmak istemezsiniz. Şimdiki hükümetler “Hacivat ve Karagöz” oynamaya devam edemez.

 

Uzun vadeli düşünmemiz ve bu geçiş sürecini olabildiğince sorunsuz geçirmeliyiz. Uzun vadeli toplum ihtiyaçları, yeni neslin ihtiyaçları ile aynı değil. Biz yaşlılar yolumuzu değiştirmek istemeyeceğiz. Ama yeni nesil bu değişikliği isteyecek! Daha kırklı yaşlarda dahi bunak olduğumuzu düşünüyorlar ve değişimi kucaklamazsak bu konuda haklı çıkacaklar. Ekonomimiz, ihtiyacımız olan şeyler için işlemeli; tüketip attığımız ve gezegenimizin bir çöplüğe dönüşmesine neden olan gereksiz şeyler için değil. İhtiyaçlarımız derken makul ve normal bir yaşamın gerekliliklerini kastediyorum. Elbette yaşamlarımızda eksiklik olmaması gerekiyor. Gezegeni mahvettiğimiz konusunda günümüzde artık herkes aynı fikirde… Daha az araba kullanmamız, aşırı tüketimden vazgeçmemiz, çalışma tempomuzu düşürmemiz ve hatta daha az yemek yememiz gerektiği konularında hemfikiriz. İnternet, aşırı tüketimin zararlarından bahseden birçok içerikle dolu. Minimalist insanların, çok şeye sahip olan insanlardan neden daha rahat bir hayat sürdürdüklerini ve daha az endişe duyduklarını anlayabiliyoruz.

 

Böylece daha büyük bir mutlulukla çok daha küçük bir ekonomiye sahip olacağız. Cidden! Açgözlülüğümüzü tatmin etme gerekliliği olmadan hayatta ihtiyacımız olan her şeye sahip olacağız.

 

Güvenlik: Yukarıdaki maddeleri yerine getirdiğimizde, insanlık olarak çok daha güvenli hissedeceğiz. Öncelikle herkes için yiyecek var. Herkesin barınabilecek bir evi var. Sağlık sistemi herkesin tedavi ve muayene ihtiyacını karşılıyor. Güvende olmak için çok daha az güvenlik görevlisi gerekecek.

 

Toplumun refahı için eğitim - İyi bir gelecek için beraber yaşam: Bu, yukarıdakilerin tümü ile el ele gitmelidir. İnsanlar yukarıdakilerin hepsine sahip olabilir. Ancak yaşam hakkında eğitilmeyi kabul etmeleri gerekir. Aksi takdirde bizi bu bataklığa sokan kötü alışkanlıklara geri döneceğiz. Küresel bir insan toplumu olarak doğamızı ve bizim için gerçekten değerli olan şeyleri anlamamız gerekiyor. Bizi gerçekten ne mutlu ediyor? Tüm bu tüketim sisteminden bu kadar mutlu olsaydık bu karmaşa içinde olur muyduk? Şu anki yaşam tarzımız bu kadar iyi olsaydı çok yönlü krizler yaşar mıydık?

 

İnsanlar, dünyadaki hiçbir canlıda olmayan büyük bir potansiyele sahiptir. Maalesef biz insanoğlu, bu potansiyeli yanlış yönde kullandık. Kötülük olmadan iyilik de yoktur ve bu virüs bize oturup hayatın ne ile ilgili olduğunu ve ona karşı olmaktan ziyade doğanın akışında giderek onu ne kadar harikulade yapabileceğimizi görmek için verilmiş bir nimettir.

 

Hepimiz gerçek mutluluğun aramızdaki iyi ve doğru bağdan geldiğini biliyoruz. Mutluluk üzerine yapılan o kadar bilimsel araştırma var ki! Bunlar bize sürekli olarak mutluluk veren tek bir şey olduğunu gösteriyor: Birbirimizle olumlu bir ilişki kurduğumuzda aramızda ortaya çıkan iyi ruh hali olduğunu… Bu olumlu tutumu birbirimize nasıl uygulayacağımızı öğrenmeli ve bunu bir alışkanlık haline getirmeliyiz.

 

Sosyal sorunlarımız, doğru insan etkileşiminin anlaşılamamasından kaynaklanıyor. Bir yandan sosyal varlıklarız ve diğer bir yandan ise birbirimize nasıl davranacağımızı bilmiyoruz. Büyürken nasıl insan olunacağı konusunda eğitim almıyoruz. Hayatta çoğunlukla kullanmadığımız bir sürü şeyi öğrenmek için okula gidiyoruz ve kimse bize nasıl insan olunacağını öğretmiyor. Ebeveynlerimiz okulda her şeyi öğrendiğimizi sanıyor. Bu yüzden nasıl aile kuracağımızı, nasıl anne ya da baba olacağımızı, nasıl iyi arkadaş olacağımızı bilmiyoruz. İlişkilerimizi nasıl yürüteceğimize dair bir fikrimiz yok! Çünkü daha kendimizi tanımıyoruz. Bu nedenle gezegenin yarısı Prozac kullanıyor ve diğer yarısı da madde bağımlısı… Doğamızı öğrenmeli ve aramızda bu doğayı dengeye getirmeliyiz. Bunu yapmayı kesinlikle öğrenebilir ve sürekli mutlu olabiliriz. Birbirimizle ve dünya ile olan iyi ilişkilerimiz, yaşam içindeki hayatı dengelerken tüm virüsleri ve felaketleri eritecektir.

 

Dipnot: Her zaman bütünün iyiliği için çalışan insanlara muhalefet edecekler olacaktır. Bu yaklaşımları onlara bir şey kazandırmayacaktır. Bu tür insanların toplumdan izole edilmeleri gerekmektedir. Çünkü toplumun yararını istemeyen birinin toplumla yaşamasına izin verilemez ve hepimiz bunun bilincindeyiz. Şu anda tabii ki sadece bir makale yazıyorum. Bu konularda gerçekten işe yarayan ve gerçekleştirilebilecek bir planın oluşturulabilmesi için çok daha detaylı bir teze ihtiyaç var. Ama sonuçta yazdıklarım mantıklı gelmiş olsa gerek; aksi takdirde sanırım bu yazıyı buraya kadar okumazdınız. Ben sadece olaylara gerçekçi yaklaşıyorum. Kısacası, her zaman mutluluğumuz için çabalarız ve hayattaki her şeyi mutluluğumuz için inşa ederiz. Oysaki mutluluğumuz toplumdaki herkese bağlıdır. Bireyin yararı toplumun yararına eşittir ve toplumun yararı bireyin yararına eşittir. Bunu herkes anlayana dek bu bataklıktan çıkamayacağız. Toplumda karşılıklı ilgi ve özen göstermek ilerlememizin tek yoludur. Aksi takdirde daha büyük acılar ve ızdıraplar bizi bekliyor. Doğa bizleri depremler, yangınlar, seller, açlık felaketleri, savaşlar, sosyal kargaşalar ve kim bilir daha nelerle acımasızca cezalandıracaktır. İyi yoldan veya zor yoldan gelişmek tamamen bizlere kalmış bir seçim. Zeki çocuklar olalım ve harika bir gelecek inşa edelim.

Mutlu Meydan

İngilizce orijinal makalenin yayınlanma tarihi 21 Mart 2020 ve adresi https://www.linkedin.com/in/martymeydan/detail/recent-activity/posts/

 

 
Kayıt tarihi
: 04.02.17
 
 

Ashburton High School (Londra), John Ruskin College (Londra), ODTÜ İşletme (Ankara), Macquarie Univ..