- Kategori
- Güncel
Suriyeye yazık oldu

PAMUK HEYKELİ- HALEP-2007
Beş altı yıl kadar öncesine kadar Suriye’nin huzur içinde bir ülke olduğunu hepimiz biliyoruz. Suriye’ye gerek ticari amaçla gerek gezi amacıyla bir çok kez gidip gelmiş biri olarak oradaki canlı ticareti ne yazık ki kendi ülkemde görememiştim. Dünyanın her yerinden gelmiş insanlar çarşı pazarda deli gibi alışveriş yapardı.
Komşu olarak ilişkilerimiz de iyiydi. Hatta bir ziyaretimde Halep’te dolaşırken Sayın Başbakanımızın konvoyunu görmüş, geçen eskortlara, makam arabalarına bakarak göğsüm kabarmıştı. Elbette yabancı bir ülkede makam araçlarında dizi dizi Türk Bayrağı görmek beni mutlu etmişti. Ertesi günü gazetelerde manşetler atılıyor, ikili ilişkiler övülüyordu. Çünkü liderlerin arası ne kadar sıkı fıkı olursa ticaretle uğraşan, akraba ziyaretine giden gelen vatandaşların işi de o kadar kolaylaşıyordu. Bir Türk olarak orada göğsümü gere gere dolaşmaktan da zevk almışımdır. Çoğu yerde alışveriş yaparken Türk Lirasını kabul etmek istemeseler de geçerli bir para diye ısrar ederek kabul ettirmişimdir. Neticede onlar da değerini biliyorlardı. Ayrıca çoğu yerde de Türk olduğum için hürmet, itibar gördüğümü söyleyebilirim.
Öte yandan o sıralarda Suriye’de hangi arabanın, dolmuşun, otobüsün arka camına baksanız, Beşar Esad’ın, eş ve çocuklarının boy boy posterlerini görürdünüz.
Şimdi Türk vatandaşları kollarını sallaya sallaya acaba oraya gidebilirler mi ?
Ne olduysa, iki üç yıl önce oldu ve ikili ilişkiler alt üst edildi. Her iki ülkenin vatandaşı da bu ilişkileri bozanları affetmeyecektir. Suriye lideri diktatör olabilir, halkı onu istemeyebilir ama bu karar tamamen Suriye halkının vereceği bir karardır. Zaten eğer diktatörse bu kişi 15-20 yıldır diktatördü ve acaba siyasiler bunu yeni mi gördü? Ya da orada yapılan katliamları, haksızlıkları sadece biz mi görmeliyiz ?
Suriye’nin içişleri bizim içişlerimiz mi ?
Hayır.
İktidarda veya muhalefette birbirini öldüren Suriye vatandaşları Müslüman değil mi?
Müslüman.
Biz bu insanlar için üzüntü duyuyor muyuz?
Duyuyoruz.
Esasında dünya yüzünde öldürülen her insan için üzülmemiz gerekmez mi?
Sırf Esad diktatör diye müdahale hakkımız var mı?
Bence hayır.
Niçin?
O zaman dünyanın diğer ülkelerindeki diktatörleri ne yapacağız?
Suudi Arabistan’da, Yemen’de, Katar’da vb. ülkelerde yaşayan, tuvalet musluğu bile altından olan diktatörlere de karşı olmak gerekmez mi?
Diğer yandan,
Sayın Başbakanımızın şu görüşlerine katılmamak da mümkün değil:
Bu Birleşmiş Milletler denilen kuruluş ne iş yapar?
Yine Başbakanımızın dediği gibi bu soruyu önce Arap ülkelerinin sorması gerek mez mi?
İslam Ülkeleri Teşkilatı dökülen İslam kanını görmez mi?
Birleşmiş Milletler, söze gelince haksızlıklara karşı gelen bir kuruluş , Ne Suriye’de, ne Mısır’da, Ne Bosna-Hersek’te, Ne Filistin’de… biz Birleşmiş Milletleri göremedik.
İstese Birleşmiş Milletler Bu ülkelerde haksızlığa, katliamlara engel olamaz mı ?
Bal gibi olur.
Birleşmiş Milletler istediği ülkede bugün hava koridoru, uçuşa yasak bölge oluşturur ve istemediği savaş uçağını da kaldırmaz.
Demek ki bir yerlerde bir bit yeniği var.
Bence bize düşen de Özellikle Amerika’nın tuzağına düşmemektir. Kıbrıs olaylarını anımsayınız. Ne demişti rahmetli Ecevit Amerika’ya : “Gölge etme başka ihsan istemez.” Ne yazık ki biz bugün böyle diyemiyoruz ve Güçlü ülkelerin rüzgarında savruluyoruz.
Libya’da Nato’nun ne işi var dedik, ne oldu?
Esat çek git ! dedik, ne oldu?
Şimdi Güney sınırımız daha güvensiz ve tehlikeli bir hale geldi. Kürtler neredeyse özerklik ilan edecek. Felaketten ganimet çıkardılar desek, yerindedir.
Bence güçlü bir Türkiye için kendi dış politikamızı oluşturup dik ve onurlu duruşumuzu dünyaya göstermeliyiz.
Elbette bir tas çorbamızı, ülkemize gelen mülteci komşularımızla severek paylaşırız ama, biraz da bize dünyanın gelişmiş ülkelerinin destek vermesi gerekmez mi ?