Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ekim '06

 
Kategori
Psikoloji
 

Sürüden ayrılmak...

Sürüden ayrılmak...
 

Yıllar öncesi Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi genç nesil Psikiyatristlerinin çıkartmış oldukları Şizofrengi adlı bir dergi vardı. Bu dergilerden birisinde toplumun değişik kesimlerinden insanlara aynı konular üzerine sorular soruluyordu… Ev hanımı, bakkal, mühendis, doktor, “ Bakırköy sakini ”…

Toplum nedir diye sorulan bir soru vardı ve bir “ deliden'' alınan cevap bu benim hayatımın sözlerinden biri oldu…

- Sürüden ayrılanı kurt kapar diyorlar; ama sürüden ayrılmayana kurt ne yapar buna değinen kimse yok…

Sağlam aforizma ve her şeyi çok güzel açıklıyor…

Gerçekten sürüden ayrılınca bir kuzu dışarıdan gelen tehlikelere açık hale geliyor… Peki bunu insan topluluğu üzerine düşünecek olursak? Gene aynı durumla karşılaşıyoruz… Kendi arkadaşlarımız yada dahili bulunduğumuz grup içerisinde dışarıdan gelecek saldırılara karşı daha korunaklıyız… Hep birlikte savaşabiliriz hatta çoğu durumda it dalaşı yapılıp herhangi bir çatışmaya gerek kalmadan tehlike savuşturulabilir…

Peki biz bir yada bir çok özelliğimizle toplumdan farklıysak??? Peki ya o zaman?

Çok uzun boylu, çok kısa boylu, kambur, topal, şişman, zayıf, gözlüklü, şaşı, çok tiz sesli, 6 parmaklı, çok kalın sesli, farklı cinsel tercih sahibi, farklı inanç sahibi, farklı düşünüş sahibi, belirli bir yaşı aşmış ama evlenmemiş kişi vb.; uzatılabilir fazlasıyla yani toplumun genelinin içerisine dahil olmadığı bir yada birkaç özelliğe sahipsek? O zaman ne oluyor?

Pratik olarak toplumun kendisi kurda dönüşerek farklı olanı toplumun standartlarını değiştirmeden yok etmeye yada kendi sınırlarına çekmeye çalışıyor…

Sürüden ayrılmayana kurt ne yapar buna değinen kimse yok konusunun cevabı da işte burada saklanıyor…

“Sürüden ayrılmayanı toplum gene bir kurt olarak vasati 40 çöp kıvamına getirerek kişiliğini yok ediyor!!!” Tek tip düşünen, tek tip davranan, kendisine ait hiçbir özelliği olmayan herhangi birisi haline getiriyor. Yani gene yok olunuyor…

Psikolojide Masclov (ismi yanlış yazmış olabilirim şimdiden özür) diye bir amcanın bulduğu ihtiyaçlar hiyerarşisinin en üst basamağı olan Kendini Gerçekleştirme olayı ise direk çöpe gidiyor. Halbuki düşünen insanın en büyük ihtiyacı bu… Ama toplum diyor ki; sakın haaaaa! Olaki kendini benim sınırlarımın dışarısına çıkartırsın, olaki farklı bir şeyler yaparsın, seni işte o zaman seni yerim!!!

Gerçekten düşününce böyle bir şeyi düşünerek söyleyebilmek için toplumun dışında olmak gerekiyor… Bir deli haricinde bu cenderede yaşayan herhangi birisi bunu düşünerek söyleyemez…

Peki ne yapacağız diye bir düşününce karşımıza 3 yol çıkıyor galiba.

1- Sürünün kurallarının farkında ama çaktırmadan kendi hayatını sürdürmek ve hafif saldırı geldiğinde deliliği hafif bir şekilde ele alarak karşı tarafı püskürtmek…

2- Bernard Show’un dediği “Makul insan dünyaya uyar, makul olmayansa dünyayı kendisine uydurmaya çalışır; Bu nedenle tüm gelişmeler makul olmayan insanların eseridir” sözü üzerine savaş baltalarını çıkarıp, kimi zaman canı pahasına savaşmak.

3- Kendi kişiliğimizi topluma kurban ederek sadece bu dünya üzerindeki ömrümüzü nefes alıp vererek geçirmek...

Galileo da canını vermişti engizisyon karşısında dünya dönüyor diyerek, Mustafa Kemal’de kimseyi dinlemediği için yeni bir başlangıç yapabilmişti dünyaya inat...

Herkesin kendisini gerçekleyebileceği bir dünya ve herkesin bu güce sahip olması dileğiyle…

 
Toplam blog
: 71
: 1933
Kayıt tarihi
: 08.06.06
 
 

İnsanın kendisini anlatması zor. Beykoz, Saint Benoit, Psikolog. Bu kadar... Detay gerekiyors..