- Kategori
- Siyaset
Tabiki adalet istiyoruz

Tabiî ki adalet istiyoruz, hem de şiddetle adalet istiyoruz ve başka bir beklentimiz de yok.
Irkçı faşistler, işledikleri cinayetin tabi ki cezasını çekmeliler. O ırkçı faşistlerin işledikleri cinayete teşne olanlar ve bu cinayetin işlenmesine göz yumanlar tabi ki ortaya çıkarılmalı ve hak ettikleri cezaya çarptırılmalı.
Hrant Dink davasında yaşanan gelişmeler ibret vesikası olarak tarihin not defterine kazınıyor. Dava süreci bir utancı alenen yüzümüze vuruyor.
İzliyoruz.
Mahkeme salonundaki sanık sandalyesinde oturanların pervasız tavırları gazete sayfalarına, internet sitelerine düşüyor.
İzliyoruz, hem de utanarak ve yüzümüz kızararak.
Sanık sandalyesinde oturanlar bu pervasızlığı yapabilme cesaretini nereden alıyor?
Kuşkusuz bu sorunun yanıtı on yedi yaşında bir çocuğu katil yapan bir sistemin siyasal arka planında gizli. İşte bu pervasız tavırlara cüret eden o sanık sandalyesindekiler o arka kapı dehlizlerindeki güç odaklarından cesaret alarak mahkemeyi tefe koyuyorlar.
İplemiyorlar.
Avukatlara küfürler ve hakaretler yağdırıyorlar, mahkeme hakimini gale almıyorlar ve çok güzel bir halt yediklerini sanmanın keyfi ile mahkeme salonunda gayri ciddi tavırlar içerisine giriyorlar.
Tabi ki adalet istiyoruz.
Sadece tetiği çekene verilecek ceza ruhumuzdaki o derin acıyı hafifletmez. O silahı on yedi yaşındaki bir çocuğun eline tutuşturanları, bir cinayet planını an be an bilip de o plana kayıtsız kalan yetkilileri mahkum etmek ve esas hesabı onlardan sormak insanlık adına en büyük kazanımdır.
Tanıklardan Mesme Havva olay günü yaşananları ve cinayetin nasıl işlendiğini anlatıyor.
Tanık Mesme Havva’nın anlatımından ilginç bir cümleyi taşıyalım buraya.
“Hrant Dink’i vuran kişi -geber ermeni, geber, diye bağırdı”
Bu cümle ilginç, hem de çok ilginç.
Kin ve nefret kokan bu cümleyi onyedi yaşında eline silah verilmiş bir çocuk kullanıyor. Tetiği çekiyor ve “geber ermeni, geber” diyor.
Siz ülke sınırlarımız içerisinde yaşanan kin ve nefret eylemlerinin münferit birer hadiseden ibaret mi olduğunu sanıyorsunuz. O halde feci bir yanılgının içerisindesiniz.
Şu soruyu sormak çok mu zor?
“Onyedi yaşında bir çocuk hangi evrelerden geçerek bir insanın milliyetine yönelik bu denli feci bir düzeyde kin ve nefrete sahip olabilir?”
Bu sorunun yanıtını bize “resmi ideoloji” eksenli yazılmış olan “resmi tarih” anlatımı çok net bir şekilde veriyor.
Resmi ideolojiyi ve bu eksende karakterize olan resmi tarih anlatımlarını inceleyin, bakınız neler göreceksiniz.
İnsanlar arası kin ve nefret tohumları ara satırlara nasıl yerleştirilip, serpiştirilmiş.
Biraz dikkatlice bakmak yetiyor.
Hepsi bu.