Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ağustos '07

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Taksim'de ama Trabzon

Taksim'de ama Trabzon
 

Sağ tarafım liman, ayağımın altında tünel, yürüyorum yavaş, yavaş arnavut kaldırımlı, taş döşeli dar sokaktan. Yüzüm havanın ağırlığından buruşmuş. Limanın siloları da kale buçlarından daha soğuk ve itici bir görüntüde. Bu günde hava öyle rutubetli ki terlemiş gibiyim bu bahar ayında. Elim yüzümden teğet geçerken yapışacak sanıyorum.

Binaların arasına girip sokaklarda kaybolsam, deniz etkisi bu kadar cildimi nemlendirmez. Ama denizin genel etkisinden kurtulamam. Ama şu an kurtulasım da yok, Taksim'e gitmeyeceğim şöyle sağa dönüp Kalepark'ta iyice nem içinde kalıp yosun koklayacağım.

Bahar ayları çok nemlidir havalar, sis ve bulut eksik olmaz, ufuk hiç net görünmez şu karadenizde. Kafkaslar bir yandan bu siyah bulutlar bir yandan geçit vermez Rusya siteplerinin soğuk havasına. Bu ılıman iklim ve bu rutubet kuzeydeki bu engellerle desteklenirken, Karadeniz dağları (Soğanlı Dağ, Giresun, Kaçkar Dağ.) güneyde set oluşturur. Şimdi ben bu coğrafik ve topoğrafik yapının iklime etkisinin zevkini, tüm karadenizliler ve de Trabzon'lular gibi yaşıyorum. Olsun ama benim gibi üstüne üstüne gidin bu havanın eğer alışabilirseniz.

Burası kale park en eski parklardan. Altında devlet yolu tüneli var. Karadeniz sahil yolu geçer. Yeni yapılan duble sahil yolundan konuşmaya niyetim yok. Eğer Kalepark askeri olarak tahsis edildi ise sizde on kilometrelik sahilde kafeteryamı yok muhakkak birinde oturun. Ben hatıramdaki sahilleri görüyorum şimdi. Kuzeye doğru döneceğim, off ne güzel aşağı sahilde gördüğün koca kayalarda ve limanın mendirek boyunca dalga kıranda oluşmuş bütün yosunların deniz iyotu ile karışan kokularını tüm solunum yollarından geçerken hissediyorum.

Bu denize en yakın yerde duracağım. Sadece deniz, yosun kokusuna razı mı olacağım? Bu Karadeniz diğerlerine hiç benzemez, dalgalar sahile paralel olarak tsunami gibi gelir. Ayyy vah gördünüzmü yüzüm yıkandı nerdeyse, bu dalgalar elinden gelse yanıma gelecek. Yaa her dalga kıyıya vurduğunda bir su serpintisi serinletir böyle. Ben bunu sevdiğim için buradayım, takaya binsen bu dalganın serpintisini göremezsin. denizde sahildeki gibi dalga mı kırılır. üstüne yosunmu atar. Ama siz fazla kenarda durmayın. Kafeteryalarda koyu griyeşil karadenizi seyrederekten çayınızı için. İleride denizi yalayan siyah bulutlar sizi korkutmasın Rize kadar da sırılsıklam yaşamazsınız.

Taksim'e gidiyorum, hemen arkada, bu merkez Trabzon'u tümüyle korumak lazım. Modernlikte güzel oldu Trabzon'a, Kalepark'dan batıya Uzunkum Beşirli'ye ve Akçaabat sınırına kadar modern sahil yolu Trabzon'a modern bir hava vermiştir. Ama benim sevdiğim yosunlu tabii sahiller görmek zor artık. Neyse Taksim de dinleneyim.

Sade İstanbul'da mı var Taksim. Trabzon'daki bu park ve çevresi belki daha eskidir. Trabzon'un samtlerinin çoğunun isimleri İstanbul'da da var. Kolaymı Payitahtın en büyük ve güçlü sultanları olacak şehzadeler burada büyümüş. Onun içinde eski tarihi kiliseler yıkılmayıp camiye çevrilmiş o dönemde yeni camilerle birlikte.

Daha bir çok tarihi yapı bu merkez bölgede. Boz tepenin altından kalepark, Orta Hisardan, surların üstünden, Atapark'ın güneyinden, Stadın altından, Ayasofya müzesi ve sahil arasında kalan bölgede eski ile yeni iç içe girmiş. Ama benim ençok beğendiğim semtler; İskender paşa, Kahraman maraş caddesinden, Çarşı camii altı ve bedesten civarı, Tabakhane köprüsü, Zağnos köprüsü civarı, Gülbahar Hatun türbe ve camisi eski valilik konağı. Bu aradaki duvar üstü kemer köprü ve vadi içindeki köprünün altında kalan evlerin görünümü. Siz olsanız sizde önce buraların fotoğrafını alırsınız.

Taksim parkı dört tarafı caddelerle çevrili kare şeklinde içinde sedir ağaçları ve diğerleri, yukarı yani güney tarafı kefeterya çay bahçesi. Buradan güneyden geçen caddeye merdivenle çıkılır. Diğer yanlara hemzemindir. Karşı kuzey caddenin bir arka sokağında, eskiden sinema vardı. Doğu tarafta belediye. Çarşılar da, bu parktan batı yönünde yayılır. Bir tarafı Maraş caddesinden Bedestenüstünden sahile iner. Üst (güney) taraftan batıya doğru duvar köprü (alt vadi evler dolu) Uzun sokaktan devam eder. Gülbahar hatun külliyesi civarı. Batıda eski tekel binaları. Esas çarşı yoğunluğu düz alanda iki dar ve uzun cadde arası Uzun sokağın üstünde eskiden Konak ve Özen sinemaları vardı. Daha sonra iki cadde arasındaki sokağa As sineması yapıldı. Çocukluk bu sinemalar arasında geçti. Bu taksim parkında çok zaman gündüzleri iğne atsan yere düşmez. Köyden kentten Trabzon'a her gelen bu parkta dinlenir randevusunu burayı verir.

Maraş caddesiydi önceden, Maraş kahraman olunca bu cadde de Kahraman Maraş Caddesi oldu. Büyük postaneye doğru gezeyim. Dediğim gibi bu iki sokak benzeri cadde, en kalabalık yerlerdir. Ama bu nostaljiyi, ilerde aklı sivri biri caddeleri genişletelim diye tahrip etmezse. Bu çarşının içinde her aradığınızı bulabilirsiniz. Alt bodrumlarda telkari, hasır örme gümüş takı imalathaneleri var. Satarlar da, imal da ederler. Biblo takunyalar, yüzükler, gerdanlık kolye, bilezik ne istersen. Büyük postaneye son zamanlarda iş düşmüyor.

Buradan gittikçe aşağı doğru inersin. Uzun sokakta yukarıdan devam eder. Stadın altına doğru birleşir. Ayasofya müzesine ve sahile çıkar. Ayasofya kilise olmuş cami olmuş şimdi de müze çocuklar ilk öğretimi bitirmeden, okulca burayı tabi bir de Atatük köşkünü gezerler. Buraların açık bilgileri literatürde bol olduğundan üzerinde durmuyorum.

Ama Atatürk köşküne çıkmamız lazım. Stadın güney tarafından köşk yoluna bir girin dağa doğru arabanız tırmanırken geride kalan Trabzon'u da kuş bakışı seyredersiniz. Bu yokuş yukarı giderken binaların arası daha çok yeşil dolar. Arada kalan küçük bahçelerde herşey yetişir, hatta portakal, ılıman iklim ya. Bu kiçik bostanlıkları elle kadınlar belle kazar bellerinde renkli peştemallarla. Karalahana, mısır, tadı iyi olmasada diğer sebzelerin hemen hepsi yetişir.Trabzon dağdan denize doğru akan derelerin vadileri ile yarılmiş bu yatay plato üzerinde yamaçlara doğru serpilir yukarı doğru çıktıkça. Bir taraf yeşil dağ bir taraf mavi deniz. Mavi çünkü saat epeyce ilerledi hava yükseldi ve açıldı. Bu yamaçlardan heryerden deniz görülür.Yeterki sen sırtların arkasına veya bina, ağaç arkasına gizlenme.

Geceleri kent merkezinden güney dağ tarafına baktığın zaman, serpiştirilmiş görünümdeki evlerin ışıkları ile yıldızları ayırt edemezsin. Yer mi göğe karıştı, gök mü yere indi? Nerede birleşti? Zaten bu karadeniz kentlerinde fiili şehir sınırını göremezsin. Ayağın kuvvetli ise Hopa'dan çık Çarşamba'ya kadar yürü üç beş kilometre ancak tenhada yürürsün.

Her şehirde bir boztepe var, bu karadenizde. Trabzon'un Boztepe'si, Limanın güneyinde. Buradan doğu istikamatinde görülüyor. Boztepeden şehir manzarası bir başka tabi. Hem dinlen hem denizi, Trabzon'u seyreyle. Eskiden orada ABD'liler varmış. Onlar da biliyor neyin nerden kontrol edileceğini herhalde. Bir yandan soyetleri gözetlerken, bir yandan da bizi izliyormuş çarşıda gezerken herhalde.

Atatürk köşküne çıkarken çevreyi görünce yolumuzdakileri unuttuk. Köşke çıkmadan hemen aşağıda Ladin ormanı görmediyseniz hiç kaçırmayın. Burada bir Ladin korusu var. Yolun ültünde çıkışta sağda. Bu ağaçlar göknardan daha narin ve kibar dır. İnceleseniz anlarsınız, bunlarda gölge ağacı olduğundan alt dallar kolay kurumaz ve orman altı karanlık gölgedir.

Şahane bir bina, beyaz kuğu gibi yeşilin ortasında. Karadeniz'e kafasını kaldırıp bakan beyaz kuğu. Barok tarzı süsler köşkün dışına taşmış. Tripleks villa köşk. Bu günün modern tabir edilebilecek ihtiyaç ve dizaynı bu binada yapılışında var. Bu binanın müze ve tarihçesini ayrıca anlatmak lazım. Büyük Atatürk'e de böyle köşkler layıktı. Sanki torunlarına mı bıraktı. Bak işte yerli yabancı gezip, hem kültürü öğreniyor hem turizm girdisi oluyor.

Bahçesi de iyi peyzaj ediliyor. Burada hatıra fotoğrafı çekmeden kimse gitmez. Yeşilin arasında güller, renk renk çiçekler. Sahiden Atatürk 1937'deki son gelişte buradan gitmese iyileşirmiydi acaba?

Epeyce temiz hava ve oksijen aldım. Geriye dönüp önde Trabzon eteklerinden başlayan Karadeniz'in köpüklü dalgaları. Bu arada denizle şehir sınırını çizen sahil yolu ve kıyı parkları çay bahçeleri fuar alanları.

Yamaçlarla merkezi kentin kırılma güzergahında modern Tanjant caddesi veya iç çevre yolu ile ulaşıma çok faydalı ve modern bir görünüm sağladı.

Uzunkum'un eski plaj hayalleri, şimdi duble yollar, üst geçitler. Batıya doğru sisler içinde sahilde modern Akçaabat, sıtlara doğru tarihsel dokusunu koruyan yeşil şehir.

Doğuya doğruda bakayım, Liman çukurda kalıyor. Değirmendere şehir oldu. Otogar orada tenha kalır mı. Maçka yolu çevresi yeşil vadi tahrip oldu. En güzel dev kayın ağaçları Hamsiköye çıkarken görürdüm. Çocukluğumun masal vadisi ve zirvede Zigana. İlk okuduğumuz Coğrafya kitaplarında muhakkak vardı.

Üniversite hava alanı Rize yolu çevresinde. Hıdırellezi kutlardık eskiden oralarda biz çok gençtik ama yine de güzel kızların peşinden ayrılmazdık, kızlar da bize bakardı tabii. Eh iki tarafında hakkı var, bir bakıma bu bayramlarda onun için düşünülmüş.

Ama her zaman Trabzon modern yüzünü bırakmaz. İnancına da sahiptir, ama moda İstanbul'la beraber takip edilir.

Burada da kente doğru inerken şehrin derinliklerinde sizden ayrılırken; bu koca kentten hiç bir şey anlattığımı sanmıyorum. Çünkü beni çok aşıyor. Bu sayfaların yeteceğini sanmıyorum.



Sümela Manastırı (Altındere Milli Parkı):
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=73359







 
Toplam blog
: 376
: 1841
Kayıt tarihi
: 06.07.07
 
 

Hayat herkes için aslında yalnızlıktır. hiç kimsenin doğal garantisi yoktur. (Günlük atüel haberl..