- Kategori
- Deneme
Tamsistem (misal; mutluluk)
Bir insandaki her meziyeti (Madde, mana, hareket düşünceler vs.leri) birer doğru ile belirleyelim. Kurulacak bir sanayi tesisini, Bir işletme sisteminin madde ve eylem olarak var olması gereken her değerini birer değerdoğru ile ifade edelim. Anlatacağımız konu (mutluluk)gibi akla gelebilecek bütün çeşitler için geçerli olacaktır. Bu sisteme TAMSİSTEM deyeceğiz.
Biz bir insanı örnek olarak alalım. İnsanın, görünmez yapısında, aynı eksende birleşerek genel yapıyı oluşturacak ne kadar değerdoğrular bulunabileceğini , fonksiyon itibariyle insanın mutluluk değeri, (Mutluluğu, her türlü arzu ve isteğe kavuşarak hep rahat ve huzurlu olması, bir endişe ve tereddüte uzanacak düşüncelerden eylem ve eylemcilerden uzak kalması, bütün yaşamı sevinç içinde olması gibi bazı belirtilerle ortaya koyabileceğimize gore) kaç ayrı değer doğrunun kesişim noktasında olmalıdır ? Bu noktayı sağlayan değerdoğruları, gerek sayı gerekse çeşit itibariyle, her insanın havsalasının kapasitesi oranında geçerlilik sağlayabilecektir.
Mutluluk için, ilgisi olabilecek her konuyu, her varlığı, her olayı bir değerdoğru parçasının temsil ettiğini düşünelim. Bu doğru parçalarının orta noktasındaki bilyeli yuvalarıyla yüzeye dik bir eksene üst üste yerleştirelim. Sonra, gayemize hizmet edecek, bu işlemin, daimi olmasa bile olduğunca uzun süre devam ettirecek olan bu doğrulara yaşam içindeki rolüne ve kendine mahsus özelliğine göre isim vermeye başlama sırasında : Aklımızdan, önce “bir sıralamayapsam mı?”tereddütü geçebilir. Bir anlık kısa zamanda tereddüt uzaklaşıp, yerini kat’iyete bırakmaya yönelir. Sıralı veya sırasız uçuşmalar başlar. Bunun sonucunda, sağlıklı, düzgün, endişesiz değerdoğruları ile diğer kendine özel değerdoğruların kesiştiği merkez noktada, esas gaye var olmayı başarır. Başarıya dönüşen bu doğruların temsil ettiği özelik benliğinin kendi değeri olduğu için, bu doğrulara değerdoğrusu diyoruz. Değerdoğrusu, yalnız veya gerekli olan başka değerdoğrularıyla beraber ortaya çıkacak bir gayeye hizmet eder. Bu gaye’nin, (örnek olarak ) bir insanın mutluluğu olduğunu kabul edelim; bu gaye için hazırladığımız sevgi, sevinç, inanç tatminliği, aile fertlerinin sağlıkları, huzurlu yaşamaları, madddi ve manevi ihtiyaçlarının karşılanmış olması, v.s. Manevi ve maddi bütün varlıkların birer temsilcisi olan değerdoğrularını, eksene yükleyelim. Zaman ve yer değişikliğinin, ayrıca diğerdoğruların şartlarını, yeterliliklerini etkilemekle doğacak yeni değerdoğruları ihtiyaçları, sayı, çeşit ve özellik bakımından bizi şaşırtabilir. Açıklamaya yardımcı olması için şu duyulmuş misali verelim; yaşlı adam, bir eziklik içinde “gençken, param yoktu, kuşbaşı kebap yiyemezdim. Sonra param oldu, fakat dişlerim döküldüğü için gene kuşbaşı kebap yiyemiyorum, bu konuda hiç mutlu olamadım.” demiş. Bu kişi, parası olduğunda, dişleri de tedavi edilip normale döndüğünde artık kuşbaşı kebap yiyebilecek ve mutlu olabilecek mi? Belli olmaz. Boğazında olacak ve / veya midesinde, bağırsaklarında ya da ilgili başka bir organında meydana gelecek rahatsızlık, kebap yemesini gene engelleyebileceği için bu engeli de bertaraf edecek yeni uygun doğruların bulunup eksene yerleştirilmesi gerekecektir.
Gerekli değerdoğrusunun yeterli sayıda tamamlanmamış oluşu, tasarladığımız işin teşebbüsünde TAM’lığın gerçekleşmediğini belirtir. Akılla elde edilen veya doğal olarak kendi doğal yapısı gereği oluşan, değerdoğrularının hepsinin sağlanması gerekiyor; o teşebbüsün faaliyete başlaması, yani programın gerçekleşmesi için Kuşbaşı örneğimizdeki; değer doğrularına para ve diş’e ilave olarak lazım olan bazı değer doğrularının eklenmesi gerekmiştir. Zaman faktörü yeni çubukları gerekli kılmış oluyor. Şöyle ki, bu Mutluluğu tatmak için zaman faktörü yanında yer faktörü ile diğer faktörler de ( örneğin kebaplık etin bulunması, pişirecek ateşin olması yapacak ustanın varlığına kadar v.s.gibi) olumlu veya olumsuzluğa etki edebilecektir. Daha çarpıcı bir örnek olarak; yakınında acından kıvranan bir insanın, ekmek ihtiyacının kendisinin kebap yemesinden daha elzem olduğu duygusuna kapılması ile parasını, ekmek alması için aç adama vermesi gibi. Ve de heves ve heveste ısrarlı olma; yani, istek haline dönüşen heveslerin her yöne olabilecek değerdoğruları da, ısrar gereği oluşan değerdoğruları da aynı eksende olmalıdır...
Zaman ve mekânın elverişli olma doğruları: Sistem amacına gerekli olan zaman – Mekan tespiti, dikkat ve itina ister. İyi tanımlanıp, iyi yönlendirilmeleri önem arzeder.Tıpkı; aile bireylerinin sağlıklı, huzurlu, neşeli olarak vereceği katkıların oluşturduğu değerdoğruları, ailenin toplu olarak kedersiz, sıkıntısız, mutluluk değerdoğruları ile aynı eksende olması, sağlıklı, neşeli yaşam tarzını güçlendirecek olanlar gibi. Aile kadar aile dışındaki kişilerle, diğer varlıkların, olayların temsilcisi ve de konuya uygun olan sair değerdoğruları da aynı eksende. olmalıdır. Akla gelen, gelmeyen, Lazım olacak bütün doğruların tamamlandığı sistem, (TAM SİSTEM)dir. Bu sistem hayatın önemli bir bölümünü yürütür. Başka ilgili değerdoğruları ekleninceye kadar mevcutlar bu bölüme ait olur. Bu sistemin artışındaki doğrusal (lineer) devamlılık hayatı etkileyen mutluluğun düzenli, yeterli ve sürekli (kesintisiz) olduğunu belirler. Bu eksende hayat değerdoğrularımızı, sabit zaman farkı ile (5 er saniye farkla bir motorla) aynı hızda ve aynı yönde döndürdüğümüzü düşünelim. Bu değerdoğrularından bir veya birkaçı sistem devamlılığı içinde dursa (stop)- ve belki de ters yönde dönse,hayatın bu bölümünde etkisi ancak gözlemleme ile anlaşılacak aksaklıklar olacaktır.
5 saniye ara ile döndürdüğüm değerdoğrularının taradığı dairesel alanların her biri kendi özelliği ile bütünlüğü içinde yüzeyselleşmiş olur. Bu dairelerin toplamı TAMSİSTEM’in
Genele uygulanmış halini gösterir.
Ele aldığımız konu insan(ların) mutluluğu gibi sosyal bir konu değil de bir su tesisatı malzemesi veya elektrik tesisatı malzemesi imalatı fabrikasının yapımı konusu olsaydı, ya da bir kentte yapılacak tam teşekküllü bir hastahanenin “TamSistem” le planlanıp projelendirilmesi olsaydı, bunun için de ön bilgilerle tayin edilebilecek yanlışsız değerdoğrularını sıralardık. Sonra planlamaya çalıştığımız işin selameti için noksansız, sürekli, yeterli, değişmez, bozulmaz, olarak TAMSİSTEM’imizi matematiksel bilgi ile kurmamız uygun olurdu.. Değerdoğruları sistemine yerleşecek olan değerdoğru cins ve adedinin belirli aralıklar için integral yardımı ile elde edilmesi elbette daha uygun netice verecektir..
Bütün sistemler için, bütün etkenler için, her şey için esas olankonu, İNSAN’dır. “Kalu Bela” da bütün iç ve dış, maddi ve manevi varlığı ile meydana konan insan, hiç bir kıtada, hiç bir gezegende eşi ve emsali bulunmayan ( Aliyyûl Âlâ olan) İnsandır. Başka bir gezegende, çeşitli mikrop ve daha değişik canlı izine rastlanablinir ama güneş sisteminin ufacık bir gezegeni olan DÜNYA’da bulunan biz insanların beyin yapısı ve fonksiyonları, vücudun hal ve hareketleriyle uyumluluğu aynı olan, maddi ve manevi varlığı tıpkı olan asla bulunamaz. İnsanların ele aldığı konular genellikle insan konusudur. Yapılacak işlemlerde, İşlenecek ara ve yan malzemeler de ve neticede hasıl olacak esas insanı hatırlatmayacak kadar ilgisiz görülse bile sonuçta bir ucu muhakkak insana dayanır. İnsan halinin nasıl ve nelerden etkilendiğini, aklınızda olmayan nelerin sizi ( o an için de olsa) nasıl hislerle dolduracağını, düşünerek şahsınızın manevi yapısında bulabilirsiniz. Tek insan önemlidir; İnsan topluluğu da önemlidir fakat tek insanın önemi ile topluluğun önemi, değerdoğrusu, adet oranı bakımından eşit alan olsa da etki etme ve etkilenme alanı genişliği, toplumsal yapıya uygunluğu, topluluk fikirlerinin ağırlık noktaları gibi birçok özelliklerde değerdoğrularının yükseklik farkı ve kesitindeki genel yapı özelliği nedeniyle isteklerde, isteksizliklerde, kabullenme veya kabulllenmemelerde v.s. farklılıklara yol açar. Dil birliği, inanç birliği, milli duygu, vatan ve vatandaşlık değerleri, ayrıca düşüncede açıklık, netlik, samimiyet, amaçların mümkün olduğunca çok ve erişilir olması, inandırıcı olması önemlidir ve şarttır. Lider ve/veya lider grubu (Başkan, Cumhurbaşkanı, Başbakan,kral her kimse)bunu sağlama yeterliğine ve yaptırım gücüne sahip olmak zorundadır. Bir yurtta, yaşam ortamı güvenli olsa da, bu güvenin yeterli seviyede olması, sağlamlığı, zamana ve çeşitli fikir akımlarına karşı dirençliliği, ancak değerdoğrularının aynı noktada kesişmesine, eksen etrafında oluşan dairesel yüzeyin homojenliğine ve sabitliğine bağlıdır. O yurtta Herkes kendine düşen görevde, faaliyet şekli, faaliyet yeri, faaliyet gücü gibi konuların, bütün milletin ortak değerleri olduğunu kabul edecektir. İlgili olan değerdoğrularını TAMSİSTEM’de eksenine yerleştirip işlevlerini başlatacaktır.. Herkesin, teker teker ve de toplum olarak başarılı olmaları için gerekliliği saptanacak noksan doğruların da belirtilmesi ve aynı eksen üzerinde kesişmeleri sağlanacaktır. Bu gerçekleştirmede matematiksel yöntemler ve işlemler büyük gereklilik ve önem kazanacaktır. Böyle bir ilerleyiş, toplumda birlikte yaşama duygusunu var edecek ve güçlendirecektir. Bu nedenle bir genel konuda, sadece terslik olsun, inat olsun diye, faydasız fakat zararlı hissi, şahsi garez, ideolojik kin gibi saplantıları yok edecek değerdoğrularının, eksende ağırlık merkezlerini bir yapmamızı gerekli kılar.
Bu kesişimlerden başka iki önemli ana etken vardır: Bunlardan birinci, elle tutulur, gözle görülür, akılla çözümlenebilir olanlar ki bunlar, bir kişiye mutluluk verdikleri gibi aynı mutluluktan diğer insanlara da yani topluma da verirler. Şöyle bir örnekle izah edeyim: On-oniki Yaşlarında 1940 ların şartlarında her şeyden (paradan, yiyecekten, giysiden, ayakkabı’danokuldan) yoksun bir çocuk, yaşadığı köyde, gezindiği sokakta, yer yer gübre kümeleri, pislik v.s. iki yanda yıkık dökük, perişan duvar harabeleri, sıvasız, kerpiçler, sanki ezilmek korkusuyla ağlamaklı yapılar görürdü. Binalar, sanki çöküp yüz üstü, yere kapaklanacağının ve kahrolacağının üzüntüsünü taşıyor gibiydiler. Bunun gibi daha birçok yokluk ve yoksulluk, mutluluğu kılınçla kesip atıyordu. Perişanlık ve acı çekerek maaslesef çoğu kez farkında bile olamayan çocuğun, bu olumsuz zor koşulların doğuşunda , suçu ve günahı olmamıştır. Büyüklerinin ihmali, görüş darlığı, cahilliği, belki bencilliği v.s.bir yana bırakılıp içinde bulunulan durumun kadere bağlanması, kolay bir kurtuluş şekli olacaktır. Bir nevi omuzlardaki toplumsal ağırlığın kolayca atılışı da diyebiliriz.
İki önemli ana etkenden birisi maddi ve manevi güçlü oluş, rahatlık, refah, endişesiz huzurluluk olduğu gibi tersi olan bıkkınlık, yılgınlık, ruhsal çöküntüdür endişe, bedbahtlık ve benzerleridir. Bu şartlarda insanlarda, bilhassa çocuklarda mutluluk sözünün anlamı keşfedilememiş, bilinememiştir. Bu ortamda bir de toplumda geçimsizlik baş gösterir. İnsanlar arasında, genel olarak her söz; sertlik, kırıcılık, üzücülük gibi vurgular taşır. Alanlarda, sokaklarda bu ifadeler, genelde münakaşaya ağız dalaşına, bazan da çeşitli şiddette kavgalara dönüşür. Gözle görülmeyen ve elle tutulmayan psiko-sosyal bozukluklar, açlıkla ve yoklukla birleşince moral bozukluğu ve bedbinlik beraberinde öyle bir toplumsal illete dönüşür ki; Haya, edeb, terbiye ve genel ahlak sınırlarını dahi zorlar. Bunu yaşayanlar çok daha içten ve daha şuurlu ve şümullu olarak anlarlar.
Çok şükür Milletimiz, bilhassa birinci dünya savaşında ve daha sonra (dışında kalmış olmasına rağmen) ikinci dünya savaşında yaşadığı bu acı dolu zaman bölümünü asaleti, bozulmayan edeb ve ahlak anlayışı, bozulmayan aile terbiyesi ve daha birçok üst değerleri ile hiç bir şey kaybetmeden geçirmiştir.