Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ekim '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Tanrı'yla yarış mı?

Tanrı'yla yarış mı?
 

Efendim, bilim adamları nihayet topraktan insan yaratmayı başarmışlar. Eee, Tanrı'nın yarattığı en mükemmel canlının da insan tarafından rahatça meydana getirilmesi, onları hayli keyiflendirmiş.

"– Bu kadar işte, tamam, bitti artık bu iş" deyip ellerini ovuşturmuşlar. Hesap vermek için herkesin Tanrı katına çıktığı gün nasıl bir keyifle O'na kafa tutacaklarının hayalini kuruyorlarmış.

Ömür dediğin ne ki, bir gün kadar kısa. Çabuk bitmiş hayat ve bilim adamlarımızın sabırsızlıkla bekledikleri o gün gelip çatmış.

Tanrı herkese sorular soruyor, cevaplar alıyor, kimilerini cennete, kimilerini cehenneme yolluyor derken, sıra bizimkilere gelmiş.

"– Siz ne yaptınız bakalım dünyada?" diye sormuş Tanrı. Bizimkiler kasıla kasıla:

"– Valla biz de senin gibi insan yarattık" demişler. İnanamamış Tanrı:

"– Nasıl yani?" diye şaşkınlıkla sormuş.

"– Nasıl olacak, basbayağı senin yarattığın gibi biz de bir avuç toprağı elimize alıp onu insan haline getirebiliyoruz" demişler, küçümseyerek.

Böyle bir olay olsa Tanrı'nın bundan haberi olacak değil mi, bu kadar şaşırmasına gerek yok.

"– Öyleyse yapın da bir göreyim o zaman" demiş Tanrı...

Bizimkiler kendinden gayet emin bir şekilde hemen yerden bir avuç toprak almışlar.

"– Ne yapıyorsunuz siz?" diye müdahale etmiş Tanrı.

"– E, nasıl insan yarattığımızı size göstereceğiz ya" diye biraz diklenmiş bizimkiler.

"– Bırakın onu demiş" Tanrı, "Benim toprağımı bırakın, önce kendi toprağınızı kendiniz yaratın..."


*****

Gazetelerde, "İlk yapay canlıya büyük adım" başlıklı haberi görünce bu fıkra aklıma geldi.

Önce haberin detayına biraz göz atalım isterseniz.

"Amerikalı bilimadamlarının laboratuvar ortamında tamamen kimyasal maddeler kullanarak ilk kez yapay bir kromozom ürettiği iddia edildi. Araştırmanın başında bulunan ve her çalışması çok tartışılan Dr. Craig Venter, İngiliz The Guardian Gazetesi'ne birkaç hafta içinde yapay kromozomu yaşayan bir bakteri çekirdeğine naklederek yeni bir tür yaratacaklarını açıkladı.

Genetik biliminin dünyadaki öncülerinden olan Craig Venter'a göre 20 bilimadamından oluşan ekibinin ürettiği yapay kromozom, 581 çift genetik kod içeren 381 adet genden oluşuyor. "Mikoplazma laboratoryum" adı verilen yapay kromozom, "el yapımı mikrop" üretimi yönünde önemli bir adım sayılıyor. Bu sayede özel olarak bakteriler üretilebilecek, örneğin sadece karbondioksit emen bolca bakteri üretilerek küresel ısınmanın önüne geçilebilecek ve hatta biyolojik yakıt sağlanabilecek.

Dr. Venter, "Genetik kodumuzu okuma aşamasından, artık yazma aşamasına da geçiyoruz. Bu bize teoride daha önce düşünülmeyecek şeyler yapma imkanı verecek" dedi. Venter, daha önce de, insanın genetik şifresinin çözülmesi için girişilen tartışmalı yarışa katılarak gündeme gelmişti.

The Guardian'da yapay yaşamla ilgili açıklamanın birkaç hafta içinde yapılacağı öne sürüldü. Ancak daha sonra Venter'ın sözcüsü Heather Kowalski AFP'ye bir açıklama yaparak, "The Guardian'ın haberi biraz ileri olmuş. Kimilerinin iddia ettiği gibi yapay yaşam konusunda böyle bir şey elde etmedik. Olduğunda bilimsel makale yayınlanır, henüz bundan da aylarca uzaktayız" dedi.

Klonlama ve kök hücre araştırmalarından sonra, şimdi de yapay yaşam tartışılacak. Kanada'daki bir biyoetik örgütü, araştırmayı şimdiden kınadı. ETC Group yönetisi Pat Mooney, "Laboratuvar tüpünde yeni yaşam türü yaratmak da ne demek oluyor? Bu herkese bir 'uyanın' çağrısıdır. Belki yeni ilaçların üretilmesiyle insanlığa fayda sağlayabilir, ama biyolojik silahlarla büyük bir tehdit de oluşturabilir" dedi.

Guardian'ın haberi dünya basınında da yankı yarattı. Haberi Guardian'dan alıntılayanlar arasında en göze çarpanı İngiliz Channel 4 televizyonununkiydi. Channel 4, Venter'ın bazı çevrelerce "Tanrı'yı oynuyor" şeklinde eleştirildiğini ve yine tepki alacağına dikkat çekti. Daily Telegraph, CNN, New York Times , BBC gibi medya organları da Craig Venter'ın 'tartışılan' bir DNA uzmanı olduğuna dikkat çektiler."

*****

Anlaşıldığı kadarıyla ortada henüz ne sevinilecek, ne de korkulucak bir durum yok. Allah'ın "en mükemmel şekilde yarattığı" insan, elbette buna benzer şeyler yapmaya çalışacak ve yapacak.

Bugün Çin, dünyada ne varsa hepsini birebir kopyalayıp üretiyor. Bu onu "sanayi kâşifi" yapmıyor. Kopyalar, adı üstünde asıllarının taklididir.

Eğer Tanrı'nın bütün kâinatı ve kâinattaki canlı ve cansız bütün varlıkları yaratan yüce bir kudret olduğuna inanıyorsak, insanların evrendeki bir küçük canlının kopyasını yapmasını bu kadar büyütmeye değecek bir şey yok. "Tanrı'yı oynamak" için daha çok erken değil mi?

Bir insanın sadece dünya gezegenindeki yeri ve etkisini düşünürseniz, bunu "devede tüy" olarak bile nitelemek mümkün değil. Dünyadan sonra daha diğer gezegenler, Güneş sistemi ve bunun gibi daha birçok sistemler, uzay, ışığı bize henüz ulaşmamış yıldızlar var.

Eğer bir gün insanlar, bütün bu sistemlerin önüne geçerek kendilerine yepyeni bir evren yaratabilirlerse, o günkü insanlar da o yaratıcılarına inansınlar.

Aslında bütün bu tartışmalardan, "Tanrı" kavramını hâlâ tam olarak algılayamadığımız ortaya çıkıyor. Geçmiş zamanlarda gücünü ortaya koyarak kendi üstünlüğünü kabul ettiren olağanüstü yeteneklere sahip bazı insanlar bile "ilâh" olarak kabul ediliyordu.

"Tanrı", işte bu "ilâh" kelimesinin karşılığıdır.

İslâm inancına girmenin birinci şartı olan "kelime-i tevhid = Birleştirici söz" dediğimiz "Lâ ilâhe illallah"ın anlamı, "ilâh diye bir şey yoktur, sadece Allah vardır" demektir.

Allah Kur'an'da kendini "Âlemlerin Rabbi" olarak tanımlamakta, "her şeyi yaratan" olarak vasıflandırmaktadır. Biz O'na her şeyi, ama aklımıza gelen ve gelmeyen her şeyi yaratma kudretini elinde bulundurduğu için, aklın idrak edemeyeceği müthiş bir kudrete ve müthiş bir güce sahip olduğu için, bizi yoktan var ettiği için inanırız.

Bazıları ise O'nu, kendisine inanmamız için bizi zorlayan veya korkutan bir öcü zannediyorlar. Eğer müminlerin kalbinde bir Allah korkusu varsa, bu, onları insan olarak yarattığı halde, bunu yeterince anlayıp gereğince değerlendirememe, verdiği bunca nimetlere karşı, layığınca O'na teşekkür edememenin mahcubiyetindendir.

Yoksa O, insanlığının bilincinde olarak görevini yerine getiren kullarını, sevgi sözcüğüyle ifade edilemeyecek kadar çok sever.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..