Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Aralık '06

 
Kategori
Futbol
 

Tarafsızlaştıramadıklarınızdan mıyım?

Tarafsızlaştıramadıklarınızdan mıyım?
 

Benden neden tarafsızlık beklerler ki bir türlü anlayamıyorum. Ya da neden formamı sırtımdan çıkarmamı isterler. Ben bir blog yazarıyım. Köşe yazarı değilim. Futbol yorumcusu hiç değilim. Bildiğiniz sade Fenerbahçeliyim. Belki de bilmediğiniz ve bilemeyeceğiniz sade Fenerbahçeliyim. Ve belki de bilmediğiniz ve bilemediğiniz için değerlendiremediğiniz Fenerbahçelinizim ben sizin. 40 yazıda anlaşılamadıysam bu da benim suçum. Benden tarafsız olmamı istemeniz ne kadar garip. Bırakın köşedeki Fenerbahçeli olarak kalayım. Canınız dünyaya bir Fenerbahçeli gözünden bakmak istediği zaman okuyun. Eleştirin , dalga geçin ama hiç bir zaman tarafsızlaştırmaya çalışmayın. Ben milliyet blogda yazmaya başladığımda 20-30 kişi vardı. Şimdi ise 10 katı fazlası blog yazarı var.

Aşkı anlatan var, aileyi anlatan var, siyaset yapan var, protest yazı yazan var, komedi yazan var,sinema yazanımız, müzik yazanımız, doğa aşıklarımız var. Bir de Fenerbahçeliniz var. Neden bunu böyle değerlendirmiyorsunuz.

Günümüz toplumunun en büyük sorununun empati ve tahammül eksikliği olduğunuz farkedebiliyormusunuz. Sizden benim gibi düşünmenizi istemiyorum ama okurken ben olabilmeyi denemenizi istiyorum. Çünkü benim gibi düşünemezsiniz ama benim bir Fenerbahçeli olduğumu bilerek okuyabilirsiniz. Bu empatidir. Günümüzde spor gazetelerinin çoğunda taraflı köşe yazarları var. Hatta Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray sayfaları var. Ben hepsini okumayı seviyorum. Bir Turgay Demir yazısı okurken Beşiktaşlı olmaya çalışıyorum, bir Aziz Üstel veya Hıncal Uluç yazısı okurken Galatasaraylı olmaya çalışıyorum. Çünkü bu yazıları bir Fenerbahçeli olarak okumaya kalkarsam tahammül sınırlarım zorlanır. Bir anda tahammülsüzleşirim. Nefret duygusuna kapılmaya başlarım. Yani bu tamamen benim elimde olan bir şey.

Bu bilincime rağmen sınırlarımı zorlayan öyle yorumlar öyle yazılar okumuşumdur ki, gerilmediğimi söylesem yalan olur. Örneğin Tuğrul Yenidoğan'ın Fenerbahçe tarihini karalamak adına, Türkiye tarihine çamur attığı program, Serhat Ulueren'in hangi amaç uğruna yaptığı alenen belli olan bir programda geçmişinde en ufak bir güvenilirlik olmayan bir kişinin sözlerine itibar ederek milyonları yay gibi gerdiği program, Hıncal Uluç'un defalarca tekrarladığı yorumlar. Bu kişilerle benim aramdaki en büyük fark ben bir blog yazarıyım ve Fenerbahçeliyim. Kendimi tanıtırken bunu açıkyüreklilikle dile getirmişim. Hadi gelin şimdi bunu tartışalım. Tarafsızlık zırhına bürünüp bir camiaya saldıranlardan daha mı zararlıyım ben? Hanginizin canını yaktım bugüne kadar. "Kuş Bakışı Atina" mı üzdü sizi, "Bak şu konuşana" mı? Ki bu yazılarda dahi yazdıklarımı kaç tane Galatasaraylı arkadaşımla yaptığımız sohbetlerde onların ağzından duyduğumu bilirmisiniz acaba!...

Aramızda İzmir Karşıyaka Mavişehir EGEPARK'ta bulunan Planet Bowling salonunda derbi seyreden blog yazarları var. Bir zahmet edip te, o coşkulu havayı buralara bir taşısalar fena mı olur. Galatasaraylısının, Fenerbahçelisinin iç içe maç seyrettiği, gol olduğunda hiç çekinmeden yaşadıkları gol coşkusunu ve gol yiyen tarafın gösterdiği tahammülün mükemmelliğini bir anlatsa ya Pelin.

O kadar alışmışız ki önümüze konanları yemeye, fikir tembeli bir toplum olup çıkmışız. İçimizdeki potansiyel güzellikleri bile görmezden gelir olmuşuz. Üç beş tane çapulcu fanatiğin birbirleriyle taşlı sopalı kavgaları yüzlerce kez tekrar edilerek bize seyrettirilir ama, maça kolkola giden biri Galatasaray formalı, diğeri Fenerbahçe formalı iki aşığın resmi hiç bir zaman servis edilmez önümüze. Biz ise servis edilmeyeni bulmaya çalışmaktansa, servis edileni yemekle meşgul oluruz hep.

Maçlarda birbiriyle ölesiye kavga eden kişilerin toplumumuza ne kadar hakim olduğunu düşünüyorsunuz ki!.. Unutmayın onlar karabatak gibidir. Pazardan pazara çıkarlar ortalığa. Diğer günlerde kafalarını gömerler. Serhat Uluerenler, Tuğrul Yenidoğanlar, Hıncal Uluçlar vb. ler programlarında yaydıkları nefretle beslerler onları. Besinleri ne kadar çok olursa nefretlerini de o kadar sert kusarlar bu karabataklar.

Eğer siz, yani hayattan pozitif beklentileri olan Fenerbahçeliler, Galatasaraylılar, Beşiktaşlılar, Trabzonlular, Karşıyakalılar, Göztepeliler, Antepliler, Sivaslılar vs. hangi camianın bireyleri olursanız olun beraber yaşamanın keyfini çıkarabilen çoğunluk olduğunuzun farkına varmazsanız sizlerde birer karabatak olmaya mahkum olursunuz.

Evet dostlar ben bir Fenerbahçeliyim. Ve Fenerbahçeyi yaşamaktan keyif alıyorum. Bir derbi sabahı Cadde Divan Pubda kahvaltı ederken önümden akan sarı lacivert nehrin Kızıltoprağa yaklaştıkça daha bir coşkulu çağlamasına aşığım. Kalamış Marina 'da Divan'da otururken hemen karşımdaki Develiden yükselen şarkıları dinlemekten inanılmaz zevk alıyorum. Sağımda solumda heryerde sarı lacivert formasını sırtına geçirmiş kızlı erkekli insanların coşkusunun bana yaydığı elektriği sizlere tarif etmemin imkanı yok. Ben buyum. Ve bu çok güzel ve masum.

Aslında hepiniz aynı masumluktasınız, sadece sizin bu masumiyetinizi bir canavara dönüştürmek isteyenlerin etkisiyle bu masumiyetin keyfini çıkaramıyorsunuz. Oysa korkmasanız tuttuğunuz takımın formasını sırtınıza geçirseniz ve bıkmadan usanmadan sadece kendinizi ifade eden sözcüklerle yazsanız inanın öyle şeyler çıkar ki, dönüp okuduğunuzda siz bile inanamazsınız.

Hiç bir şeye tarafsız kalmamanız dileğiyle.

Fenerbahçeliniz.

 
Toplam blog
: 85
: 1006
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

1971 yılında Ankara'da doğdum. İzmir'de yaşıyorum. En büyük tutkum FutBol. Ve tabi ki Fut-Bol da bil..