- Kategori
- Futbol
Taraftar olarak bizim kabahatimiz ne?

Yıllar önce ekip halinde İstanbul’a gittik. Yolda ekip arkadaşlarıma iş yoğunluğu nedeniyle ne kadar şikâyet etseler de yemek yeme fırsatı vermemiştim.
Aslında aklımdan geçen, akşam İstanbul’da bildiğim iyi bir mekânda Türk Sanat Müziği eşliğinde yemek yedirmek ve onlara sürpriz yapmaktı.
Öyle de yaptım, akşam aklımdan geçen yere götürdüm.
Anadolu’dan geldik ya, öyle yerlerde daha önceden rezervasyon yaptırılması gerektiğini hiç düşünmemişiz. Mekânın şefi “Maalesef yer yok” dedi…
Tam kös kös dönecektik ve ekipten de iyi bir fırça yiyecektim ki bir ses geldi arkamdan…
- İbrahim Abi…
Döndüm ki dördüncü Murat… Biz ona öyle derdik, Allah rahmetini esirgemesin, şimdi aramızda yok… Kucaklaşıp selamlaştıktan sonra;
- Hayırdır abi, nereye böyle…
- Bi yemek yiyecektik ama yer yokmuş…
- Ne demek abi yer yokmuş…
Hemen şefe döndü kendi masası yanında yer hazırlanması talimatını verdi, şef de bizi hazırlanan masaya davet etti…
O gece geç saatlere kadar yedik, müzik dinledik. Kalkacağımız sırada arkadaşım bizi ısrarla bırakmadı ve başka bir mekâna taşındık.
Lafı uzatmayalım, gecenin sonu, sabahın ilk ışıklarında mekândan çıkacaktık ki bizim arkadaş ortada yok. Yahu, bu adam nereye gider diye aramaya başlamıştım ki, bizim arkadaşı normal kapıdan sığmayacak cüssede iki kişi tuvalette sıkıştırmışlar, belli ki dövecekler. Arkadaşın zaten ayakta duracak hali yok, bi de dayak yiyecek.
Kavga ha çıktı ha çıkacak…
Bizi davet eden arkadaşı elbette orada yalnız bırakacak halimiz yok, belli ki biz de kavgaya gireceğiz. Ne var ki biz de kavgaya girsek kavgadan sağlam çıkmamız mümkün değil…
İri yarı adamların arkasından yaklaştım, birinin omzuna dokundum. Adam döndü, şöyle bir bana baktı…
- Ne var?
- Arkadaş, şimdi siz bu adamı dövecek misini?
- Evet, döveceğiz…
- Peki, bizim suçumuz ne ki biz de dayak yiyeceğiz?
İri yarı adam beni şöyle bir süzdü;
- Ne alaka?
- Alakası şu… Biz bu arkadaşın misafirleriyiz. Anadolu’dan geldik ve arkadaşımız dayak yerken biz oturup seyretmeyiz ve dolayısıyla da kavgaya gireriz. İşte o zaman bizim sizinle baş etmemiz mümkün değil, biz de dayağı yeriz. Şimdi söyle bakalım, biz size bi şey ettik mi?
- Yok, etmediniz…
- Peki, biz niye dayak yiyeceğiz madem? Hem de hiç suçumuz yokken?
Adam, bizim yarı kendinden geçmiş arkadaşımıza baktı, bi bize baktı, hani kavgaya girsek ufalayacağına emin… Sonra döndü bizim arkadaşımıza bi daha baktı, bi kendi arkadaşına…
- Alın da gidin…
Biz, yarı kendinden geçmiş arkadaşımızı kucakladığımız gibi mekândan kaçarcasına ayrıldık, çünkü bizim arkadaş yarı kendinden geçmiş haliyle adamlara hala küfür yağdırıyordu…
XXX
Derler ya “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.” Zaten de konuşulup duruyordu “Sporda şike var” diye. Türkiye’nin gündeminde en önemli iki olay var…
CHP mecliste yemin etmedi, Fenerbahçe’nin de adının geçtiği “Şike” olayı…
Elbette bu iki olay, “Deniz Feneri” davasını yine gizliyor. Ancak artık gün yüzüne çıkan bu olayı da takip etmeye devam edeceğiz.
Şimdi konuyu, yukarıdaki olaya bağlamak istiyorum…
Ben Fenerbahçe taraftarıyım, herkes gibi kendimi bildim bileli…
Belki de bu nedenle Fenerbahçe’nin ligden düşürülmesi gündemde. Fenerbahçe, düştüğü lige tekrar gelir mi, tekrar şampiyonluğa oynar mı, şampiyon olur mu, kupaları alır mı?
Elbette bunların hepsi yeniden yaşanır…
Lakin…
Fenerbahçe, böyle bir suçlamanın altında kalır, hele bir de “Gerçek” çıkarsa nasıl kalkacak?
İşte bütün mesele bu…
Onun için yukarıdaki “Yaşanmış” fıkra gibi olayı anlatım ki şu soruyu bi daha sorayım diye…
Bir Fenerbahçe taraftarı olarak bizim suçumuz ne de biz de dayak yiyeceğiz, bu suçlamaların yakışıksız suçlamaların altında kalacağız.
Hele bir de “Gerçek” çıkarsa, “Yüz kızartıcı” nitelikteki suçun bedelini nasıl ödeyeceğiz? Belki de bu “Yüz kızartıcı” suçtan ötürü belki de Başbakan bir daha “Başbakan” olamayacak…
Elbette bu son cümle, işin şaka tarafı, ama biz “taraftarlar” olarak şaka kaldıracak durumda değiliz, ama bunları düşünmemiz gerekiyor.
07 TEMMUZ 2011
İBRAHİM PEKBAY