- Kategori
- Güncel
TARAFTARLIK RUHU!
İnsanlığın yüzyıllarca hastalığı olmuştur taraftarlık; en moderninden en uygarına, en ilkelinden en barbarına hemen hemen her toplumun hastalığıdır "taraftarlık" hastalığı. Şimdi milliyetçiliği överek bu giriş cümlesine karşı çıkılabilir ya da mevcut ümmetler açısından bir bakış aidiyetiyle oluşan yapay tamamen insanın elinde olmaksızın ortaya çıkan durumlar, gerçek olarak da kabul edilebilir ama kastettiğim şey; taraftarlık ruhunun sebep olduğu insandaki körlüktür.
İnsanlar doğarlar, sebep olan şey planlı bir birliktelik de olabilir bir anlık zevkle birleşen bedenler ya da zorla sahip olunan bedenlerin ortaya çıkardığı insan, her toplumda gerçektir, toplumlar kendince yeni doğana, "doğarken insan" olan canlıya bir biçim verir. Kendi dilini öğretir, kendi dinini öğretir, kendi takımını kurmaya yarayan öğretileri verdiğinde o insan olmuş demektir. İnsanı insan yapan nitelikleri yükselterek yapan her eylem insani kabul edilebilir. Ancak insanların düşünmesine gereksiz taşkınlık yaparak başkalarının canına ve malına ve elbette ırzına, namusuna değer biçen anlayışların kökeninde ait olunan toplumdaki şeyler onlar neyse, değerli ve kutsal diğer toplumlardakiler kötüdür diye bir anlayış mı inşa ediyor yoksa insanı önce insan olarak kabul eden bir davranışın gelişimine mi katkı sunuyor ona bakmak lazım.
Bugün en gözde spor dallarını mesela futbolu göz önüne getirin; düşünün lütfen bu spor dalı diğerlerine göre dünya ile bence daha uyumludur diye düşünüyorum; seyircileri fakir patronları zengin işadamı hatta ülke yöneten devlet başkanı statüsünde iken, cebindeki son parası ile maça giden milyonlarca insanın sevdiği dünya düzenin özeti olan spor dalı olan futbolu ve bu spor dalının gözü dönmüş fanatiklerini düşünün. Bir takımın taraftarı olan ortalama insan dahi kendi takımının haksız yere aldığı penaltıda nasıl da keyiflenip havalara uçtuğunu şöyle bir gözünün önüne getirin; elbette daha fanatik olanlar her türlü hile ve diğer takımın otobüsünü, seyircisini ve futbolcularını öldürmek dahi normal kabul eden insanları es geçip, ortalama seyircinin dahi ahlak kurallarını hiçe saymasına ne demeli? Bu insanın alırken ne kadar kendini haklı gösterdiğine dair bir kanıttır.
Dünya ister sevelim ister sevmeyelim bu takım, taraftar anlayışı ve çürümüş bir ahlaki bakışla yönetiliyor, dün de öyleydi, bugün de öyle. Her kim ki doğruyu söylemeye kalkışınca Tanrısına, Allah’ına küfredilmiş gibi tepki gösteriyor. Yanlışa yanlış diyemeyen insan sayısı o kadar fazla ki. Özgür iradesiyle yanlışa yanlış demeyen ister taraftar olsun, ister vatandaş olsun, isterse akademisyen veya çok zengin milyarder işadamı olsun; olsun mu? Zaten öyle…
Taraftarlık ruhu; dünyada insanı insan mefhumundan uzaklaştırıp “şey” derecesine indirgeyen dünyada düşünme ve gerçekleri görmeye engel en önemli ve toplumsal bağdır. Doğruya doğru demeyen siyaset yaptığını zannetsin, ya da sussun. Yalan ve yanlışta inat etme anlayışı nerede olursa olsun, onu bir müddet büyütebilir ancak sonunun kaos olması kaçınılmazdır. Taraftarlık, sonraki adımı holiganlık derecesindeki fanatizm sıradan insanları susturabilir. Bu normaldir. Akıl ve mantığın sustuğu yerde; burasın neresi olduğu önemli değil, develer tellal, pireler berber, yetmişlik ninelerin beşiğini doğacak torunlar sallar…