- Kategori
- Tarih
Tarih, Kesintisiz Bir Süreçtir... Bu süreçte "Raklam Arası" yoktur...

Tarih kesintisiz bir süreçtir..."Devamlılık" tarihin mayasında vardır...
...YAŞANAN TARİHİ BİR DÖNEM, BİR ÖCEKİ DÖNEMİN DEVAMI; BİR SONRAKİNİN NEDENİ VE BAŞLANGICIDIR...
Bu gerçeklik varken, bu devamlılık sürecinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni ve Dönemini, "600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu'nun 90 yıllık reklam arası sona erdi" gibi düşünmek ve bu dönemi bir reklam filmi gibi görmek doğru mudur?
Bu düşünce, "hem tarihin devamlılığını"; hem de "Cumhuriyet Dönemini inkar etmek" ve de yok saymak" demektir.
Örneğin, Osmanlı'nın yaşadığı, Tanzimat, Birinci ve İkinci Meşrutiyet dönemleri birbirlerinin devamı; İkinci Meşrutiyet de, devamlılık açısından Cumhuriyet ile sürecek Modern Türkiye tarihinin başlangıcıdır...
Bu dönemler arasında "reklam arası" yoktur.
*
Bir bakalım öyle mi?
Anadolu yurt edinildikten sonra, Söğüt kasabasında kurulan Osmanlı Devleti, Bizans aracılığı ile Batı'yı tanımış; Fatih Sultan Mehmet dönemi ile, "Batıyı anlama"; Lale Devri ile "Batıya öykünme; III. Selim'in getirmeye çalıştığı bazı yeniliklerle "Batıdan etkilenme"; Batılılaşmanın hızlandığı Tanzimat Dönemi; Birinci ve İkinci Meşrutiyet Dönemleri ve Nihayet Cumhuriyet Dönemi..
Şimdi, Tanzimat öncesindeki, "batıyı tanıma, onu anlama, ona öykünme" şeklindeki "Batı özentisini" bir kenara koyalım ve Batılılaşmanın yoğun yaşandığı, "Tanzimat, Birinci ve İkinci Meşrutiyet dönemlerine bakalım...
Bakalım, şu anda yaşadığımız Cumhuriyet Dönemi, birilerinin dediği gibi, Osmanlılığın devamı içinde bir "reklam arası" mı?
*
TANZİMAT DÖNEMİ : Batılılaşmanın bilinçli bir şekilde başladığı dönem...
Osmanlı devleti ve toplumunun geçmişe dönmesini olanaksız bir yola sokmuştur...Bu yol, modernleşme ve batılılaşma yoludur. Osmanlı, bu yolda hızlı veya yavaş, doğru veya dolambaçlı gidebilir; fakat geriye dönemez...
Bu dönemde, batılılaşma, Osmanlı devletini ayakta tutabilmenin bir çaresi olarak düşünülmüştür. Bir başka deyişle, "Tanzimat hareketi, uygarlaşma ve çağdaşlaşma zorunluluğunun ilk resmi ilanı ve ifadesi olmuştur"(1).
Bu dönemde, İmparatorluk kapılarının, batıya ardına kadar açılmasıyla, Osmanlı'ya giren Batı unsurunun ilke ve değerleri, "özendirmeden zorlamaya kadar" varan etkinlikleriyle, Osmanlı devlet ve toplum hayatına, izleri Cumhuriyete kadar süren bir etkinliğin başlangıcı olmuştur.
*
I. MEŞRUTİYET DÖNEMİ: Fransız Devrimi'nin getirdiği birikim patlaması...
Tanzimat'ın getirdiği Avrupa'ya yönelme ve çağdaşlaşma özleminin, devletin ve toplumun ilerlemesine yönelik yeni arayışların yapıldığı dönemdir.
Fransız Devrimi'nin tüm dünyaya yaymış olduğu özgürlük, eşitlik ve kardeşlik kavramı, Osmanlı'ya aynı öğelerle "parlamenter demokrasi" anlayışı olarak girmiş ve siyasal alanda "mutlakıyet yönetimine" karşı hareketin doğmasına yol açmıştır.
II. Abdülhamit'e kabul ettirilen 1876 Anayasa'sı ile, Batı unsurunun başka bir yanı, "hukuk devleti" anlayışı, Osmanlı devlet ve hükümet idaresine girmiştir.
Bu dönemim devamlılığını en iyi belgeleyen kanıt, 1876 Anayasası'nın ekleriyle birlikte, Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması sırasında ve sonrasında da yürürlükte kalmasıdır...
1876 Osmanlı Anayasası, ancak, Cumhuriyet Devleti'ne özel 1924 Anayasası ile yürürlükten kaldırılmıştır....
- Görüldüğü gibi, Tanzimat Dönemi ile I. Meşrutiyet Dönemi arasında bir "reklam arası" yoktur...
*
II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ: Cumhuriyet Dönemi'nin alt yapısının hazırlanması...
Bu dönem, siyasal olduğu kadar toplumsal ve kültürel yönden de üzerinde en çok durulan tartışılan bir dönem olmuştur...
Bu dönem, sadece günümüzden bakarak anlaşılabilecek bir dönem değildir...Bu dönem, bir anlamda modern siyasetimizin kalıba sokulduğu bir zaman dilimidir. Bu dönemde, Türkiye Cumhuriyeti'nin düşünsel alt yapısı hazırlanmıştır; diğer bir ifade ile, Osmanlı ile Cumhuriyet arasındaki devamlılığı sağlayan bir dönem olmuştur.
Bu açıdan II. Meşrutiyet'i, "Osmanlı tarihinin sonu" yerine, "Modern Türkiye'nin başlangıcı" olarak düşünmek yanlış olmaz(2)...
Bunu bir örnekle açıklayalım...
*
PEK UYANIK BİR UYKU : Kim nasıl yorumlarsa...
1912 yılında Abdullah Cevdet'in çıkardığı İçtihat dergisi, Türkiye'de Batılılaşmanın gereği hakkında görülen bir rüyayı(!?) anlatan "Pek Uyanık Bir Rüya" adında iki makale yayınlar...Bu, o zamana göre göre gerçekten çılgınca ve fantastik bir rüyadır...
Bu makalelerde; "Sultan'ın bir karısı olacağı ve hiçbir cariyesinin olmayacağı; fes yerine başka bir başlığın kullanılacağı; kadınlar diledikleri gibi giyineceği; bütün kanunların değişeceği; birden fazla kadınla evliliğin ve bir sözle kadının boşanmasının kaldırılacağı; tekke ve zaviyelerin kapatılacağı; bütün medreselerin kapatılacağı ve yerlerine modern edebi ve teknik kurumlar kurulacağı; sarık, cübbe v.s. giyme hakkının yalnızca din adamlarına verileceği, diğerlerine yasaklanacağı; evliya, adak ve hediyeler yasaklanacağı ve bunlardan tasarruf edilen paranın Milli Savunmaya aktarılacağı; Muskacılar, üfürükçüler ve bunun gibi kişiler ortadan kaldırılacağı..."(3) gibi, Cumhuriyet Dönemi'nde gerçekleştirilen birçok reformu formüle ediliyordu..
Yukarıda verilen örnek, II. Meşrutiyet ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki devamlılığı açıkça göstermektedir...Bu iki dönem arasındaki devamlılık, aydın katında da olmuştur...
*
CUMHURİYET DEVLETİ DE, ANADOLU'DA BOŞ BİR ARAZİ ÜZERİNDE KURULMADI...
Cumhuriyet Dönemi'ndeki halk, aynı halktı; Osmanlı milleti idi...Cumhuriyeti kuran kadrolar da gökten zembille inmedi; tahsillerini Avrupa'da yapmadılar...Osmanlı'nın eğitim kurumlarında yetiştiler. Cumhuriyet öncesindeki Osmanlı devleti kurumlarında çalıştılar; Osmanlı ordusunda görev yaptılar.
Zamanı gelince de, "olması gerekeni olur duruma getirdiler" ve Cumhuriyeti kurdular...
Cumhuriyet'e giden yol da boş değildi... Yani inkar edilemeyecek bir devamlılık vardı...
*
SONUÇ :
Bloğumu, hocamın, konumla ilgili bir sözü ile bitirmek istiyorum. Hocam diyor ki; "Geçmişimizi ideolojik mülahazalarla reddetmek yerine, onu günümüzü tahlil etmemizi sağlayacak bir 'laboratuvar' olarak kullanmamız gerekmektedir"(4).
cdenizkent
------------------- :
(1) Niyazi Berkes, Teokrasi ve Laiklik, İsatnbul : 1984, s. 94
(2) M. Şükrü Hanioğlu, "Laboratuvara kızarak tahlil yapılabilir mi?", Sabah Gazetesi, 5 Kasım 2017
(3)
Peyami Safa, Doğu-Batı Sentezi, 3.b. İstanbul: 1987, ss.55:58(4) M. Şükrü Hanioğlu, A.g.y.