Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Kasım '08

 
Kategori
Tarih
 

Tarihi anektodlar ve ilginç iddialar

Tarihi anektodlar ve ilginç iddialar
 

Tarih’te cereyan hadiseler ve tarihi veriler birçok defa tartışılır olmuştur. Acaba iddia edilen şeyler tümüyle doğru mudur? Ben bu konuda ki iddialara girmekten çok edindiğim bazı verileri kullanarak söz konusu bu bilgileri sizinle paylaşmak istedim. Bunun yanında İslam Tarihi ile alakalı bir kesiti de size aktaracağım.

Son sözü size bırakmak suretiyle bu bilgi ve iddiaları kaynakları ile arz ediyorum.

1) Fatih Sultan Mehmet Öldürüldü mü?

Fatih Sultan Mehmet ve Atilla’nın İtalya’ya sefere çıkmak üzere hazırlandığı sırada öldüğünü bilmekteyiz. Fakat tarih kitapları Avrupa Hun Hakanı Atilla’nın Roma kralı’nın kız kardeşi olan İtalyan asıllı eşi tarafından zehirli iğne ile öldürüldüğünü kaydederken, Fatih’in sefer hazırlıkları yaparken Gebze Sultan çayırı yakınlarında hastalanarak öldüğünü belirtir.

Acaba öyle mi?

Fatih Sultan Mehmet’te bir hastalık sonucu değil, zehirlenerek öldürülmüştür. Hem de özel hekimi Yakup Paşa tarafından. Peki, Yakup Paşa’nın İtalyan asıllı Yahudi bir devşirme olduğu ve asıl adının Maestro Lacopo olduğunu biliyor muydunuz? Zaten bunu öğrendiğinizde Fatih’in neden İtalya seferi hazırlıkları yaparken öldürüldüğünün yanıtı da kendiliğinden ortaya çıkacaktır. (Kaynak: Dr. Abdurrahman Küçük; Dönmeler Tarihi, Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Bahadıroğlu)

2) 12 Eylül 1980, Amerikancı, 27 Mayıs 1960 Millici mi?

Gelelim Türkiye Cumhuriyeti’nde 12 Eylül 1980 ve 27 Mayıs 1960 İhtilâlleri için ortaya atılan iddialara. Genelde ülkemizde ve özellikle ulusalcı ve lâik kesimde 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi amerikan yanlısı gösterilirken 27 Mayıs milli bir devrim olarak nitelendirilir. Acaba öyle mi?

Dönemin Tahran Büyükelçisi Mahmut Dikerdem’e göre cevabı koskoca bir hayır.27 Mayıs 1960’ın da 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi gibi Amerika Birleşik Devletleri’nin organize ettiği bir darbe olduğunu iddia ediyor, Mahmut Dikerdem anılarında. Anılarını “Üçünü Dünya”dan isimli başlıkta toplayan Mahmut Dikerdem’e Dönemin Dış İşleri Bakanı Fatih Rüştü Zorlu hadiseyi şöyle aktarıyor.

“Menderes, Amerika'dan yüklü miktarda kredi talep etti. Amerika bu talebi reddetti. Menderes de, yüzünü Moskova'ya çevirdi. Menderes-Zorlu ikilisini iktidardan düşürmek için ABD'nin ciddi nedenleri olduğunu belirten Dikerdem, "1947'den beri ABD'nin dümen suyuna girmeyi milli politika olarak kabullenmiş bir ülkenin hükümeti, ilk kez kendi başına bir harekete yelteniyordu. Soğuk savaşın hızını kaybetmediği bir dönemde NATO üyesi bir müttefikin ABD'den izin almadan Moskova ile diyalog kurmaya kalkışması NATO içinde ve Hür Dünya'da siyasi dalgalanmalara yol açacak nitelikte bir olaydı ve cezasız bırakılmamalıydı" diyor.

Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ise 27 Mayıs'tan bir süre önce Dikerdem'e şunları söylemiş:

"Şimdiye kadar Sovyetlerle ilişkilerimizde ABD'nin müttefiki gibi davranmayı ön planda tutuyorduk. Soğuk savaş döneminde ABD'nin müttefiki olmanın gereği Sovyetler'le ilişkilerimizi en alçak düzeyde tutmaktı. Bu dönemin sona erdiğinin işaretini, Sovyetler'le başbaşa görüşmelere başlamak suretiyle, bizzat Amerika vermiş bulunuyor. Bizim de Moskova'ya ikili müzakerelere girişmek, dondurulmuş ilişkilere canlılık vermek hem hakkımız hem çıkarımıza uygun. Bugüne kadar Sovyetler'in karşısına NATO bloku olarak çıkıyorduk, soğuk savaşın mantığı bunu gerektiriyordu. Mademki Amerikalılar Moskova ile diyalog kurmanın kendileri için zamanı geldiğine inandılar, bizim de Sovyetler'le normal ve giderek dostça ilişkiye yönelmemiz zorunlu. Amerikalılar'a danışmadan Moskova ziyaretini düzenledik, danışırsak Ruslar'la başbaşa görüşmemizi engellemek isteyeceklerini biliyorduk. Sovyet hükümeti önerimizi kabul ettiği gibi ziyaret tarihinin hemen açıklanmasını istedi. 15 Temmuz tarihi üzerine anlaştık."(Kaynak: Mahmut Dikerdem; Üçüncü Dünyadan)

Sonrası malum öğrenci olayları, tırmanan şiddet ve kaçınılmaz son.

3) Şakku’l Kamer Hadisesi(Ay’ın İkiye Bölünmesi):

İslam Tarihi’nde Şak-Kul Kamer hadisesi çok ilginçtir. Özellikle Hz. Muhammed’in peygamber olduğuna inanmayanlar için bir ibrettir. Kitap’ta ki yazıyı aynen aktarıyorum.

“Hz. Muhammed, Erkam adlı dostunun evinde oturuyor ve Müslümanlarla orada buluşuyordu. İslam Tarihi’nin sayılı mucizelerinden biri bu arada geldi. Araplar bu hadiseye Şakku’l-Kamer(Ay’ın bölünmesi) adını verdiler. Kur’an-ı Kerim’in Kamer Suresi’nin birinci ayetine göre hadise Mekke’de vuku buldu. Mekkeli Müşrikler, Hz. Muhammed’den kendisinin Allah tarafından görevlendirilmiş son peygamber olduğunu kanıtlayan bir mucize göstermesi ve söz gelimi, Ay’ı ikiye bölmesini isterler. Hz. Muhammed bir parmak işaretiyle Ay’ı ikiye ayırdı ve biraz sonra birleştirdi. Bu hadiseyi görenlerin birçoğu o anda İslam’ı kabul ettiler, ama müşrikler, gördükleri olayın sihirbazlık, Hz. Muhammed’in de bir sihirbaz olduğunu ileri sürdüler. Bu hadiseyle birlikte İslam Dünyası’nın en önemli kişilerinden ve devletin II. Halife’si Hz. Ömer Müslüman oluyor.(Gelişim Hachette 8 Gelişim Yay.(1983)

3) 12 Eylül İrtica’yı Hortlattı Ama:

Laik ve ulusalcı kesimde 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nin irticayı ve Siyasal İslam’ı tabiri caizse hortlattığı söylenir. Doğrudur. İslami kesim bu darbeden sonra ki süreçte güçlenmiştir. Fakat söz konusu kesimin yanıldığı nokta şu. Siyasi İslam’ı güçlendirmek cuntanın gayesi değildi. Fakat 1983’ten sonra Serbest Piyasa Ekonomisi’ne geçen Türkiye’de siyasal islamı destekleyen Anadolu kökenli muhafazakâr iş adamları piyasa ortamının sunduğu fırsatı iyi değerlendirerek kendi medyalarını, televizyonlarını kurdular. Medya’da büyük güç elde ettiler. Ki bu hadise söz konusu siyasi akımın halka propaganda yapmasına zemin hazırladı. Aynı zamanda bu iş adamları söz konusu parti, televizyon kanallarını ve gazeteleri finanse ettiler. TÜSİAD gibi kendi iş adamlarının oluşturduğu sivil toplum örgütü kurdular. Bu da söz konusu akımın iktidara gelemsinde büyük rol oynadı. Bu hususta kaynak olarak Hollanda Kamu Politikaları Bilimsel Kurulu’nun Hollanda Hükümeti’ne sunduğu raporu içeren “Avrupa Birliği-Türkiye-İslam” kitabını incelemek mümkün.(Avrupa Birliği-Türkiye-İslam;2004)

4) 1974 Barış Harekâtı Kime Yaradı?

20 Temmuz’da birincisi, 14 Ağustos 1974’te ikincisi icra edilen Barış Harekâtı’nın adada yaşayan Türkler ve Rumlardan çok Amerika Birleşik Devletleri’nin siyasi menfaatlerine yarar sağladığı iddiası da çok konuşulacak cinsten bir malumattır.

Hepimizin bildiği üzere Barış Harekâtı öncesinde 1960’ta kurulan iki toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti vardı. Yani Türkler ve Rumlar’ın bir arada yaşadığı bir ada idi, Kıbrıs. Fakat ne hikmetse daha sonra birbirlerini düşman bilen ulusların yaşadığı adaya dönüştü.

6–7 Eylül hadiselerinden evvelde çok büyük bir hadise cereyan etmemişti. Fakat “Atatürk’ün evine bomba atıldı” iddiası her şeyi berbat etti. İstanbul’da Rumlar’ın yaşadığı mekân ve ticaretlerini yerine getirdiği dükkânlarının yağmalanması hadiseleri ziyadesiyle içinden çıkılmaz bir hale gelmesine yol açtı. Ayrıca söz konusu bomba eyleminin Mit tarafından gerçekleştirildiği rivayeti yayıldı.

Ada’da birleşmeyi isteyen Rumlar ve Türkler’in her iki kesimde ki ırkçı tarafların taarruzlarına maruz kaldığını biliyor muydunuz?

Kıbrıs Barış Harekâtı neden Amerika Birleşik Devletleri’ne fayda sağladı? Sualinin yanıtı ise şöyle özetlenmekte.

Kıbrıs’ta ki Makarios yönetimi adada bir Amerikan ve NATO varlığına karşı idi. Fakat Amerika Birleşik Devletleri içinde Kıbrıs’ta askeri üs kurmak hayati derecede önemliydi. Nedeni ise tekrar cereyan edebilecek Arap-İsrail Savaşı sırasında İsrail’e yardım etmek isteyen Amerika Birleşik Devletleri’nin Kıbrıs Adası’nı üs için kullanmak isteğiydi. Fakat Makarious buna karşı idi. Bunu üzerine adada ki EOKA ‘cılar kullanılmak suretiyle Makarious devrildi. Bundan sonrası ise malum. Türk Harekâtı ve sonra hiç birleşmemek üzere ayrılan bir Kıbrıs. Bunları ben kendi ifadelerimle anlatıyorum fakat bu yönde hadiseleri anlatan kitabı kaynağı ile belirttim. (Kaynak: Kıbrıs’ta Hasıraltı Belgeler;2006-Salih Öztoprak)

Tarih’ten ilginç bulduğum bir kaç kesiti sizinle paylaşmak istedim. Doğruluğu veya yanlışlığı ise sadece tarihin tozlu raflarında gizli. Fakat bu bilgiler gizeminde hadiseleri deşifre etmekte biz yurttaşlara düşmekte. Ben ise sadece bu malumatları aktarmış bulunuyorum.

 
Toplam blog
: 204
: 673
Kayıt tarihi
: 07.02.08
 
 

Adım Harun ÖZYURT. 11 Şubat 1983 günü Almanya'nın Frankfurt şehrinde doğdum. 1986'da Türkiye'ye dönd..