Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

sufi-su /Emel Yeşilkayalı

http://blog.milliyet.com.tr/sufi-su

16 Nisan '11

 
Kategori
Dünya
 

Tarihine ve değerlerine ihanet eden Sarkozy'li Fransa

Tarihine ve değerlerine ihanet eden Sarkozy'li Fransa
 

Netten alıntı


“Eğer hayat anlayışınızı kurtarmak istiyorsanız önce insanı kurtarmanız gerek… İnsanı kurtarmak onu parçalamakla olmaz, yalnız insanın kavrayabildiği bir ilkeye adalete de fırsat tanıyın.” Albert Camus 

“Bir Alman Dosta Mektuplar” isimli kitap, Albert Camus’un, eski bir Alman dostuna İkinci Dünya Savaşı sırasında yazdığı gizli mektupları bir araya getirerek yayımladığı bir eser. 

Camus, “zorbalığa karşılık girişilmiş savaşla ilgili bir belge” olarak değerlendirilmesini istediği dört mektuptan oluşan kitabında, Nazilerin milliyetçiliği ile “özgür Avrupalıların” özellikle Fransızların vatanseverlik anlayışını kıyaslayarak; kan dökerek, yalanla, zorbalıkla, adaleti – en önemlisi insanı hiçe sayarak milliyetçiliği reddettiğini, tüm bunlara rağmen elde edilen gücün, kazancın aslında utanılacak bir durum olduğunu, eskiden dostu olan ve kendisini “yurdunu sevmemekle” itham eden bir Alman’a yazdığı mektuplar aracılığı ile anlatıyor. Camus’un, Fransız halkının insana ve adalete rağmen olan milliyetçiliği reddetmesinin gerekçelerini tarihi temeller üzerine oturtarak açıkladığı ve güç uğruna, insani değerleri, insanlık kavramını hiçe sayarak kan döken, savaşan Nazi Almanları kıyasıya eleştirdiği bu mektuplardan bazı satırları, Fransa’nın ve Sarkozy’nin bugün bu değerlerden nasıl uzaklaştığını görmek açısından yararlı olacağını düşünerek sizlerle paylaşmak istedim. Sık sık adalet kavramına atıfta bulunulan mektuplardaki satırlardan biri şöyle: 

“Ben, yurdumu, adaleti de severek, sevebilmek istiyorum. Kan ve adalet pahasına kazanılmış olduktan sonra her türlü büyüklüğün onda toplanmasını isteyemem. Ben yurdumu adaletle birlikte yaşatmak istiyorum.” 

Fransa’nın savaşa girmekte niçin geç kaldığını ve adalet ve insanlık adına yapılan uzun değerlendirmelerden sonra asil amaçlar için savaşa girdiklerini anlatırken yazdıkları ise bugünkü Fransa’yı anlamayı iyice zorlaştırıyor. 

“Biz kahramanlığı hem öğretir hem de sakınırız ondan. Öğretiriz, çünkü tarihin on asrı bize neyin soylu olduğunu öğretmiştir… İşte bu yüzden, gerektiği anda yalanın kollarına atılan Avrupa’da bir biz geç kaldık, gerçeği aramakla uğraştığımız için… 

İnsan sevgimizi, barışçı bir kader hayalimizi, hiçbir zaferin karşılığı olmadığına ve insanları kesip biçmenin dönüşü olmayan bir felaket yaratacağına olan sarsılmaz inancımızı da yenmek zorundaydık. Bilimimizden, umudumuzdan, bize sevgiyi aşılayan sebeplerden, savaşa karşı duyduğumuz nefretten, vazgeçmeliydik. “ 

“Şimdi bu işi yaptık. Uzun bir dönüş yapmalıydık, bu yüzden çok geç kaldık. Gerçek kaygusunun zekaya, dostluk kaygusunun yüreğe yaptırdığı bir dönüştü bu. Adaleti koruyan, gerçeğin onu arayanlardan yana olmasını sağlayan bir dönüş. Bize çok pahalıya maloldu, biliyorum… Ama bu da gerekliydi. İnsanları öldürmeye, yeryüzünün korkunç yoksulluğunu arttırmaya hakkımız olup olmadığını görmek için gerekliydi.İşte bu yitirilip bulunan zaman, kabullenilip aşılan bozgun, kanla ödenen kaygular biz Fransızlara bu savaşa kurbanların ve inanmışların temizliği içinde- ellerimiz tertemiz girdiğimizi ve ondan- yine ellerimiz tertemiz olarak çıkacağımızı düşünmek hakkını veriyor.” 

Bu satırlardan sonra Fransa’nın ve müttefiklerinin Libya’ya elleri tertemiz girdiğini kim söyleyebilir? 

Korunması gereken tek değerin insan olduğuna inanan” Camus, “kendini büyük yapan bu düşünceyi hiçbir zaman gözden uzak tutmayan azimli ve övülmeye değer bir ulusun çocuğuyum” diyor, mektuplarının birinde. 

Mektuplardan oluşan bu kitabı okurken sık sık iki şey düşündüm: “Acaba, kendini büyük yapan bu düşünceyi hala hatırlayabiliyor mu Fransa ve Sarkozy?” ve “Acaba Camus yaşıyor olsaydı, kendini övülmeye değer bir ulusun çocuğu olarak görür müydü hala?” 

Bilgi Yayınevi’nden 1966 basımı bir kitap olarak okuduğum Albert Camus’un “Bir Alman Dosta Mektuplar” isimli yapıtına, Can Yayınları’ndan “Düğün ve Bir Alman Dosta Mektuplar” adıyla iki yapıtın bir arada yer aldığı ve çevirisini Tahsin Yücel’in yaptığı bir kitap olarak ulaşabilirsiniz. 

 
Toplam blog
: 76
: 1567
Kayıt tarihi
: 28.03.09
 
 

Merhaba, ben sufi-su. Sosyal hizmet uzmanıyım. Yıllarca korunmaya muhtaç çocuk çocuklar, koruyucu..