Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ocak '07

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Tarımın kooperatifleşmesi

1991’de , o günkü Ticaret Bakanı’nın “ Çiftçilerin haklarını koruyabilmek için Tarım Satış Kooperatifleri özelleştirilecektir” demecine karşılık , Cumhuriyet Gazetesinde bir yazı yazmış, kooperatiflerin zaten özel girişimler olduğunu vurgulayarak son cümleyi şöyle bitirmiştim : “Türkiye tarımsız, tarım kooperatifsiz kalkınamaz”[1]. O günden beri karşılaştığım bir çok meslektaşım bana, sık sık “ Hocam, siz niçin “Türkiye tarımsız, tarım kooperatifsiz kalkınamaz” dersiniz diye sürekli sorarlar. Geçenler de Ankara’da yayınlanan bir derginin yayımcısı da bu konuyu sordu.

Bunu yanıtlamadan önce dünya ölçeğinde hukuki açıdan kabul gören şirket tiplerini kısaca hatırlatalım. Bütün dünyada kabul gören dört ana şirket (firma) tipi vardır. Bunlar, bireysel girişimler (örneğin çiftçiler ve esnaflar), kişi şirketleri (basit ticari ortaklıklar, limitet şirketleri, vb. . ), sermaye şirketleri ve kooperatifler. Bu şirket tiplerinin hukuki ve ekonomik işlevleri ayrıntılı biçimde irdelendiğinde , tarıma en uygun şirket ya da örgütlenme tipinin niçin “kooperatifler” olduğunun yanıtını bulmak kolaylaşır (AB ülkelerinde olduğu gibi).

Gerçekten tarımda kooperatifçiliğin kaçınılmaz olup olmadığını anlamak için önce onun yapısını iyice incelemek gerekir. Ticari ve sınai sektördeki gibi tarımda dev firmalar olmuyor. Büyüyemeyince de, ekonomi içinde küçük ölçekte kalıyorlar. O da, uzun vadede rekabetçi ekonomi koşullarına ayak uydurmakta güçlük çekmesine neden oluyor. Örneğin pazara girerken, girdi temin ederken veyahut ta toplu dağıtım aşamalarında büyük firmaların tek tek milyonlarca çiftçiye ulaşması son derece zor ve dolayısıyla pahalı bir iş haline geliyor. Yine örneğin tarıma dayalı sanayiler, ihtiyaç duydukları hammaddeyi çok dağınık çiftçilerden toplama sürecinde, toplama maliyetleri çok yükseliyor Türkiye’de 4 milyon civarında çiftçi ailesi olduğunu akıldan çıkarmamak gerek. İşte bütün bunların sonucunda tarımın bu gibi sektörlerle, yani sanayi sektörü ile ticaret sektörü ile entegre çalışabilmesi için onun, o boyutu tamamlayabilecek bir örgütlenme sistemine ihtiyacı vardır.

Tabii bu yapılırken Türkiye’de kooperatifçiliği uzun süre pek cazip bulmayan kesimler tarafından yeni alternatifler getirilmeye çalışıldı, benim gözlemim o noktada. 1970’li yıllarda, bir taraftan dendi ki, ” tarımla ilgili anonim şirketler kurulsun, çiftçiler buralara ortak olsun, kooperatifler ülkede yeterince iyi çalışamıyor, anonim şirketler kurulursa daha iyi olur, diyenler oldu” . Bir taraftan denildi ki, borsa olursa , borsa kurulursa sistem iyi çalışabilir, borsalar kurulmalı” gibi alternatifler getirildi; tabii borsa kurmak veya anonim şirket kurmak ekonomiye aykırı bir olay değil, çiftçiye de aykırı bir olay değil, ama çiftçinin sorununu doğrudan çözecek bir araç değil ikisi de. Ama belirli aşamalarda bunlardan da yararlanılabilinir,

Bu konuyu biraz daha açalım. Çiftçi, çoğunlukla tam anlamıyla kapitalize olmuş bir üretim tarzına sahip değildir ülkemizde. Ailesinin işgücünü, elindeki toprağı, sermayeyi kendi girişim yeteneğiyle birleştirerek bir ürüne dönüştürüyor. Çiftçi bu ürünü daha ucuza mal edecek ki maliyetini düşürebilsin, ya da bunu daha yüksek fiyattan satacak ki daha fazla gelir elde edebilsin veya her ikisini birden yapacak ki ekonomik gönencini artırabilsin. Ürünü üretirken ya da ürününü değerlendirirken bir örgütlenme tipine gereksinimi var. Halbuki diğer firmalar çoğu kez doğrudan üretim faktörlerinden biri ile, örneğin sermaye ile, örneğin girişimcilikteki yeteneği ile , diğer üretim faktörlerini bir araya getirerek ellerindeki sermayenin gelirini enyükseklemek ister. O da genelde en yüksek kar, en yüksek faiz demektir. Halbuki çiftçi, ürünüyle gelirini, yani o üründe topladığı sermayesine, o üründe topladığı toprağına , o üründe topladığı emeğine ve o üründe topladığı girişimciliğine karşılık olan gelirini yükseltmenin yolunu aramak durumundadır. (Buna ekonomide tarımsal gelir denir). Yani bir yandan ürünü için kullandığı girdilerin maliyetini düşürme, diğer yandan da ürününü pazarda en iyi fiyatla satabilecek bir ortaklık tipi aramak durumundadır. Bu da ancak ve ancak, girdileri temin eden, ürünü değerlendiren bir organizasyonla , kooperatifler yoluyla olabilir. Kooperatifler, elindeki çok az sermayeyi, toprağı ve emeğini ürüne dönüştürürken kullanılan pazar girdilerini ucuza mal ederek ya da ürettiği ürünü daha iyi değerlendirerek ortağının gelirini yükseltebiliyorlar. Bu aslında rekabetçi ekonomiye ters bir olay değil, piyasayı tamamlayan bir durum. Tarımda kooperatifleşme, itme kakma ile, sadece bazıları istiyor diye olmaz; sistem tarım sektörünün kooperatifleşmesini zorlamaktadır.

Girmeyi hedeflediğimiz AB ülkelerinde (AB-15’ler için), kooperatifler çiftçilerin pazardan aldıkları girdilerin yüzde 50’sinden fazlasını temin etmekteler. tarımsal üretiminde yüzde 60’ından fazlasını çiftçilerden toplamakta, işlemekte ve pazarlamaktadırlar. Ayrıca AB ülkelerindeki dev süt üretiminin yüzde 75’inden fazlasını kooperatifler toplamakta , işlemekte ve değerlendirmektedirler.

Burada, tarımda AB içinde en önemli rakibimiz olabilecek Fransa ile ilgili bazı bilgiler de aktarayım : Fransa’nın tarımsal üretimi bizden kat kat fazla. Ancak çiftçi sayısı bizim çiftçi sayımızın yüzde 15’i kadar. Her 10 çiftçiden 9’u en az bir kooperatif ortağı. 2002 yılı itibariyle sadece tarım-gıda ürünleri bakımından kooperatiflerin iş hacmi 67 milyar Avro civarında. Tarımsal kooperatiflerin 3 500 civarında ticari ve sınai işletmeleri ve 1 500’den fazla şubeleri bulunmakta. En az 150 binden fazla devamlı statüde ücretli işçi çalıştırmakta. Keten, tütün, orman, vb. . gıda sektörü dallarında da kooperatifler önemli ekonomik ağırlığa sahipler; örneğin tütün pazarlamasındaki payları yüzde 100’e ulaşmakta. Ayrıca 240 bin çiftçi (toplam çiftçilerin yüzde 59’u) tarımsal makinaları ve ekipmanı ortaklaşa kullanmak için 3 300 adet “Ortaklaşa Tarımsal Ekipman Kullanım Kooperatifleri (CUMA)” içinde örgütlenmişlerdir. Tarım-gıda sanayinde kooperatifler, 134 milyar Avro iş hacmi ve 420 binden fazla çalıştırdığı işçi sayısı ile, bu sektörde Fransa’nın birinci sektörüdür. Fransız kooperatifleri, önemli gıda markaları ile dünya pazarlarında söz sahibidirler. (http://cfca. magnitsite. net/sites/CFCA/entreprisescoop/chiffres/chiffres-cles. aspx)

Dr. Ayhan ÇIKIN

[1] Ayhan ÇIKIN, “Çiftçinin hakkı ancak kooperatiflerle korunabilir” , Cumhuriyet Gazetesi, 21 Ağustos 1991, İstanbul.

 
Toplam blog
: 174
: 482
Kayıt tarihi
: 29.01.07
 
 

Şair ve bilim insanı (Tarım Ekonomisi). 1 Ocak 1946, Muğla doğumlu. 1968'de asistan olarak girdiğ..