06 Eylül '07
- Kategori
- Gezi - Tatil
Tatil notları

Merhaba,
Yaz mevsimi biterken izlenimlerimi paylaşmak istiyorum. Bu yaz eşimle birlikte birkaç değişik yazlık otel ve pansiyonda kaldık. Kaldığımız yerlerden bir tanesi internetten buluduğumuz Fethiye'de bir otel. Aslında adı otel olarak internette geçmesine rağmen gittiğinizde pansiyon standartlarında bir yer buluyorsunuz. Bu sebeple siz de bizim gibi internetten kalacağınız yerleri seçiyorsanız iyi araştırın derim. Otelin sayfasında pek çok olumlu müşteri izlenimleri yer alıyordu. Hayal kırıklığına uğramamak için bunları okumakla yetinmeyin mümkünse internette arama motorlarından gideceğiniz yer ile ilgili yorum var mı araştırın derim. Zira internet sayfasında temizlik konusuna çok önem veririz denilen otel, son derece bakımsız bir yer çıktı. Otelin ismini özellikle yazmıyorum çünkü kötü bir reklam olmasını istemiyorum.
Kaldığımız yerden pek memnun olmasak da, Fethiye'den güzel anılarla döndük. Öncelikle gezilecek çok fazla yer var. Fethiye'de tekne ile gezilecek koylar çoğunlukta. Ancak eğer sizi de benim gibi deniz tutuyorsa daha çok kara yolu ile gezmeyi tercih edin. Örneğin Ölüdeniz'e dolmuşla gidebilirsiniz. Milli Park şeklinde düzenlenen yarımadaya giriş ücretli. Kapıdan girdikten sonra ağaçların altında gölgede oturabilir, dalgasız ve tertemiz denize girebilirsiniz. En güzeli de denizde yüzerken Babadağ'dan atlayan ve gökyüzünde kelebekler gibi görünen yamaç paraşütlerini izleyebilirsiniz. Eğer acıkırsanız yemek yiyebileceğiniz büfeler var. Fiyatlar biraz pahalı, bu sebeple buraya gelmeden önce markete uğrayıp kendi yiyeceğinizi getirmeninizi öneririm.
Fethiye'de bulunduğumuz süre içerisinde görebildiğimiz yerlerden biri de eski bir Rum Köyü olan şimdi bütün evleri boş olan Kayaköy veya diğer adı ile Hayalet Köy. Burası bir yamaçta birbirinin önünü kapamayacak şekilde dizilmiş evlerden oluşan terk edilmiş bir köy. Köyde yaşayanlar mübadele ile gitmişler. Turistler bu evlerin fotoğraflarını çekiyor. Ancak evler kendi hallerine bırakılmış. Bu yüzden nacizane önerim, her ne kadar terk edilmiş bir yer olduğu için ilgi çekse de evlerin aslına uygun olarak restore edilip, bazılarının sanat merkezi, bazılarının galeri, bazılarının kafeterya veya pansiyon olarak değerlendirilmesi yönünde. Şirince'deki gibi bu evler yaşayan yerler haline getirilirse hem gelir sağlanır hem de orijinalliğii bozulmadan evlere bakılmış olur.
Fethiye'deki son durağımız Dalyan'dı. Burası Köyceğiz Gölü'nü, İztuzu Plajı'na bağlayan kanal. Önce tekne ile Köyceğiz Gölü'ne gittik. Göl kenarındaki Sultaniye Kaplıcaları'na vardık. Burada yerli ve yabancı turistler çamura giriyorlar. Çamur havuzunun hemen yanında ise içindeki kükürt nedeni ile çürük yumurta gibi kokan termal havuzlar var. Havuza ve çamura girenleri izlemek çok eğlenceli. Buradan tekne ile geriye döndük ve bu sefer Dalyan'a vardık. Tekne Dalyan'dan İztuzu'na doğru giderken sazların arasından geçiyor. Bu sırada aklıma kaptanlar sazlıkların arasında yolunu nasıl buluyor sorusu takıldı. Tam bu sırada bir sazlık adacığının üzerine saplanmış uzun bir tahta üzerindeki tahta oku gördüm. Gülümsedim çünkü o kadar basit bir sistem ki herhangi bir rüzgarda okun yönü değişebilir.
Dalyan'da ilerlerken sağ taraftaki kayalarda kaya mezarlarını görüyorsunuz. Gerçekten çok etkileyici bir manzara. Bol bol fotoğraf çekin. Yolda küçük bir tekneye yanaştık. Rehberimiz isteyenler için yengeç ısmarlayacağını, dönüşte yine bu tekneye yanaşıp pişmiş yengeçleri alacağımızı söyledi. Avuç kadar bir yengecin fiyatı 5 YTL. Tekneden birkaç kişi ısmarladı. Yolumuza devam etiik. Sonunda İztuzu Plajı'na vardık. Burası malumunuz caretta caretta kaplumbağalarının yumurtladığı plaj. Bu sebepler plaj üç şeride bölünmüş. İlk şerit hemen denizin kıyısında. Bu şeritte şemsiye dikemiyorsunuz. Sadece havlunuzu serip güneşlenebilirsiniz. Orta şeritte havlu sermek, oturmak, güneşlenmek yasak, sadece yürüyebilirsiniz. En gerideki şeritte şemsiye dikmek ve güneşlenmek serbest. Kaplumbağalar için özel üniformalı görevliler var. Yumurtadan çıkan ve denizi bulamayan kaplumbağaların denize ulaşmalarına yardımcı oluyorlar. Yani kaplumbağaları koruma gayet ciddi bir şekilde yapılıyor. İztuzu plajının sonunda deniz ve tatlısu birleşiyor. Burada akıntı sebebi ile yüzülemiyor. Rehberin söylediğine göre caretta carettaların bazıları göl tarafına geçebiliyormuş. İztuzu Plajı'ndaki yüzme molamızdan sonra geri dönmek üzere tekneye bindik. Daha önce yanaştığımız küçük tekneye ısmarladığımız yengeçleri almak için tekrar yanaştık. Rehberimiz yengeçlerin içini yedikten sonra kalan kabuk ve kollarını göle atmamızı, kaplumbağaların bunları çıtır çıtır yediğini söyledi. Burada bir de yerli hallkın yeşilbaş dediği otobur kaplumbağalar varmış. Bunlardan bir tanesini teknemizin yanından geçerken gördük.
Yaz boyunca gittiğimiz bir başka yer ise Kuşadası merkezinde bir oteldi. Kuşadası her zamanki gibi kalabalıktı.
Kuşadası'ndan sonra Mordoğan'a gittik. Mordoğan İzmir Üçkuyular'dan dolmuş ile bir saat uzaklıkta. Küçük ve nispeten sakin bir yer. Eğer haftasonu için sessiz bir yer arıyorsanız güzel bir seçim. Mordoğan'da deniz çok temiz. Öyle ki balıklarla birlikte yüzüyorsunuz. Akşamları daha serin. İnce bir ceket almanızı tavsiye ederim. Döneceğimiz gün dolmuş durağının önünde beklerken ilginç bir olay oldu. Mordoğan'ın merkezinde tam meydandaki kavşağa bir sünnet düğünü konvoyu korna çalarak geldi. Bütün araçlardakiler indi. Davul ve zurna eşliğinde meydanda halay çekmeye başladılar. Trafik yarım saat süre ile durdu. Diğer bütün araçlar halayın bitmesini beklediler. Bazıları korna çalmasına rağmen düğüncüler halayı bitirmeden gitmedi. Bu manzara bana hem güldürücü hem düşündürücü geldi.
Bu yazdan aklımda kalanları özetlemek gerekirse: Çok sevdiğim ülkeme olan hayranlığım gezdikçe daha da çok artıyor. Bununla birlikte Fethiye, Kuşadası, Mordoğan her üç yerde de kaldığımız otellerde gece yatağımıza yattığımızda dışardaki müzik sesinden dolayı uykuya dalmamız saatler sürdü. Her üçünde de denize çöp atan küçükler, izmarit atan büyükler vardı. Her üç yerde de denize girerken sadece dalga sesi duymanız mümkün değil. Bıktırıcı bakkal müzikleri kulağınızı ve beyninizi kemiriyor. Ancak bütün bunlara rağmen gezmeye, görmeye, hayran olmaya devam.
İyi geziler, mutlu günler dileklerimle.
Yaz mevsimi biterken izlenimlerimi paylaşmak istiyorum. Bu yaz eşimle birlikte birkaç değişik yazlık otel ve pansiyonda kaldık. Kaldığımız yerlerden bir tanesi internetten buluduğumuz Fethiye'de bir otel. Aslında adı otel olarak internette geçmesine rağmen gittiğinizde pansiyon standartlarında bir yer buluyorsunuz. Bu sebeple siz de bizim gibi internetten kalacağınız yerleri seçiyorsanız iyi araştırın derim. Otelin sayfasında pek çok olumlu müşteri izlenimleri yer alıyordu. Hayal kırıklığına uğramamak için bunları okumakla yetinmeyin mümkünse internette arama motorlarından gideceğiniz yer ile ilgili yorum var mı araştırın derim. Zira internet sayfasında temizlik konusuna çok önem veririz denilen otel, son derece bakımsız bir yer çıktı. Otelin ismini özellikle yazmıyorum çünkü kötü bir reklam olmasını istemiyorum.
Kaldığımız yerden pek memnun olmasak da, Fethiye'den güzel anılarla döndük. Öncelikle gezilecek çok fazla yer var. Fethiye'de tekne ile gezilecek koylar çoğunlukta. Ancak eğer sizi de benim gibi deniz tutuyorsa daha çok kara yolu ile gezmeyi tercih edin. Örneğin Ölüdeniz'e dolmuşla gidebilirsiniz. Milli Park şeklinde düzenlenen yarımadaya giriş ücretli. Kapıdan girdikten sonra ağaçların altında gölgede oturabilir, dalgasız ve tertemiz denize girebilirsiniz. En güzeli de denizde yüzerken Babadağ'dan atlayan ve gökyüzünde kelebekler gibi görünen yamaç paraşütlerini izleyebilirsiniz. Eğer acıkırsanız yemek yiyebileceğiniz büfeler var. Fiyatlar biraz pahalı, bu sebeple buraya gelmeden önce markete uğrayıp kendi yiyeceğinizi getirmeninizi öneririm.
Fethiye'de bulunduğumuz süre içerisinde görebildiğimiz yerlerden biri de eski bir Rum Köyü olan şimdi bütün evleri boş olan Kayaköy veya diğer adı ile Hayalet Köy. Burası bir yamaçta birbirinin önünü kapamayacak şekilde dizilmiş evlerden oluşan terk edilmiş bir köy. Köyde yaşayanlar mübadele ile gitmişler. Turistler bu evlerin fotoğraflarını çekiyor. Ancak evler kendi hallerine bırakılmış. Bu yüzden nacizane önerim, her ne kadar terk edilmiş bir yer olduğu için ilgi çekse de evlerin aslına uygun olarak restore edilip, bazılarının sanat merkezi, bazılarının galeri, bazılarının kafeterya veya pansiyon olarak değerlendirilmesi yönünde. Şirince'deki gibi bu evler yaşayan yerler haline getirilirse hem gelir sağlanır hem de orijinalliğii bozulmadan evlere bakılmış olur.
Fethiye'deki son durağımız Dalyan'dı. Burası Köyceğiz Gölü'nü, İztuzu Plajı'na bağlayan kanal. Önce tekne ile Köyceğiz Gölü'ne gittik. Göl kenarındaki Sultaniye Kaplıcaları'na vardık. Burada yerli ve yabancı turistler çamura giriyorlar. Çamur havuzunun hemen yanında ise içindeki kükürt nedeni ile çürük yumurta gibi kokan termal havuzlar var. Havuza ve çamura girenleri izlemek çok eğlenceli. Buradan tekne ile geriye döndük ve bu sefer Dalyan'a vardık. Tekne Dalyan'dan İztuzu'na doğru giderken sazların arasından geçiyor. Bu sırada aklıma kaptanlar sazlıkların arasında yolunu nasıl buluyor sorusu takıldı. Tam bu sırada bir sazlık adacığının üzerine saplanmış uzun bir tahta üzerindeki tahta oku gördüm. Gülümsedim çünkü o kadar basit bir sistem ki herhangi bir rüzgarda okun yönü değişebilir.
Dalyan'da ilerlerken sağ taraftaki kayalarda kaya mezarlarını görüyorsunuz. Gerçekten çok etkileyici bir manzara. Bol bol fotoğraf çekin. Yolda küçük bir tekneye yanaştık. Rehberimiz isteyenler için yengeç ısmarlayacağını, dönüşte yine bu tekneye yanaşıp pişmiş yengeçleri alacağımızı söyledi. Avuç kadar bir yengecin fiyatı 5 YTL. Tekneden birkaç kişi ısmarladı. Yolumuza devam etiik. Sonunda İztuzu Plajı'na vardık. Burası malumunuz caretta caretta kaplumbağalarının yumurtladığı plaj. Bu sebepler plaj üç şeride bölünmüş. İlk şerit hemen denizin kıyısında. Bu şeritte şemsiye dikemiyorsunuz. Sadece havlunuzu serip güneşlenebilirsiniz. Orta şeritte havlu sermek, oturmak, güneşlenmek yasak, sadece yürüyebilirsiniz. En gerideki şeritte şemsiye dikmek ve güneşlenmek serbest. Kaplumbağalar için özel üniformalı görevliler var. Yumurtadan çıkan ve denizi bulamayan kaplumbağaların denize ulaşmalarına yardımcı oluyorlar. Yani kaplumbağaları koruma gayet ciddi bir şekilde yapılıyor. İztuzu plajının sonunda deniz ve tatlısu birleşiyor. Burada akıntı sebebi ile yüzülemiyor. Rehberin söylediğine göre caretta carettaların bazıları göl tarafına geçebiliyormuş. İztuzu Plajı'ndaki yüzme molamızdan sonra geri dönmek üzere tekneye bindik. Daha önce yanaştığımız küçük tekneye ısmarladığımız yengeçleri almak için tekrar yanaştık. Rehberimiz yengeçlerin içini yedikten sonra kalan kabuk ve kollarını göle atmamızı, kaplumbağaların bunları çıtır çıtır yediğini söyledi. Burada bir de yerli hallkın yeşilbaş dediği otobur kaplumbağalar varmış. Bunlardan bir tanesini teknemizin yanından geçerken gördük.
Yaz boyunca gittiğimiz bir başka yer ise Kuşadası merkezinde bir oteldi. Kuşadası her zamanki gibi kalabalıktı.
Kuşadası'ndan sonra Mordoğan'a gittik. Mordoğan İzmir Üçkuyular'dan dolmuş ile bir saat uzaklıkta. Küçük ve nispeten sakin bir yer. Eğer haftasonu için sessiz bir yer arıyorsanız güzel bir seçim. Mordoğan'da deniz çok temiz. Öyle ki balıklarla birlikte yüzüyorsunuz. Akşamları daha serin. İnce bir ceket almanızı tavsiye ederim. Döneceğimiz gün dolmuş durağının önünde beklerken ilginç bir olay oldu. Mordoğan'ın merkezinde tam meydandaki kavşağa bir sünnet düğünü konvoyu korna çalarak geldi. Bütün araçlardakiler indi. Davul ve zurna eşliğinde meydanda halay çekmeye başladılar. Trafik yarım saat süre ile durdu. Diğer bütün araçlar halayın bitmesini beklediler. Bazıları korna çalmasına rağmen düğüncüler halayı bitirmeden gitmedi. Bu manzara bana hem güldürücü hem düşündürücü geldi.
Bu yazdan aklımda kalanları özetlemek gerekirse: Çok sevdiğim ülkeme olan hayranlığım gezdikçe daha da çok artıyor. Bununla birlikte Fethiye, Kuşadası, Mordoğan her üç yerde de kaldığımız otellerde gece yatağımıza yattığımızda dışardaki müzik sesinden dolayı uykuya dalmamız saatler sürdü. Her üçünde de denize çöp atan küçükler, izmarit atan büyükler vardı. Her üç yerde de denize girerken sadece dalga sesi duymanız mümkün değil. Bıktırıcı bakkal müzikleri kulağınızı ve beyninizi kemiriyor. Ancak bütün bunlara rağmen gezmeye, görmeye, hayran olmaya devam.
İyi geziler, mutlu günler dileklerimle.