Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Eylül '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Tatile gitti... Ben gidemedim o gitti

Tatile gitti... Ben gidemedim o gitti
 

Akşam saatleriydi.

Tam çayların, kahvelerin içildiği, televizyonda dizilerin başladığı saatler.

Yine bilgisayarın başına oturmuştum, yazmam gereken konular vardı.

Birden omzuma pıt diye bir şey kondu.

Neyse ki bizimkiler, baba oğul bir oyun oynuyorlardı ve oyuna kaptırmışlardı kendilerini, onun geldiğini fark etmediler bile.

Sert ve sitem dolu bir sesle konuşmaya başladı benimle:

“Sen ne yaptığını sanıyorsun?” diye sordu önce.

Cevap vermemi beklemeden devam etti.:

“ Yine bilgisayar başındasın, yine yazıyorsun ve ben sana yardımcı olamıyorum, çünkü yazdıklarından hiçbir şey anlamıyorum.

Ben ne anlarım, “para piyasasından”, “sermaye piyasasından”; ben ne anlarım “stratejiden”, “plandan”, “programdan”? Sen bunlarla ilgili yazıyorsun. Benim planım programım olmaz ki, bilirsin sen de aniden çıkar geliveririm.

Paranın ne olduğunu bilmem, hiç sermayem de olmadı benim… Hele bir de “dönen varlık”, “duran varlık” falan gibi şeyler yazıyorsun. Onlar nedir kuzum?

Benim öyle maddesel şeylerle hiç işim olmadı ki, neler oluyor sana?” diye söylenmeye başladı.

Tebessüm ettim tabii ona ve yanıtlamaya başladım.

Bir yandan da bizimkiler beni görecek ve delirdiğimi düşünecekler diye nasıl çekiniyorum anlatamam.

Bak dedim ona “ Benim çok da severek yaptığım bir işim var. Biliyorsun eğitim, öğretmek bunlar benim yaşam biçimim, eee yeni ders dönemi için hazırlanmam gerek. Yazdıklarımı anlamazsın tabii onlar benim ders notlarım, bunları yazmak, yenilemek zorundayım” dedim.

Üzüldü… “ Peki ben ne yapacağım şimdi?” dedi .”

“Hiçbir şey, sadece bir kaç gün bekle. Beni kendimle bırak, işlerimi yoluma koyayım sonra tekrar gelirsin” dedim.

“ Tamam o zaman ben biraz tatile çıkayım, hem dinlenirim” dedi.

Bana mı öyle geldi bilmiyorum ama “ tatil” kelimesini pek bir coşkulu söyledi valla.

“ Peki ama fazla değil, tatili çok uzatma beni terk falan etmeye de kalkma “ dedim O’na.

“Yok canım, olur mu hiç öyle şey?

Neler paylaştık biz senle.

Ben seni ilk okul zamanlarından tanırım.

Hatırlıyor musun? Orta birinci sınıftaydın, Türkçe öğretmenin –Atatürk ve 23 Nisan- konulu bir kompozisyon yazmanızı istemişti.

Tam sen üfleyip, püflerken ben yardımına gelmiştim.

Beraber yazdığımız o kompozisyonu öğretmen sınıfın en iyi kompozisyonu seçmişti, nasıl da sevinmiştin, o mutluluğunu hiç unutmadım” dedi.

Sesi titremeye başlamıştı.

Şaşırdım.ben de duygulandım. “ Ben bile unuttum, nasıl da hatırladın?” dedim.

O sözlerine devam etti: "Yıllar geçtikçe, o mutluluğu hep çeşitli biçimlerde gördüm gözlerinde, en son da Milliyet Blog’da yazarken gördüm, işte sadece bu yüzden, seni bırakmam, bırak-a-mam.

Sen işlerini yoluna koy, ben de dinleneyim, birkaç gün sonra gelirim, söz ” dedi.

Veeee… geldiği gibi omzumdan uçtu gitti.

Neyseki bizimkiler hiçbir şeyin farkına varmadılar.

Yani arkadaşlar, “ İlham Perim “ biraz da benim yoğunluğum yüzünden, bir süreliğine tatile gitti.

Bilirim bırakmaz beni, fazla tatilden sıkılır o, gelir birkaç güne kadar.

Ben mi?

Buralardayım yine, çalışmaya devam…

Yalnız… “İlham Perim” tatile gitti ya, tatil sözünü duyunca azıcık kıskandım O’nu.

Ne diyeyim belki bir gün bana da kısmet olur tatil, belki de İlham Perim’le birlikte çıkarız tatile.

Ah ah… Hayal etmek bile güzel …

Neyse, bekleyelim bakalım.

Dinlensin gelsin benim yerime de….. :)

 
Toplam blog
: 157
: 1671
Kayıt tarihi
: 12.10.06
 
 

İstanbul doğumluyum ama 20 yıldır Antalya'da yaşıyorum. 3 yaşında bir oğlum var ve eğitimciyim. Kend..