Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Temmuz '14

 
Kategori
Deneme
 

Tatmin

Tatmin
 

Sözcükler dillerin yapı taşlarıdır. Yenilenen, değişen dillerdeki sözcükler ise de konumlarına göre çarpışan birer savaşçı gibidirler.  Ya eski olandırlar ve yerlerini koruma derdindedirler, ya da yeni olanıdırlar ve eskisinin işini bitirmeye çalışırlar. 
 
Elbette yaşanan zaman çoğu kez yeni olandan yana durur. 
 
Eski insanlar yaşlanıp yeryüzünden çekildikçe eski sözcükler de ortalıktan kaybolur, hükümleri geçersiz hale gelir. Yeni kuşakların benimsediği genç sözcükler her tarafta salına salına dolaşmaya başlarlar..
 
Bütün bunları niye yazdığımı merak ediyorsanız söyleyeyim. 
 
Tatmin ya da doyum ile ilgili bu yazıyı yazmaya niyetlendiğimde başlık olarak hangisini kullansam daha uygun olur sorusuyla yüzleştim. 
 
Gönlüm genç bir sözcük olan doyumdan yanaydı ama her yaştan okur açısından düşündüğümde tatmin çok daha iyi duracaktı başlıkta. 
 
Doyum çok çok genç bir sözcük olmamasına rağmen henüz tatmini alt edebilmiş değildi. 
 
Tatmini seçtim. 
 
Kısaca bir şeye daha değinip söylemek istediklerime ondan sonra geçeyim dilerseniz. 
 
Evrende her şey birbiri ile ilintilidir ve etkileşim halindedir. Diller, sözcükler, kültürler, insanlar, yaşam, bireylerin ve toplumların  kendini ifade etme biçimleri ve daha aklınıza her ne gelirse. 
 
Bu çeşitlilik özellikle insandaki çeşitliliği derinleştirmektedir. Bu, her anında diğer insanlardan farklı şeyler yaşadığımız kendi dünya serüvenlerimizin sürekli olarak bizi başka biri yapmakta olduğu anlamına geliyor. 
 
Ancak kavramlar üzerinde genel bir uzlaşımız olduğunu da görmezden gelemeyiz. 
 
Tatmin ya da doyum sözcüklerini küçük ayrıntılarla farklı algılıyor olsak da aslında belli bir zeminde buluşuruz.
 
Sözü fazla uzattığımı ve dağıttığımı düşünenleriniz varsa haksız değiller. Ancak itiraf etmeliyim ki ben bunu biraz da bilerek yaptım. Her şeyin birbirinin içinde olduğunu, hiç bir şeyin saf, katışıksız olmadığını vurgulamak için. 
 
Konuya dönelim. 
 
Tatmin ya da doyum dediğimizde aklımıza ilk gelen şeyler nelerdir diye bir anket yapılsa sanırım cinsellik birinci sıraya geçer oturur. Diğer her şey ondan sonra gelir. 
 
Tabii bu benim görüşüm. Sizinki de her neyse ona saygı duyarım. 
 
Salt bu anlamıyla bile bu kavram üzerine çok şey söyleyebiliriz, çok şey söylenmiştir, söylenmektedir. Gelecekte duruma göre biz de bu konuda daha ayrıntılı fikir beyanında bulunabiliriz. 
 
Şimdi insanın genel anlamda dünyadaki tatmin durumundan söz etmek istiyorum. Maddi ve manevi tatmin hallerimizden yani. 
 
Hep bir şeylerin eksikliğini duyuyor muyuz? 
 
Bir şeyler gerçekleşmedi, başlamadı, olmadı, yarım kaldı, yetersiz oldu dedikten sonra endişeleniyor, kızıyor, kırılıyor muyuz?
 
Dünyanın yanlış bir yerinde, yanlış zamanda dünyaya gelmiş olduğumuzu; anne babamızın ya da evlatlarımızın bizi gereği kadar sevmediğini, bize gerekli önemi, özeni göstermediğini düşünüyor muyuz?
 
Karşımızdaki insanların kimi konularda ve kimi şekillerde tatminsiz olduklarını, yarım, yamuk, kızgın ve kırgın durduklarını okuyabiliyor muyuz?
 
Birlikteki ya da iş yerindeki tavırlarına bakıp komutanın ya da patronun önceki gece eşiyle mutlu zamanlar geçirmediği sonucunu çıkarıyor muyuz?
 
Yani genel anlamda kendi tatminsizliklerimizin ve başkalarının tatminsizliklerinin farkında mıyız?
 
Peki ya o tatminsizliklerimizin ne kadar gerçek temeller üzerinde durduğunu hiç düşünüyor muyuz?
 
Yani ben bunu istiyorum ancak bunu gerçekten elde edecek alt yapıya, araçlara, güce ya da başka bir şeye sahip miyim diye düşünüyor muyuz? Bu düşünme sürecinden geçtikten sonra “yahu benim Van'da kahvehanede oturarak New York'ta gökdelen sahibi olma şansım yok, kendimi niye üzüyorum” sonucuna gelip o tatminsizlik duygusundan kurtulabiliyor muyuz?
 
Elbette bunu çarpıcı ve farklı bir örnek olsun diye verdim. Yoksa her insanın tatminsiz olduğu haller farklıdır. 
 
Söz gelimi en çok rastlanılanlarından biri sevgi beklentilerimizdir. 
 
Tuba beni sevmiyor diyen bir erkeğin, Mert beni umursamıyor diyen bir kızın beklentileri ve tatminsizlikleri ile ebeveynlerim bana gereğince ilgi göstermiyor diyen evladın, çocuğumuz bizi anlamıyor diyen anne babanın halleri milyonlarca tatminsizlik durumundan sıkça görülenlerin sadece birkaçıdır. 
 
Harçlığından, maaşından, kazancından ötürü tatminsizlik duygusu yaşayanlar, ilgi duydukları konulara yeterince eğilemediklerini, sağlık ya da eğitim düzeylerini yeterince yükseltemediklerini düşünenler de aynı duygunun etkisi altındadırlar. 
 
Çok uçuk ve bizlere anlamsız gelecek nedenlerden ötürü çok ciddi tatminsizlik duygusu yaşayanlar da ne yazık ki vardır dünyamızda. Onlarla ilgili hayali örnekler verebilecek durumda olsak da bununla zamanınızı çalmayalım. Gerçek örneklerin bu yazıyı okuyan dostlarımızdan gelmesini bekleyelim. Umalım ki onlar uçuk, kaçık beklentiler ve tatminsizliklerle ilgili örnekleri aşağıya yorum bölümüne ekleyip, bizimle paylaşsınlar.
 
Sonuçta tatminsizlik insanın gerçeğidir. 
 
Biz yazının başlangıcında ifade ettiğimiz gibi her şeyin birbiri ile ilintili olduğu bu evrende yaşarken ve gerçekte tatminsiz olduğumuz konularda farklı disiplinler yoluyla çözümler üretmeye çalışırken bir kere de konuya bu açıdan yaklaşalım istedim. 
 
Tatminsizliğimi nasıl gideririm sorusuna yanıt arayarak. 
 
Elbette özellikle tatminsizlik kavramı ve kendi tatminsizliklerimizin gerçekliği üzerine de düşünmemizi istedim. 
 
Evren ve insanın düşünme sınırları bizim bildiğimizden çok daha geniş. 
 
Çoğu zaman dikkatimizden kaçan farklı bir bölgeye sizinle birlikte bir yolculuk yapmak istedim. 
 
Konuyu kavramadan, ayrıntılarını görmeden bir şeyler yazacak olan insanların yetersiz ve sırıtan yorumlarından çok, ciddi olarak okuyan, katkı yapan dostların yorumları ile yüzleşip onlar sayesinde bir basamak ileri gitmeyi de istedim elbet. 
 
17.07.14
13:41:56 
 
 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..