Tecavüzcüler aramızda

Hep deriz ya “eğitim şart” diye.  13 yaşındaki küçücük kıza tecavüz edenlerin mesleklerini gördünüz mü? Aralarında Kaymakamlık Yazı İşleri Müdürü, Yüzbaşı, Vakıflar Şube Müdürü, İlköğretim Müdür Yardımcısı, bir sürü devlet memuru, iş sahibi adamlar, üniversite öğrencisi ve muhtarın bulunduğu, hepsi de okumuş yazmış okul görmüş insanlar. Üstelik bir de çocuklarımızı emanet ettiğimiz bir öğretmen var aralarında.  İsim isim teşhis edildiler. Toplum içinde artık nasıl gezeceklerini çok merak ediyorum. Bir de işlerinden men edilecekler mi?

Demek eğitim de bir işe yaramıyor insanın içinde insanlığının yok olması için. Bir hayvan gibi içgüdülerinin peşinden gitmesi için. Hayvanlaşması için. Hani hep cahilliğe vururuz ya, demek ki eşek ne yapsan yine eşek kalıyor. Ki eşek zararsız bir hayvandır.

Bu sapıkların devlet katında korunmaları başka bir rezalet, en kötüsü ne biliyor musunuz. Bu çocuğu bu işe zorlayanın da iki kadın olması. Ana olması gereken, çocuklarını gözü gibi koruması gereken iki kadının, başka bir çocuğu para karşılığı fuhuşa zorlaması nasıl bir şey. İnsanın aklı almıyor, midesi bulanıyor.

Hakimlerin vicdanları rahat mı acaba şimdi? Geceleri yastıklarına rahatça başlarını koyup uyuyabiliyorlar mıdır? Zaten bu sapıkların en alt sınırdan cezaya çarptırıldıkları kamuoyunda tepkilere sebep olunca açıklama yapma gereğini duymuşlar, “verdikleri karardan müsterih olduklarını” söylemişler. Devletin başsavcısı da uygun görüş bildirmiş. Demek ki içleri rahat.

Başka bir şey daha var. Türkiye, Avrupa Konseyi’nin çocuk istismarını önlemek için hazırladığı sözleşmeye daha geçen ay imza attı.Çocuk fuhuşuna ilişkin suçlar başlığıyla yer alan bölümde, para vererek ya da vaatte bulunarak çocukla cinsel ilişki, “çocuğu fuşuha zorlamak” olarak kabul ediliyor. Bu eyleme de “çocuğun cinsel istismarı” suçuna göre ceza verilmesi gerektiği belirtiliyor.

Para karşılığı çocuğun cinsel olarak istismar edilmesinin ceza indirimi gerekçesi olamayacağı ayrıca vurgulanıyor. Sözleşmedeki her hüküm, çocuk cinsel istismarına karşı devletlerin alması gereken önlemleri kesin olarak ortaya koyuyor. Sözleşmenin 10. maddesinde çocukla kendi rızasıyla dahi olsa cinsel ilişkiye girilmesi, hiçbir indirime tabi olmadan cinsel saldırı suçu olarak kabul ediliyor.

Yani Türkiye Cumhuriyeti imzaladığı, uygulamak için söz verdiği bir anlaşmaya kendi uymadı ve “kendi rızasıyla birlikte olmuştur” diyerek sözleşmeye aykırı karar verdi.

Neresinden tutsanız ayrı bir pislik. Kime güveneceğimizi şaşırdık artık.

Şükran Demirtaş