- Kategori
- Tarih
Tek Adam
Şevket Süreyya Aydemir’in Tek Adam adlı 3 ciltlik eserinde Atatürk’ü anlatırken kullandığı dil ve üslup okuruna Stefan Zweig’ın biyografilerindeki anlatı lezzetini tattırır.
İşte ben de şimdi sizlere bu eserin üçüncü cildinde geçen bir olayın yarattığı duygu durumunu onun dilinden tattıracağım sizlere.
Atatürk bir tekstil fabrikasının açılışı için Nazilli’de bulunmaktadır. Fabrikaya girdiklerinde ortama adeta uzay sessizliği hakimdir. Herkes yerinde makinesinin başındadır. Atatürk’ü her yeri gören bir noktaya yerleştirilmiş bir platforma alırlar. Aydemir, ürpertici sessizliğin müdürün bir işaretiyle yerini korkunç bir kükreyişle adeta kudurmuşçasına çalışmaya başlayan toplam 480 büyük tezgahın çoşkunluğuna bıraktığını ifade eder. Bundan sonrasını Yazarın anlatısından öğreneceksiniz.
Önce biraz sarsıldı. Biraz etrafından bir şeyler sormak ister gibi yaptı. Ama işte o anda, belki kendi bile farkında olmadan ağzından şu kelimeler döküldü:
“ – İşte bu bir musikidir!..”
Evet, bu bir musiki idi. Devletin musikisi değil, tekniğin musikisi... İnsanoğlunun, tabiatın üstündeki zaferinin musikisi... Mitologyanın bütün ilahları bir araya gelse bu yaratıcı kudretin zerresini harekete getiremezlerdi. Ne Olimpos’un hâkimi Zevs, ne gök tanrısı, ne zelzeleler tanrısı, ne yeraltı tanrısı. Hayır, hiöbiri... Çünkü onlar masaldır. Ama bu musiki yarın bütün Türkiye’ye yayılarak, yarınki Türkiye’nin eski Anadolu haraplığını yenişinin bir çığlığı gibi bütün ovalarımızı, dağlarımızı, beldelerimizi doldurabilirdi. Yüzlerce ve yüzlerce fabrikanın, maden ocağının, santralların, dağ boylarınca rüzgarlardan inleyen pilonların, cereyan nakil hatlarının musikisi... Evet neden olmasındı?..
Evet! Neden olmasındı?
Artık Şevket Süreyya’nın yerine ben devam edeceğim.
Batı, buharla çalışan çarkları dokuma tezgahlarına uyarlamayı başarınca dünyanın ekonomik çehresi bir anda değişmiştir. Üretim artmış, ürünler ucuzlamış, dünya makinelere sahip olan ve olmayan ülkeler olarak ikiye bölünmüş, daha birinci dünya savaşı henüz bitmemişken başta başat ülke İngiliz İmparatorluğu olmak üzere bir kaç sanayileşmiş ülke dünyanın yüzde 70 kadarını sömürgeleştirmiştir. Osmanlı İmparatorluğu da yarı sömürge durumundadır. Anadolu köylüsü aç yaşamakta, köyler boşalmakta, köylü, devlet tarafından yalnızca oğullarının cephede canına ihtiyacı olduğunda hatırlanır hale gelmiştir.
İşte Mustafa Kemal Atatürk’ün Nazilli’de duyduğu, Anadolu bozkırında aç bilaç yaşayan gençlerin fabrikada neşe içerisinde çıkardığı gürültü İstanbul’a küs ölen Atatürk’ün kulağına bir Anadolu musikisi olarak yansımıştır.
Ahmet Güreşçioğlu