- Kategori
- Futbol
Teknik Analiz: Fenerbahçe & Benfica

Benfica - Fenerbahçe Maçının Teknik Analizi
Fenerbahçe’nin çok pasa dayanan, orta sahaya oyunu hapseden ve rakibi bu alandan çıkartmadığı için kendi ceza alanı içerisinde rakibe çok az sayıda pozisyon veren oyun yapısı, ikinci Benfica maçında tutmadı. Oysa herkes Fenerbahçe’nin Avrupa’daki deplasman maçlarında oynadığı sıkı oyun disiplini nedeniyle Benfica maçından çok umutluydu. İlk maçta alınan 1-0’lık skor avantajı ile beraberlik veya 1-0 haricindeki tek gollü tüm yenilgilerde bile tur atlayan taraf Fenerbahçe olacaktı.
Neden Hesaplar Tutmadı
Fenerbahçe, defans bloğunu ceza alanının önünde kurduktan sonra, hemen önünde Meireles ve Meireles’in yanında bir diğer oyuncu ile birlikte oyunu kilitlemenin ilk adımını atıyordu. 4-2-3-1’lik oyun yapısının 4 ve 2’sini bu şekilde yerleştirdikten sonra, değişken 3’lü orta saha ve zaman zaman ilerideki forvetin de katılımı ile birlikte rakip takımı, orta sahaya sıkıştırıyordu. Ancak bu sistemdeki kilit oyuncu, defans bloğunun önündeki Meireles ve yanındaki kişinin top Fenerbahçe’ye geçtiğinde oyunu gerek kanatlara kısa paslarla, gerekse değişken 3’lüye uzun toplarla oyunu açması, rakibin baskısını kırıyor, oyundan düşürüyor.
Orta üçlü’nün ortasındaki isim, bu noktada göbek dediğimiz, orta sahanın ortasını kapatmakta, ileri – geri ve yanlara oyunu yönlendirerek ikinci kilit görevini üstlenmekte. Genelde Cristian’ın defansif yönü ile doldurduğu bu alan, Fenerbahçe’nin sağlam bir savunma yapmasında etkili oluyor.
İkinci Benfica maçında sarı kart cezalısı Meireles’in yokluğunda, onun boşluğunu Cristian ile doldurmaya çalışan Fenerbahçe, iki noktada birden oyun sisteminde açık vermiş oldu. İlk olarak Cristian bir Meireles değildi. Meireles gibi defansın önünde değil, oyun boyunca adeta defansın ortasında yer aldı. Bunun en büyük nedeni ise, asıl kendi boşluğunun doldurulamayışıydı. Cristian’ın yerine oyuna alınan Salih, çok çalışkan bir oyuncu ancak Cristian’ın yaptığı etkili müdahaleleri yapma noktasında henüz yeterli değildi. Dolayısıyla orta sahanın göbeğinde açık veren Fenerbahçe, savunma yapmaya orta sahada değil, defans bloğunun önünde yapmaya başladı. Rakip oyunculara özellikle Cardoza’ya ilk maçta ceza alanında top aldırmayan Fenerbahçe, bu maçta rakibi ceza alanının önüne hatta içine davet ederek, defalarca top yapmasını sağladı. Daha geniş alanda kademe yapmaya alışkın Fenerbahçe defansı, pek çok pozisyonda çizgi halinde kalarak, kademeyi kaybetti ve basit hatalarla rakibe pozisyonlar verdi. Bu pozisyonlarla da goller geldi. Yobo, Egemen ikilisi ortalarında Cristian ve Selçuk, sol ve sağda Ziegler ve Gökhan Gönül ile tek hat halinde kalınca, özellikle ilk maçtaki Yobo’nun ve Egemen’in etkili defanslarına şahit olamadık. Dar alanda bu kadar sıkışık oynayınca, kademe anlayışını yitirdiler ve gol pozisyonlarında da dahil olmak üzere ofsaytı bozan isim oldular.
Defansla bütünleşen Cristian ve Selçuk’tan Meireles’in yönlendirdiği gibi oyunu kuran toplar çıkmayınca, orta saha üçlüsü etkisiz kaldı ve cılız ataklar geliştirmeye çalıştıysa da, defans bloğunu ileriye çıkaramayan Fenerbahçe, ileride çoğalamadı. İlk yarı yenilen ilk golün sonrasında, çok kısa bir süre ileride çoğalmaya çalışan Fenerbahçe’nin bulduğu tek pozisyon, rakibin hediye ettiği penaltı ile sonuçlanınca, Fenerbahçe’ye umut oldu. Sonrasında yine defanstan top yapılamadığı için oyunu orta sahaya sıkıştıramayan Fenerbahçe, Benfica’nın oyununu bozamadı.
Orta alanda top tutamayan Fenerbahçe, özellikle oyunun son bölümlerinde uzun toplarla rakip alana doldur boşalt yapmaya başladığında ise Sow her zaman olduğu gibi görevinin başındaydı. Bu dakikalarda ise Webo aranan isimdi. Sow, tek başına 3 Benfica savunmacısı ile boğuşurken, ilk maçın son dakikalarında acemice gördüğü sarı kartla, hem olası Avrupalı takipçilerinin gözünden düşen, hem de ikinci maçta oynama şansını yitiren Webo, sahada olsaydı, kıvraklığı ile Fenerbahçe’ye finalin kapısını açacak golü sağlayabilirdi.
Oyunun son dakikalarında, ilk maçtaki tek golün sahibi Egemen’in forvet oyuncusu gibi rakip defansın arasına girmesi ve yüksek toplardaki hakimiyetini kullanması, Aykut hocanın çok yerinde bir hamlesiydi. Hatta Sow’a indirdiği iki top ve bir kafa şutunda şansın da yardımı olsaydı, şuan iki maçın da kahramanı olarak finalde en büyük paya sahip oyuncuların başında Egemen’in yer alacağı kesindi.
Teknik adam olarak eldeki kısıtlı kadroyu bir kenara koyarsak, oyuncu değişiklik haklarını kendi inisiyatifi ile değil de, oyuncu sakatlıkları neticesinde değiştirmek zorunda kaldığı düşünülürse, Aykut hoca için de, ne kadar zor bir maç olduğu daha iyi anlaşılabilir.
Çekilen çok güzel kuralar ve dişe diş rakipler ile oynadığı ilk maçtan, sürekli yükselen form grafiği ile bu noktaya kadar gelen Fenerbahçe’yi kutlamak gerek. Önümüzdeki sezonlarda da, öncelikle Şampiyonlar Ligi’nde, bu sene olduğu gibi gruplardan çıkamaz ve yoluna UEFA Avrupa Ligi’nde devam eder ise, daima yüksekleri hedefleyen Fenerbahçe’yi üst sıralarda görmek istiyoruz. Tabi bunun için eldeki kadroyu genişletmek ve yedek kulübesindeki oyuncu kalitesini artırmanın, 3 kulvarda da yıkılmadan koşabilmek için ne kadar şart olduğu görülüyor.
Bülent KAÇAR