Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Eylül '13

 
Kategori
Meslekler
 

Teknik öğretmenler, mühendislik tamamlama programında bir çıkmazla karşı karşıya mı?

1992 yılında bilimsel raporlar çerçevesinde Mecliste oy birliği ile Teknik öğretmenlerin yetki ve sorumluluklarını belirlemek, hem de mühendislik formasyonu kazandırmak amacıyla 3795 sayılı kanun çıkartılmıştır. Ancak bu kanun; 2001 yılına kadar siyasi, bürokratik bir çok nedenden dolayı kısmen uygulanmış, daha sonra ise antidemokratik bir anlayışla, mesleki ve teknik eğitime olumsuz bakışa paralel olarak uygulanmasına son verilmiştir. Bu süreçte,  var olan 3-4 Fakülteye ilave olarak sayıları kısa bir sürede 19’ a çıkarılan Teknik Eğitim Fakülteleri 14 yılda 10 binlerce mezun verdi. Bir taraftan, özel ve kamuda teknik hizmetlerde çalışırken önüne getirilen engeller, diğer taraftan teknik lise mezunlarının yükseköğretime girişinde önüne getirilen katsayı engeli nedeniyle, öğretmen olarak atanma imkânı da hemen hemen ortadan kaldırıldı. Bu durumda, statüsü belirlenmeyen, atanamayan yaklaşık 60 bin yetişmiş genç beyin gücü, atıl ve işsiz olarak bugüne kadar yetkili ve ilgili kurumlarca yok sayıldı, feryatları görmezden gelindi.

Bu kapsamda; Teknik Eğitim Fakültesi mezunlarının birikmiş problemlerini çözmek amacıyla mühendislik tamamlama eğitimine yönelik çalışmalar başlatılmış, nihayetinde 21 Temmuzda sayısal bilgi ve yeteneği ölçen ALES  benzeri bir sınav  yapılmıştır. Aldıkları nitelikli Teknik Eğitime rağmen yıllarca yok sayılan, yasal hakları keyfi olarak elinden alınan Teknik Öğretmenler, bu sınava “can simidi” gibi sarılmış, genellikle işsiz olan mağdurlar emsallerine göre sınav giriş ücretini yatırarak sınava girmişlerdir.

Yıllardır keyfi olarak uygulanmayan mevzuatlar nedeniyle,  maddi ve manevi olarak büyük  mağduriyetler yaşamalarına rağmen, sınav sonrası binlerce Teknik Öğretmen  Ankara’nın  birkaç  noktasında toplanarak  kanunî hakları olan tamamlama eğitiminin uygulanmasında emeği geçen başta sayın Yüksek Öğretim Kurulu Başkanı ve üyelerine, ilgili siyasilere ve bürokratlara  ve emeği geçenlere basın bildirisi  ile teşekkürlerini sunarak  büyük erdemlilik örneği göstermekle birlikte kaygılarını, çekincelerini ve taleplerini de dile getirmişlerdir.

Teknik Eğitim Fakültesi programları, 4 yıllık ve yaklaşık 190-200 kredilik teorik ve pratik eğitimi kapsamaktadır. Böylesine yüklü eğitim programlarından mezun olan Teknik Öğretmenler, yürütülmeye çalışılan mühendislik tamamlama çalışmalarını büyük bir umut ve çıkış yolu olarak görmüş ve büyük bir beklenti oluşmuştur. Bu beklentinin temelinde; yıllardır işsiz, çaresiz durumdan kurtulacaklarına dair inançları ve bu süreçte yetkililerin tamamlama eğitiminin mağdurlarının büyük çoğunluğunun sorununu gidereceğine dair basında yer alan umut verici açıklamalar yatmaktadır. Ancak gelinen noktada, tüm bu açıklamaların,  beklentinin aksine tamamlama eğitimine dair sınav başvuru duyurusundan, mağdurların üniversite yerleştirme şekline kadar birçok aşamada ortaya konulan anlayış ve uygulamalar Teknik Öğretmenlerin sorunlarını çözmekten çok uzak görünmektedir.

Bu kapsamda, transkriptlerin karşılaştırması sonucu tamamlama eğitimi için çıkarılan fark ders sayısının 18.03.2013 tarihli ilgili Kurula sunulan ve sosyal medyaya yansıyan şekli ile ilk etapta makul sayıda iken, Teknik Eğitim Fakültelerinde görülen derslerin yok sayılarak, daha sonra anlaşılmaz bir şekilde bu sayının 3-4 katına çıkarılması, kontenjan sınırının konulması, eğitimin mevcut öğrencilerle aynı sınıflarda yapılmasının öngörülmesi, ders saatlerinin öncelikle 1. öğretim olarak öngörülmesi, tamamlama eğitimin DGS benzeri bir uygulama yapıldığı algısı yaratmıştır.

Yürütülen uygulamada üniversitelerin keyfi olarak ders sayısını artırma eğiliminde olması, ayrı bir endişe kaynağıdır. Bu durumda Teknik Öğretmenler için Tamamlama eğitiminin süresinin 2-3 yıla yayılması kuvvetle muhtemeldir. Dolayısı ile “Tamamlama eğitimi”  Teknik Öğretmenler için DGS (2 yıllık yüksekokul mezunları)  sistemi gibi bir geçiş çalışması olduğu düşüncesi ağır basmaktadır. Eğer durum böyle ise şunu sormak gerekmez mi? 3795 sayılı kanununa ve bu kanunun ruhuna aykırı bir durum değilimdir? Bu çalışma DGS düzeyinde eğitim süresi, kontenjanı ve anlayışında yapılacak ise 14 yıldır neden uygulanmadı ötelendi, on binlerce Teknik Öğretmen neden mağdur edildi, mesleki kimliksiz bırakıldı?

Halbuki 2 yıllık Yüksek Okulu mezunların girmiş olduğu DGS ile Mühendislik Tamamlama eğitimi tamamen iki farklı çalışma olup, bunların birbirine benzetilmeye çalışılması çok büyük bir hatadır. Bunun bilimsel ve hukuksal karşılığı olmadığı gibi Teknik Öğretmenlerin sorunlarını çözmek yerine daha karmaşık, daha sancılı durumların ortaya çıkmasına neden olacağı açıktır. DGS sınavı lisans düzeyindeki bir okula geçiş sınavıdır. Teknik Eğitim Fakülteleri zaten lisans düzeyinde teknik eğitim veren kurumlar olup, Mühendislik Tamamlama aynı süreli iki benzer fakülteler arasındaki fark derslerini vermek suretiyle, kazanılan bir formasyondur. Örneğin Mühendislik Fakültesi mezunlarının Teknik öğretmenlik yapmak için aldıkları “Eğitim Formasyonu” gibi. Eğer bu ilgili kanun çerçevesinde bir tamamlama eğitimi değil de 2 yıllık yüksek okullara uygulanan benzer geçiş eğitimi ise bu durum Teknik Eğitim Fakültesi mezunları açısından asla kabul edilir bir durum değildir.

Bu gerçekler ortada iken aşağıda belirtilen hususları dikkate almadan, Teknik Öğretmenlerin mağduriyetini giderme iddiasında bulunmak gerçek dışıdır. Bu durum Teknik Öğretmenleri, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da oyalama, sorunlarını öteleme, günü kurtarmadan öteye geçmeyecektir. Teknik Eğitim Fakültesi mezunlarının Mühendislik tamamlama eğitimi ile ilgili çalışmalar, bugüne kadar aşağıdaki hususlar göz ardı edilerek yürütülmüş olup, bu anlayışla yapılan, yapılacak her tür çalışma, hem mağdurlar cephesinde, hem de bilimsel ve hukuksal olarak bir karşılığı olmayacaktır.

1-Teknik Eğitim Fakülteleri 4 yıllık (lisans) eğitimi veren okullardır.

 2-28 şubat sürecinde 2009 yılına kadar aldıkları yüksek sayısal puanlara rağmen, mühendislik fakülteleri yerine zorunlu olarak başka fakültelerde ve benzer lisans düzeyinde eğitim veren Teknik Eğitim Fakültelerinde okumak zorunda kalmışlardır.

3- Teknik Eğitim Fakültesi mezunları 4 yıllık teknik Fakülte mezunu olmalarına rağmen Teknik Öğretmen unvanının “öğretmen” ibaresi nedeniyle özel ve kamuda teknik hizmetlerde istihdam edilmemektedirler. Çalışanlar ise lisans diploması yok sayılarak çalışmaktadırlar. Bu durum, hem kişi hem de devlet açısından emek israfıdır, kamu yararına uygun bir durum değildir.

4- Teknik Eğitim fakülteleri Mühendislik Fakültelerine dönüştürme düşüncesi ve çalışmaları kapsamında eğitim müfredatını büyük oranda yıllardır zaten mühendislik eğitimine uygun bir hale getirilmiştir.Yüksek Öğretim Kurumunca hazırlanan raporlarda Teknik Eğitim Fakültelerin unvan ve yetki sorunlarının çözmek amacıyla dönüştürüldüğü herkesçe bilinen bir durumdur. Eğitim niteliği açısından Teknik Eğitim Fakülteleri ve emsali ilgili mühendislik Fakülteleri ile arasında hemen hemen hiçbir farkı bulunmamaktadır. Yeni Kurulan üniversiteler ve bölümler dikkate alındığında elbette ki bir kısım Teknik Eğitim Fakültelerinde eğitim kalitesi, standardı tartışılabileceği gibi bu Mühendislik fakülteleri de ve diğer fakültelerde de tartışılabilir. Ancak, bu durumda 4 yılda Mühendislik düzeyinde eğitim veren Teknik Eğitim Fakültesi mezunlarını, aldıkları dersleri, kazandıkları niteliği ve yeterliliği yok saymak anlamına gelmemelidir. Bunun bilimsel, hukuksal  hatta vicdani bir karşılığı yoktur.

5-Yüksek Lisans, doktora yapan ve bu çerçevede mühendislik temel bilimlerini alan Teknik Öğretmenler mühendislik unvanı yeterliliğine sahip olup, 3. kez aynı dersleri almak üzere tamamlamaya tabi tutulmasının bilimsel hiçbir karşılığı yoktur. En azından alanında yüksek lisans ve doktora yapmış teknik öğretmenlerin tamamlama programı uygulamasında bu eğitimleri dikkate alınmalı ve belirli muafiyetler sağlanmalıdır.

6.Tamamlama eğitimine bir kısım bölümlerin alınmaması, mühendislik fakültelerinde yapılan yerleştirme işlemlerinde bir kısım bölümlerin ilgili ve ilgisiz mühendislik bölümlerine dahil edilmesi veya edilmemesi, bu çalışmayı teknik düzeyde yürütenlerin Teknik Eğitim Fakülteleri hakkındaki bilgilerine yönelik büyük kuşku yaratmıştır. Değilse bu konular ile ilgili mağdurların bilgilendirmeleri gerekmektedir.

7-Teknik Eğitim Fakültesi mezunları, yaklaşık 13 yıldır ilgili kanun uygulanmadığından, mezun olanların mesleki hiçbir alanda istihdam olanağı tanınmadığından işsiz ve statüsüz olmaları nedeniyle,  farklı yaş ve guruplarından oluşmaktadır. İş hayatının bir yerinden tutan ve yerleşik bir yaşam kuran mağdurların mevcut şekilde uygulanan tamamlama eğitimine ulaşımı mümkün değildir.

Mühendislik düzeyinde eğitim alan ve gerekli eğitim süreçlerinden geçen Teknik Öğretmenlerin Mühendislik tamamlama eğitiminin DGS benzeri bir sürece dahil edilmesi, mağdurların verdikleri emekleri görmezden gelmek, aldıkları eğitimi yok hükmünde saymaktır.  Kamu Baş Denetçisi sayın Nihat ÖMEROĞLU’ çakışan iki sınav ile ilgili tespitinde “Aday portföyleri açısından DGS'ye meslek yüksekokulu mezunları ile beraber açık öğretim ön lisans programları mezunları girebilmektedir. Ülkemizde açık öğretime katılım çok yüksektir. Bundan dolayı DGS özel bir sınavdan çok katılımı yüksek genel bir sınavdır. Bu noktada genel bir sınavın Mühendislik Tamamlama Sınavı gibi daha “özel” bir sınav ile çakışması hakkaniyete uygun değildir.” denmektedir. Bu bakış açısı ile iki sınavın ve eğitim süreçlerinin bir birinden farklı olduğunu açık bir şekilde dile getirilmiştir.

Teknik Eğitim Fakültesi mezunlarını diğer meslek gruplarından ayıran en önemli farklılık, başta  mesleki kimliksiz oluşlarıdır. Yaşadıkları sıkıntılar, hem sosyal, hem hukuksal ve hem de bilimsel kaynaklı sorunları içinde barındırmaktadır. Kazandıkları niteliklerin tanımlanmadığı nadir üniversite mezunlarıdırlar. Bunu göz ardı ederek Teknik Öğretmenlerin sorunlarını karşılığı olmayan başka sistemler üzerinde çözüme kavuşturmaya çalışmak, mağdurları için bir hayal kırıklığı, ilgililer için de bir zaman ve emek israf olup, sorunun yıllarca tartışılmaya uzun süre gündemde tutulmasına neden olacaktır.

Sonuç olarak, Teknik Eğitim Fakülteleri 4 yıllık teknik fakülteler olup,  tüm mezunlara mühendislik düzeyinde bir unvan ve statünün belirlenmesi zorunluluk olmasına rağmen, sembolik kontenjanlar, zorlu giriş sınavların yapılması, tekrar alınacak temel  ders sayısının yüksek tutulması, mühendislik fakülteleri yerleştirmelerinde ilgili veya ilgisiz alanlara yönlendirilmesi, bir kısım bölümlerin dahil edilmemesi vb. durumlar, mühendislik tamamlama eğitimini bir çıkmazla karşı karşıya getirmiştir. Mühendislik tamamlama eğitim çalışmalarının açık şeffaf, sürdürebilir, uygulanabilir yöntemlerin ortaya konulması ve çalışmanın mağdurlar nezdine karşılığı olacak şekilde yeniden belirlenmesi gerekmektedir. Teknik Öğretmenlerin unvan ve statü sorunu ilgili yetkililer için ıstırap, Teknik Öğretmenler içinde bir kader değildir. Ben yaptım oldu anlayışından öte İlgili tarafların en kısa sürede bir araya gelerek, geniş bir zeminde bu mağduriyetin artık tamamen ortadan kaldırılması ve  tartışılır  olmaktan çıkarmak için güçlü ve kararlı bir anlayışla hareket etme zamanı gelmiştir. Aksi durumda, ülkemiz genelinde sadece bir kısım üniversitelerde bölüm başına ortalama 300-400,  üniversite düzeyinde ise 6-7 kişilik kontenjanlarla Teknik Öğretmenlere statü kazandırılamayacağı  ve yeni mağduriyetleri ortaya çıkaracaktır. Tüm Teknik Eğitim Fakültesi mezunlarının, 3795 sayılı yasa gereği yetki ve statü sorunun çözümü yasal bir zorunluluktur. Hiç bir kişinin, gücün kendini yasalar üzerinde görme ve hareket etme hakkı olmamalı. Mühendislik tamamlama eğitimi çalışmasını hukuk, bilimsel veriler yanında hak ve adalet duygusu içerisinde kamuoyunu vicdanını tatmin edecek şekilde çözüme kavuşturacak iradeye, bilgiye, tecrübeye, birikime sahip Teknik Öğretmen, bilim insanı ve bürokratların katılım ve katkılarıyla çözüm aranmalıdır. Mağdur Teknik Öğretmenlerin,  bir kısmı yukarıda belirtilen taleplerinin dikkate alınmadığı bir zeminde, mühendislik tamamlama eğitimin” göstermelik”  yapılmaktan öteye gitmeyeceği gibi çözümsüzlüğe mahkum edileceği kaygısı taşımaktadır.

kemalbudak51@yahoo.com           https://twitter.com/ kenanbu

 
Toplam blog
: 15
: 2553
Kayıt tarihi
: 30.03.09
 
 

Malatya doğumluyum... Makine fakültesi mezunyum... ..