- Kategori
- Gündelik Yaşam
Tenim kara benim
baba-oğul
Tenim kara benim.
Yaşadıklarım da bazen tenim gibi, içimi karartıyor..
Yaşadığım yer; Türkiye.
İkametgah; 15 yıldır İstanbul. (İzmir’de yaşamayı da denedim.Olmadı)
Türkçe’yi gayet güzel kullanıyorum. Türkçe okuyup yazabiliyorum.
İyi bir Türk vatandaşı kadar, vatandaşlık görevlerimi yerine getiriyorum.
Eğitimli ve de kültürlüyüm.
Nasıl ki Türkler, eğitim, güvenç veya geçim derdinden başka memleketlere gidiyorlarsa,
bende bu yüzden Türkiye’ye gelenlerdenim.
Misafir geldiğim şehir; Zonguldak.
Beğendiğim, özlediğim , eşimin memleketi olan şehir, Zonguldak.
Ama caddelerinde yalnız başıma gezemediğim, alışveriş yapamadığım bir yer olmuş Zonguldak.
Daha önce rahatça dolaştığım bu şehirde, beni rahatsız edenlerin sayılarını artmış buldum bu kez.
Tıpkı İstanbul’da olduğu gibi. (aslında daha iyiye gitmesi gerek değil mi..)
Eşimin ailesinin yaşadığı bu şehirde, ailesiyle beraber dışarı çıktığımızda bile insanların bakışları çok, rahatsız ediciydi.
Yanımdaki eşime, (yazık olmuş sana..) ailesine, acınacak gözle (yazık etmişsiniz kızınıza, verecek başka kimse bulamadınız mı der gibi) bakmaya başlayanlar neden çoğaldı ki?
Ailem (eşimin ailesi) beni çok seviyor.Bende onları çok seviyorum.
Onlarla çok mutluyum.
Birde bu, önyargılar olmasa !
Sekiz yıl oldu evleneli.
Mutlu bir beraberliğimiz, bir tane de oğlumuz var.
İstanbul’da, eşimle beraber sokağa çıkıp da, vukuatsız eve döndüğümüz gün hala olmadı.
Olacağına dair de güvenim kalmadı artık.
Burada da bunu yaşamış olmak umudumu hepten kırdı.
Sırf bu yüzden birkaç yıla kadar, Afrika’daki memleketim Nijerya’ya yerleşmiş olacağız inşallah.
(eşim dünden razı..memleketimi gördü ve çok beğendi..benim gibi hiç de taciz edilmedi)
Alışveriş için hangi mağazaya girsem , bana ’’nerelisin amokaçi, . ha..ha..ha..nerden çıktın şimdi sen..vs.’’ sözlerle benimle dalga geçildi.
Pazara gittiğimde, bana bozuk mal verdikleri gibi birde pahalı satmaya kalkıştılar. ( fiyatı bu değil , yanlış söylenmiş diyerek)
Başka bir yerde biri, elindeki değnekle göğsümü dürtüp ‘’ ha..ha..ha..sen bi yerlerden kaçmışsındır mutlaka..nerden kaçtın kaçak..vs.’’ deyip beni küçük düşürürken, diğerleri buna güldü.
Sustum hep. Cevap versem olmuyor. Nihayetinde onlara göre ben, bir zamanlar ataları köle olan bir zenciydim !( Bakışlarda hep bunu yakaladım maalesef)
Baktım olmayacak, babama (kayınpederim) ‘ ’boş ver ‘’ deyip aldırmaz göründüm.
Bütün bunlar onun yanında cereyan etti ve oğlumda yanımızdaydı.
Yalnız olsaymışım ne olacaktı acaba ?
Babam ( Kayınpeder) olanlara çok sinirlendi, hatta bir kaçını tersledi de.
Buna benzer yaşadığım şeyleri bizzat, o da, benimle yaşamış oldu.
Böylece, neden Nijerya’ya gitmek istediğime de hak verdi.
Acelece alışverişi bitirip eve döndük.
(Sözde torunu ve benimle gününü gezmeyle geçirecekti)
Eşimle çarşıya indiğimiz gün de, kordon boyunda oturup şöyle bir çay içemedik.
Ona ayrı laf attılar, bana ayrı..
Eşim yanımda olduğu halde , arkamdan sırtıma vurup ‘’hişt..hişt az baksana, nerden geldin sen..sana varda bize yok mu...! ’’ gibi imalı sözlerle canımı çok sıktılar.
O zaman da gezmekten vazgeçmiş, babayı arayıp ‘ ’gel bizi al ..’’ demiştik.
Kaldığımız dörtbuçuk günü evde geçirdim bu yüzden.
Defalarca gelmiştim Zonguldak’a.
Ne değişmişti ki rencide edici bu sözlere, burada da maruz kaldım.
Gençlerinkine değil ama, yetişkin koca insanların böyle hallerini bir türlü hazmedemiyorum..
Sanırım işsizlik, cahillik artmış..İnsanlar pek mutlu değil ki, benim üstüm başım, kendime güvenli halim, ’’ şuna bak..bir zenci kadar olamadık bu memlekette...’’dedirtti bir çoğuna.
Bir tek, bir gece gittiğimiz fenerdeki bir mekanda (B Tipi denilen bir lokal) eşim ve akrabalarıyla rahatsız edilmeden ‘’ben’’ olarak rahatça eğlenebildim. (Tadı hala damağımda)
İş nedeniyle bir çok ülkeye gidip geldim;
Bulgaristan, Azerbaycan, Japonya, Kıbrıs bunlardan bir kaçı ve bu ülkelerde kimse beni rahatsız etmedi.
Dönüp de bakmadılar bile..
Neden ikinci vatanım sayılan Türkiye, beni hor görüyor hala ?
Nasılsa gideceğim diye bu haller karşısında ben, iyice gamsızlaştım ama, bu kez de eşim ve ailesinin mahcup olmasına canım sıkılıyor.
Taksi sürücüleri, (dolmuş ve belediyeye binemiyorum, sağır, dilsiz olmam gerekiyor..) pazar satıcıları, küçük dükkanlar, mahalle araları, elit olmayan mekanlar, eğitim seviyesinin düşük olduğu mahaller, kimi polisler, devlet daireleri , beni korkutan şeylerin başında geliyor.
Hep alay etmek, incitmek, kandırmak peşinde bir çoğu.
Müstesna olanlar da var tabii.
Yardımcı olanlar, olduğu gibi seven insanlar da var.
Ama bunlar, azınlıkta kalmaya başlıyor gittikçe.
Derdim: İnsanların, insanlığa yakışır vaziyette barış içinde, saygı ve sevgi duygularıyla, insanca yaşayabiliyor olmasını istemek.
Zenci olmak veya olmamak önemli değil !
Neysek, bundan duyduğumuz gururu her yerde yaşayabilmek.
Öyle çok doluyum ki, halimi gören annem (kayınvalidem) ’’ bunları mutlaka yazmalıyım’’ dedi.
Ve ekledi: Böyle davrananlar, benim Türkiye’me, hem de çoğunluğu ''Müslüman’ım'' diyen ülkeme hiç yakışmıyor.