Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

22 Haziran '16

 
Kategori
Futbol
 

Terim yerindeyse: Teknik Diktatör

Terim yerindeyse: Teknik Diktatör
 

Futbol tarihimizin en geniş ve en kaliteli kadrosuna sahibiz. Özellikle orta saha ve hücum hattımız her takımı kıskandıracak seviyede ve genişlikte.

Ancak, takımın başına kurtarıcı olarak getirilen malum kişinin kaprisleri,  ne idüğü belirsiz sistemi, saçma sapan oyuncu tercihleri / değişiklikleri, hataları hep başkalarında araması ne yazık ki ülke olarak rahat maç seyretmemize olanak tanımıyor.

Avrupa Şampiyonası elemelerine nasıl  ballı bir şekilde son anda katılabildiğimizi hatırlarsınız. Saçma sapan tercihler yüzünden işi son maça bırakmış; önce yenmemiz gerekmiş, sonra da kendimizi 40 bilinmeyenli denklemin içerisinde bulmuştuk.

Timbuktu Papua Yeni Gine’ yi 2 farklı yenerse, Madagaskar deplasmanda beraber kalır, Venezuela Vietnam’ da zıplarsa, Kraliçe el sallar, Hollanda aksırır, İsveç tıksırırsa… gibi “ölme eşeğim ölme“ türünden mucizevi senaryolar gerçekleşmiş ve kendimizi  şampiyonada buluvermiştik.

Hemen ardın da sanki ortalıkta bir başarı bir varmış gibi, kasıla kasıla atılan “biz bitti demeden bitmez” türünden hamasi nutuklar...

Avrupa şampiyonasına gelelim.

Tam anlamıyla; "aynı tas, aynı hamam". Değişen hiçbir şey yok. Hatalardan ders almak yok. Aynaya bakıp, acaba nerede yanlış yapıyorum demek yok. Hep beyimizin kendisi haklı.

80 milyonluk ülkede ve 15 milyonluk gurbetçiler içerisinde 2 tane stoper bulamadan şampiyonaya gel. Mehmet Topal gibi bir orta saha sigortasını stoper yapmaya çalış. 

Kulüp takımlarında devşirme oyuncuyu anlayabiliriz. Stoperleriniz sakatlanır, ceza alır ve 23 kişilik kadronuz içerisindeki başka mevkilerden stoper devşirirsiniz. Hatta yeri gelir forvetinizi kaleci bile yapabilirsiniz.

Ama siz koskoca ülke takımısınız; Türkiye’ siniz. Devşirme oyuncuyla şampiyona gitmek acziyetin en büyüğüdür.

Hırvat maçına bir bakalım.

Hakan Çalhanoğlu, Selçuk, Arda, Oğuzhan gibi benzer özellikli ”general” tipli oyuncuları takıma doldur, bu generallerin top atabileceği bir tane kanat adamı koyma, bir tane orta yapamadan, bir şut çekemeden, üst direklerin yardımıyla fark yemeden maçı bitir.

Ve sonra “buralarda seviye bu” türünden saçma sapan bir beyanat ver.

İspanya maçı yine aynı senaryo. Bir tane orta yapamadan maçı bitir.

Formsuz Arda, kanatta oynatarak öldürdüğü Hakan Çalhanoğlu, altı aydır topa vurmayan Caner, ofsayt kralı torpilli Burak, geri pas kralı Ozan, stoper Topal.

2. tura çıkacağımıza o kadar inanmamış ki Senyör Terim, Gökhan Töre gibi bir oyuncuyu 3. maçı düşünerek kadroya bile almamış.  

Dün akşam oynadığımız Çek maçına gelelim. Çekler diğer rakiplerimize oranlarla daha zayıf bir ekip. İki kanat oyuncusuyla ve İsmail’ le başlayarak doğru bir hamle yapan Terim, yine stoperde Topal tercihiyle duvara toslamıştır.  Kenarda oturan stoperlerini psikolojik olarak ezmiş ve bitirmiştir.

Birçok pozisyon verdiğimiz ve hava toplarında ezildiğimiz maçta yine şansımızın yardımıyla biraz umutlanmış ve yine 40 bilinmeyenli denklemin kucağına kendimizi atmış bulunmaktayız.

Şu aşamada, tut ki bir üst tura çıktık diyelim; muhtemel rakibimiz Galler olacak. Galleri de şansımızla geçebileceğimizi düşüyorum. Ya sonra?

Hatalarından ders almaz, ben yaptım oldu demeye devam edersen, kale direkleri bizi daha fazla kurtaramaz Senyör Terim.  

 
Toplam blog
: 30
: 137
Kayıt tarihi
: 07.04.16
 
 

Şair, araştırmacı-yazar. 1980 İstanbul doğumlu. İ.Ü İşletme Fakültesi, Anadolu Üniversitesi Spor Yö..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara