- Kategori
- Psikoloji
Terk edilmeye dair
Ne kötü bir eylem… Hele de ummadığınız anda, apansız gerçekleşmişse… İnsan neye uğradığını şaşırıp geçmişin hesabını tutmaya başlıyor. Arkasından hayatımızda rest çektiğimiz ne kadar yakınımız varsa hepsinin bir bir hayalini aramaya başlıyoruz. Yalnızlığın hissettirdiği korku aklımıza en sevmediğimiz kişileri bile dost diye getiriyor. Şişelerle öpüşüyoruz hayatımıza girecek bir dost bulamadığımızda ve her bir şişe ile bir diğerini aldatıyoruz.
Terk edilmek ve aldatılmak birbirleri ile alakasız görünen ama bir eylemin doğurduğu sonuç olan iki akraba kelime. Gerçi terk edilmek için veya terk etmek için illa ki aldatma eylemine gerek yok. Ben hep şunu düşünmüşümdür, terk eden kişiler aslında hayatlarında hiç terk edilmemişlerdir. Çünkü bir kez terk edilseler, o acıyı bir kez tatsalar kimseyi terk edecek cesareti kendilerinde bulamazlar. İnsan nasıl kolay çekip gidebilir birçok şeyi paylaştığı bir insanın hayatından?
Yavaş yavaş alışkanlık haline getiriyoruz terk etmeyi ve terk edilmeyi, kişiliğimize kimliğimize ve benliğime işliyoruz. Sonra aldırış etmez hale geliyoruz. Bağımlılık yapıyor terk etmek ve terk edilmek. Kabuk bağlamış bir yara bu duygu hepimizin hayatında. Her defasında birinin attığı bir tırnakla kanamaya başlıyor.
Oturdum düşündüm ne kadar çok girmiş bu eylem hayatıma. Yani öpüştüğümüz ilk kişiden tutun, öpüştüğümüz ilk şehre kadar ne kadar çok terk etmeye dair eylem eskitmişim. Artık o eylemler mi bizi eskitti yoksa biz mi o eylemleri ona da siz karar verin.
TERK EDİLİŞ
Öpüştüğüm ilk kız
Söz vermişti ağlayarak
“hiç gitmeyeceğim” diye
Sözünü tuttu
Hiç gitmedi benden
Ama
Beni terk etti