- Kategori
- Güncel
Terörle pazarlığın arka yüzü

Teröristin neden ve nasıl dağdan inmeye ve silah bırakmaya ikna edildiğini şimdi anladık. Neden başbakanın “acı reçeteyi içeceğiz”, dediğini anladık.
Uzun zamandır bunu düşünüyordum. Kesin bir bağ arıyordum gelişmelerden. Sonunda bütünü tamamladım; çünkü böyle bir ifadenin arkasında bu eşkıyanın hangi sebeple buna ikna olduğu önemliydi. Bununla ilgili bir yazı yazdım fakat yayımlamadım; çünkü hep bu soruları sorar durumda idim. Gerçekleri şimdi bulduk.
Bu olayın arkasındaki pazarlık, Kuzey Irak’ın yönetiminin Türkiye’ce tanınması imiş. Bu güne kadar açıkça böyle bir tanıma yoktu. Dış İşleri Bakanı Sn. Davutoğlu, Yahudi asıllı Barzani ile resmen görüştü. Bu demektir ki oradaki yönetimi tanıyoruz artık. Ayrıca “demektir” den öte orada bir Türk temsilcilik de açılacağını ifade etti ki o bölgeyi tanıyoruz.
Bugüne kadar terörün amaçlarında, orada böyle bir yönetimin varlığını Türkiye’ye kabul ettirmek vardı ve bu başarıldı. Yalnız Türkiye’ye şimdilik dokunulmayacak. Ancak, orda böyle bir yönetimin varlığı kabul edilecek ve arkasından ekonomik ve siyasi ilişkiler de geliştirilecek.
Peki, bunun suçlusu kim dersiniz? Bunu saha sonra yazacağım nasipse.
Türkiye burada bir yönetimin kuruluşunu önleyemedi çünkü tampon olarak terör vardı. Bunu önleyemeyince “hiç değilse en az zararla çıkayım, buradan bir kâr ederim” bunun hesabını yapmaya başladı.
Bu işe, Türk ekonomistleri de destek verir. Çünkü o bölgeye müthiş bir ticarî faaliyet söz konusu. Bu ticaret Türkiye üzerinden sağlanacak ve bizim güney doğu halkının da kalkınmasına sebep olacaktı. Türk halkı buna çok fazla ses çıkartmazdı. Önemli olan kanın durması. Ekonomik zayiatın ve insan zayiatının olmaması.
Burada Türkiye’nin kârı nedir diye baktığımızda; asker kaybının olmayacağı, bugüne kadar yaklaşık 300 milyar dolar olan ekonomik kaybın artık devam etmeyeceği, artık bu bölgenin kalkınmaya başlayacağı, orada yapılacak ticaret sayesinde Türkiye’nin buradaki ekonomik pastadan büyük bir pay almış olacağı sonuçları görünüyor şimdilik. Dış işleri Bakanı Sn. Davutoğlu’nun , “bir taşla birkaç kuş vuruyoruz” söylemi de bu olmalı.
Bu aslında, Allah’ın fakire eşeğini kaybettirip de yeniden buldurup sevindirmesine benzer. Halkımızda ise “Bize dokunmasınlar da orada ülkemizin dışında ne yaparlarsa yapsınlar” düşüncesi hâsıl olmuştur.
İkinci bir Ermenistan misali bölgedir. Yahudi asıllı olan Barzani işin başında olduğuna göre İsrail bir küçük İsrail daha kurmuş oldu. İsrail şu anda aktif durumdan durağana dönmüş gözüküyor. Bekliyor. Türkiye’nin güçlü olmasına bağlıdır İsrail’in aktif duruma geçmesi. Zaten bölgenin gizli kontrolü de hep İsrail’dedir.
O zaman soralım; bu işin arkasındaki garantör ülke kim?