- Kategori
- Siyaset
Ters yöne doğru gitmekte olan bizler değiliz aslında...
1980 askeri darbe öncesi siyasetin hemen her ortamda tartışıldığı bir dönem yaşadık. Cenaze evidir, kız isteme anıdır, şimdi zamanı değildir diye düşünmeden birisi bir yerden hemen konuya girer ve sonra neredeyse asıl mesele unutulur giderdi. Gençler de aynı şekilde; okuldur, maçtır, flörtün daha başıdır, şimdi aşk zamanıdır diye düşünmeden…
O dönemde solcu olmak daha popüler bir durumdu. Gençlerin çoğunluğu da öyleydi zaten. Kapitalizmle barışık bir sol anlayışta da değillerdi tabii. Komünizmin farklı fraksiyonlarını savunurlardı daha çok. Marx’ın dine bakışı da bazılarının konuşmalarına yansır ve “Allah yoktur” iddiasını rahatlıkla seslendirebilirlerdi. Bu büyük iddiayı, aykırı görünmek, dikkat çekmek ve başkaları tarafından konuşulmak için yaptıklarını düşünürdüm o zamanlar.
Askeri darbe ve daha sonra Sovyetler Birliğinin dağılması Türkiye de Marksist ideolojinin sonunu da getirdi. Solcuların büyük bir kısmı, darbe öncesi şiddetle eleştirdikleri mevcut sistemi savunma pozisyona geçti. Komünizm korkusuyla o sisteme sığınmış olan benim gibi sağcıların bir kısmı ise “tam demokrasi” söylemiyle bayrak açtı. Roller değişmişti yani… Yalnız, bizim “Allah yoktur!” büyüklüğünde iddialarımız yoktu. “Ekonomik sistem tamamen değişsin ve her bir şey devletin olsun” büyüklüğünde taleplerimiz de yoktu. “İnsanlar ana dilerini konuşabilsin.”, “Silahlı memurlar değil de seçtiklerimiz memleketi yönetsin.”, “Koca koca adamlar çoluk çocuğun türbanını dillerine dolamasın.”, “İsyan çıkmışsa katliam meşrudur anlayışı yanlıştı ve şimdi bunu savunmak da yanlış.”, “Devlet, et, süt gibi mamullerin üretilmesine, pazarlanmasına kafayı yormasın.”, “Yargısız infazlar olmasın.”, “Ne mutlu Türküm diyene, Türkiye Türklerindir gibi sloganlar atmadan duramıyor muyuz?" ... diyorduk.
Bu tartışmalarda bu güne kadar hiç kimse yüzüme karşı; “Aykırı görünmek dikkat çekmek ve başkaları tarafından konuşulmak için böyle konuşuyorsun” gibi laflar etmedi. Arkamdan bu şekilde konuşanlar oldu mu onu da bilemiyorum. Bu devirde bile hala bu tür söylemleri aykırı bulan ve günahımı alanlar vardır belki de.
Yıllardır bıkıp usanmadan söylediğimiz şeyler, neredeyse bütün dünyada siyasi fikir olarak dahi görülemeyecek kadar bilindik ve normalleşmiş şeyler. Bütün kutsal kitapların insani değerler bağlamında anlattığı şeyler. Ters yöne doğru gitmekte olan bizler değiliz aslında…
Aykırı olan ben değilim yani. Gıybetimi yapıp da günaha girmeyin sakın. O yanlışlıkları, o acımasızlıkları desteklediğiniz için, Kuran’a ters söylemlerde bulunduğunuz için günah defteriniz oldukça kabarık durumda zaten.