- Kategori
- Futbol
TFF'nin yanlışı UEFA'dan döndü

3 Temmuz sabahı başlayan Futbolda Şike ve Teşvik davası uzun süredir ülke gündemi meşgul etmekte ve her geçen yeni olaylarla ile gündem yaratmaya devam etmektedir. Son olarak UEFA temsilcisinin Türkiye ziyareti ve ardından alınan şok Fenerbahçe kararı Türk futbolunda yeni bir tartışmanın başlamasına neden oldu.
Eski bir futbolcu olarak önce şunu belirtmek isterim. Futbol kulüpleri, yöneticiler, teknik direktörler, futbolcular ve futbolun içinde yer alan diğer tüm unsurlar futbol müsabakası talimatnamesine uymak zorunluluğundadır. Burada bir diğer önemli husus sadece ülke federasyonunun talimatına değil bağlı olunan uluslararası federasyonların da talimatlarına uyma zorunluluğudur.
Kısaca bir futbol müsabakası oynanırken TFF, UEFA ve FİFA'nın hazırlamış olduğu talimatlara uymak ve aykırı bir davranışta bulunmamak kuraldır. Bir talimata uyup, diğerini ihlal etmek gibi bir şey söz konusu değildir. Maç esnasında 3 talimata uygun hareket edilmelidir. Talimatlardan herhangi birine aykırı davranışta bulunmak, her federasyon için ayrı ayrı cezalandırma yetkisini ortaya çıkarır. Aykırı davranış gerçekleştiğinde öncelik ülke federasyonundadır ve gerekli cezai işlemi uygulamalıdır. Gereken yapılmazsa diğer federasyonlar tarafından gerekli işlem yapılabilir.
3 Temmuzdan beri gündemi meşgul eden şike soruşturmasında olaylar Fenerbahçe futbol kulübünün üzerine endekslenmiş ve sadece Fenerbahçe'ye yönelik bir soruşturma gerçekleştiriliyormuş gibi bir hava yaratılmıştı. Diğer kulüpler çok fazla gündeme getirilmemişti. Hemen arkasından ise 2. bir dalga ile diğer bir büyük kulüp olan Beşiktaş'a operasyon yapılmış ve sessiz, sedasız 3 insan tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Sivas, Karabük, Eskişehir, Mersin, Gençlerbirliği, Buca ve Ankaragücü takımları ise aynı soruşturmada yer alan diğer kulüpler ancak onlar ile ilgili tek bir gelişme ya da haber gündemde yer almamaktadır.
O günden bu yana çok şeyler konuşuldu, çok şeyler tartışıldı ancak kimse kesin bir şekilde olay budur ve sonuçları bu olacaktır diyememişti. Bu durum Pierre Corno'nun Türkiye'ye gelerek, soruşturmayı yürüten savcı ile görüşmesine denk devam ederken, birdenbire ziyaret sonrası UEFA'ya vermiş olduğu rapor sonrasında alınan şok karara kadar devam etti. Şimdi herkes madem belgeler vardı, şike olayları tespit edilmişti niçin TFF gerekeni yapmadı, diye sorgulamaya başladı. TFF olayın gerçekleştiği ilk günden beri hep kaçak dövüştü ve bahaneler üreterek arkasına sığındı. Çünkü göreve yeni gelmişlerdi ve böyle bir ağır durumla karşılaşabileceklerini akıllarına getirmemişlerdi. Acemiliğin, iş bilmezliğin ve cesaretsizliğin sonunda da böyle bir olayın olmasına zemin hazırladılar.
Bir arkadaşımla şike olaylarını konuşurken şöyle bir ifade kullanmıştım. "Eğer şike yapıldığına dair şüphe dahi varsa hangi kulüp olursa olsun gereken yapılmalıdır. Federasyon gereken kararı alarak, yaptırım uygulamalıdır. Takımların büyük olması, camiaların önemli olması bir engel olmamalı ve siyasi davranıp, yanlış bir eylem içinde bulunulmamalı" demiştim. Arkadaşım bana itiraz etmişti ve bende ona eğer bu dediklerim yapılmazsa, bizim yerimize UEFA bunu yapar, yapmazsa FİFA yapar ama mutlaka biri gelir ve bu işi bitirir, demiştim. Yazının ilk bölümünde vermiş olduğum bilgi bunun sebebini daha iyi anlamanız içindi, TFF ben karar vermek için onu beklerim, bunu beklerim diyebilir, kendince doğru olanı da yapıyor olabilir ancak UEFA ya da FİFA bunun aksini düşünürse, hiçbir şey sormadan ya da fikir belirtmeden gelip, dosyaları inceler ve kararını verebilirdi ki zaten öyle de oldu.
Burada tek fark direkt kararı UEFA kendisi vermeyip, bu kadarı TFF'ye verdirmiştir. Bunun nedeni iki şekilde açıklanabilir. Birincisi ileride doğacak hukuki sonuçlardan kurtulmak, ikincisi ise TFF'nin hala olaylarla ile ilgili tek yetkili kurum olarak gösterilme isteğidir. Bir nevi UEFA kapalı bir şekilde TFF'yi uyarmış hatta tehdit etmiştir. Verilmek istenen mesaj "gerekeni yapın ve zamanı uzatmayın yoksa biz bu işi sizin yerinize yaparız"dı. Şimdi bu mesajı alan TFF hızlı bir şekilde bir şeyler yapabilmek için alelacele, düşünmeden karar almaktadır. En başında olayları iyi irdeleyip, birilerinin söylediklerine göre değil, kurallara göre süreci yönetip, gereken kararları alsalardı, böyle bir duruma gerek kalmayacaktı.
Şimdi doğal olarak bu ülkede yaşayan herkes şu soruyu TFF'ye soracaktır. "Kardeşim 26 gündür dosya inceliyorsunuz, hatta kozmik odalar, kurullar kurdunuz ve uzman dediğiniz insanları görevlendirdiniz, sizin 26 günde veremediğiniz kararı UEFA 1, 5 saatlik görüşme sonrası nasıl verdi?" Pierre Corno savcı ile ne konuştu, savcı hangi belge ve bilgileri paylaştı bilemiyoruz ancak kesin olan bir şey var ki UEFA karar alabilecek kadar bilgiyi elde edinmiş yoksa asla böyle bir yaptırım uygulayarak, Fenerbahçe'yi Şampiyonlar Liginden ihraç etmezdi. En basit hali ile olası bir yanlış karar milyonlarca euro tazminat ödemeği gerektirir ki UEFA emin olmadığı bir konuda böyle bir riske girmez. Ayrıca zaten TFF başkanı da bu yönde bir söylemde bulundu. "UEFA yetkililerine doğacak hukuksal sonuçların sonunda olası tazminleri gidermeleri gerektiğini bildirdik dedi ve onlarda bu talebi kabul ettiler".
Yani UEFA sen gerekeni yap, biz böyle bir şey gerçekleşirse üzerimize düşen neyse yaparız, demiş oldu. UEFA kendinden emin olmasaydı böyle bir karara imza atmaz ve bunları söylemezdi. Şimdi ne olacak? Büyük bir ihtimalle TFF aldığı kararın arkasında durabilmek adına Fenerbahçe'yi küme düşürmeyecek. Fenerbahçe bugün gerçekleştirilecek kura çekimine temsilci göndermeyeceğini açıkladı. Böyle bir ortamda liglerin başlayacak olması ne kadar doğru tartışılır. Temennim bir an önce olayların açıklığa kavuşması ve kararların alınarak yola devam edilmesi. Yoksa bu kaos ortamı birilerini beslemeye devam edecek.