Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mayıs '11

 
Kategori
Sinema
 

The shining

The shining
 

The Shining


Sinemanın en etkileyici gerilimlerinden birisi Stephen King'in romanından usta yönetmen Stanley Kubrick tarafından 1980 yılında beyazperdeye uyarlanan The Shining (Cinnet) filmidir. Filmin kadrosunda Jack Nicholson (Jack Torrence), Shelley Duvall (Wendy Torrance) ve ufaklık Danny Torrance rolünde Danny Llyod yer almaktadır. 

Filmin konusundan kısaca bahsedecek olursak: 

Jack Torrence, Colorado dağlarında bulunan Overlook Oteli'nin kış bakıcılığı görevini üstlenir. Kış mevsiminde ailesi ile birlikte aylarca otelde yaşayacaktır. Bu sessiz ve sakin görünen ortamın yazılarını yazmak için biçilmiş kaftan olduğunu düşünen Jack için işverenin son bir hatırlatması olacaktır. Yıllar önce Overlook Oteli'nin kış bakıcılığını üstlenen Delbert Grady girmiş olduğu buhran sonucu eşi, iki kızı ve kendisini öldürmüştür. Bir anlık da olsa anlatılan bu hikaye Jack Torrence'nin tüylerini diken diken etse de görevi kabul eder. Jack'in küçük oğlu Danny'nin psişik güçleri bulunmaktadır. Otelde kötü ruhların olduğunu hisseden Danny, babasının kötü ruhlar tarafından kontrol edileceğini farkeder. Babasının kötü ruhlar tarafından yönetildiğini ve giderek çıldırdığını gören Danny ve annesi Wendy için kaçış yolu çok da kolay olmayacaktır. 

Filmi bu kadar başarılı kılan en büyüt etken ise şüphesiz Stanley Kubrick faktörüdür. Gerilimin dozunu mükemmel ayarlamış diyebiliriz. Filmin gerilim dozu öylesine işlenmiş ki bazı yerlerde dozu biraz arttırsa o korkuyu almış olacak ve film, izleyen için bitecek belki de. Ama Kubrick ne yapıyor, bir noktaya kadar geriyor, sonra rahatlatıyor ve sonra tekrar başlıyor germeye. Buna da Stanley Kubrick ustalığı desek yanlış olmaz heralde. Film bir vakte kadar Kubrick'in sinirlerimizi hallaç pamuğu gibi atmasıyla geçerken, ikinci perde de sahneye Jack Nicholson çıkıyor ve muhteşem oyunculuğunu sergilemeye başlıyor. Oynadığı karakterin gerçekliğini seyirciye o kadar başarılı aktarıyor ki bir an için kapıları pencereleri kontrol etme hissine kapılıyor insan. 

Sonuna kadar gerilimin doruk noktasında seyrettiği The Shining'te en beğendiğim sahnelerden biri küçük Danny'nin bisikletiyle otel koridorlarında gezerken devamlı birşeyler olacakmış hissi vermesi, bir diğeri de otelin bahçesinde labirent şeklindeki bitkilerin arasındaki kovalamaca sahnesi. İşte bu iki sahne insanı gerim gerim geriyor, bir süre koltuğa falan oturamaz hale getiriyor insanı. Filmin karakterleri, yönetmeni, çekimi, kullanılan müzikler...vb.herşey iyi hoş da göze batan tek eksiklik bence Wendy karakterine can veren Shelley Duvall olmuş. Bırakın Jack Nicholson'ın muhteşem oyunculuğunu, 7 yaşındaki Danny'nin bile oyunculuğu daha izlenesidir. Onun yerine bir başkası olsa çok daha güzel olurmuş diyebilirim. Zaten filmle ilgili detaylarda Stanley Kubrick'in Shelley Duvall'in bulunduğu bir sahneyi 127 kez çekmiş olması göze çarpmaktadır. 

Her ne kadar romanın yazarı Stephen King, Kubrick'in filmini romanını yansıtmadığı gerekçesiyle beğenmemiş olsa da bence gerilim türünün en başarılı örneklerinden. İzlememiş olanlar mutlaka izlesin derim. Hatırlatmadan da geçemeyeceğim, izlerken ya yanınızda birileri olsun ya da gecenin ilerleyen saatlerinde izlemeyin. Son olarak da sizlere 'redrum' diyerek yazımı tamamlıyorum. 

Şimdilik hoşçakalın. 

 
Toplam blog
: 92
: 2632
Kayıt tarihi
: 28.01.09
 
 

Parliament Sinema Klübü'nde yayınlanan filmleri izlemek için çocuk halimle uykudan feragat ettiği..