Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

04 Haziran '17

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ticaret lisesinden bakkal ve markete

Ticaret lisesinden bakkal ve markete
 

1960 lı yıllarda  Ticaret Lisesinde okurken Satış Reklam diye bir dersimiz vardı. Bence muhasebe kadar bu okula gerekli bir dersti. 
 
Daha sonra meslek hayatımızda yanımızda eğitim alan Ticaret Liseli öğrencilerden bu dersin de Ticaret Hukuku, Mal bilgisi, Mali Cebir, İstatistik, Turizm, Ekonomi gibi müfredattan kaldırıldığını öğrenmiş, üzülmüş, hayret etmiştim ‘’peki siz meslek dersi olarak ne okuyorsunuz?. Düz liselerden farkınız ne?’’ Diye sormuştum..
 
Ben meslek derslerini severdim.. İlgi duyardım onlara. Satış Raklam dersine de özel ilgim vardı. Reklam ve afiş ödevleri ile de meslekte yaratıcılığı teşvik eden bir dersti. O zamanlar reklam etkisi bu kadar anlaşılmıyordu. Televizyon hayatımıza henüz girmemişti. Basılı yayın gözdeydi.
 
Bu dersin ilginç bir de kitabı vardı. Köpeğin adamı ısırmasının haber olamayacağını ama bir adamın köpeği ısırmasının haber olabileceğini ilk o kitaptan öğrenmiştim!... Haberdeki başlığın da haberin okunması için önemli olduğunu yazardı. Örneğin; bir şoförün yüzüne konan sineği kovalamak isteyip, direksiyon hakimiyetini kaybedip arabayı devirmesi haberini ‘’bir sinek, koca otobüsü devirdi’’ başlığı haberin okunmasını sağlar’’ diye yazmıştı.. 
 
Zaman zaman yazılar yazdığım Milliyet Blog’da ben başlığın ne kadar etkileyici olduğunu okunma sayılarından anlayabiliyorum hala..
Aslında konuya başka bir taraftan girecektim ben.. 
Satış Reklam kitabındaki gözlem ve örneklerin çoğu Avrupa veya Amerika’dan alınmış olabilirdi ki sık sık marketlerden bahsediyordu. 
 
Örneğin marketlerde et reyonun en sonda olması gerektiği, temel ihtiyaç maddesi olduğu için oraya gidene kadar müşterinin başka şeyler görüp alabileceği, etlerin satıldığı bölümde renkli ışık kullanılmaması, etleri çürümüş olarak gösterebileceği falan yazıyordu.. 
Oysa o tarihlerde biz marketi tanımıyorduk. Olmayan şeyler anlatılıyor gibi hayal ediyorduk sadece..
 
Tarihi semtimizde  bizim marketlerimiz Kayserili Mehmet amca, Lambo, Abdullah ağabey, Turgut ağabey (eski Foti dükkanı) Sabahattin, Remzi Muzaffer ağabeylerin bakkal dükkanlarıydı, mahalle aralarında daha başka bakkallar da vardı.. 
Şimdi akmayan Kayışdağ çeşmesinden Karakolhane caddesine girildiğinde sıra sıra meşhur marketleri görüyorum o semtte.…Sokak aralarında bile bunların minileri var.. Her yerde böyle.. Ülkenin tüm alışveriş tekelini sayıları 10-15 i bulan bu marketler elinde bulunduruyor.. 
Belki günün şartları böyle bilmiyorum ama bu marketler bana hala buz gibi geliyor… 
Düşünüyorum.. Acaba onların yerine yine mahalle bakkalları olsa alışveriş aksar mıydı?.... 
Bunun cevabını vermek zor çünkü onlar tek tük bazı yerlerde dirense de, asla olamayacak… 
Kredi kartları, veresiye defterinin yerini almış bir kere. Devir yaz deftere değil, yaz karta dönemi..
 
Aradan geçen 50 yıl sonra zaman zaman dönem arkadaşları toplantımızda bir araya geldiğimiz, o zamanlar genç ve yeni bir öğretmen olan Satış Reklam hocam  ile beraber olduğumuzda bunları konuşuyoruz.. 
Sevgili hocam ‘’Sizden hemen sonra idi. Ticaret Lisesinden Satış Reklam dersini kaldırdıktan sonra beni ne yaptılar biliyor musunuz?’’ Diye sormuştu son bir araya geldiğimizde…
Bilemezdim.. Okuldan sonra vakit kaybetmeden iş hayatına başlamıştık.. Cevabı günümüzde meslek liselerine verilen değer kadar trajikomik idi.. 
-‘’Beden hocası!!... 
Oysa bugün Almanya'yı Almanya yapanın meslek okulları olduğu söyleniyor..
Marketten önceki, bakkaldan öte, esnaftan öte, semtimin  bir parçası, semtimin aynası, semtimin ta kendisi, bizden biri olan fakir fukara babası tüm  bakkallara saygı ve rahmetle…
 
Toplam blog
: 465
: 918
Kayıt tarihi
: 15.01.09
 
 

İstanbul doğumluyum.. İstanbul'un  tramvaylı döneminden bu şehirde yaşıyorum. Gençlik yıllarında ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara