Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '22

 
Kategori
Kitap
 

Tiridine Bandım

Tiridine Bandım
 
“Cemo”, “Cemile”, ”Ali Dayı”, ”Kaynana”, ”Kaçma Güzel Kaçma Ben Adam Yemem” gibi sözleri mizah içeren hareketli türküler 
söylerdi; ama 1940’lı yıllarda söylemeğe başladığı, hemen her konserinde halkın birkaç yenilenmesini istediği, gelecekte on unla özdeşleşecek türküsü” Tiridine Bandım” olacaktı.
 
Of oooof (Hey heeey)    
 Sabahleyin erken çifte giderken aman aman        
Öküzüm torbadan düşmüş gördün mü amanini yandım.
 
Amanini amanini amanini yandım          
Tiridine tiridine tiridine bandım
Bedeva mı sandın para virdim aldım.
 
Of oooof (Hey heeey)
Manda yuva yapmış söyüt dalına aman aman     
Yavrusunu sinek kapmış gördün mü amanini yandım.
 
Amanini amanini amanini yandım          
Tiridine tiridine tiridine bandım  .
Bedava mı sandın Para virdim aldım. 
 
Zehra Bilir,   “Tiridine Bandım” la bütünleşmiştir. Bu türküyü söylerken mendilini sallar, izleyenleri coştururdu. Sahneye, akıcılık, canlılık, çekicilik getirirdi..
Kimdir Zehra Bilir? Agavni’nin kızı Eliza Ölçüyan’dır.26 Mart 1913’te dünyaya gözlerini Arapgir’ de açmış, adını babası Harutyun ’un arkadaşı İshak koymuştu. Doğumu gerçekleştiren Fatma Ebe, uzun ömürler dilemiş;  dileği tutmuş “Türkü Ana”  28 Haziran 2007’de 94 yaşında veda etmiştir. 
Sabah Gazetesi'ne verdiği bir demeçte biyolojik babasının kendisi 1,5 yaşındayken I. Dünya Savaşı sırasında hayatını kaybettiğini söylemiş ve "Ben Türk babamı bilirim. Nüfusta adım Ermeni adıymış ama ben Türk'üm, Müslümanım." demiştir.
Harutyun, dört yüz yıldır bu topraklarda kök salmış Arapgirli Ermeni bir ailenin oğluydu. Yakın bir Ermeni ailenin kızı, ço
cukluk arkadaşı Agavni ile evlenmişti. Bölgenin en büyük kilisesi Surp Astvatzatzin’de nikâhları kıyılmıştı.
 
Harutyun, Birinci Dünya Savası’ nda  askere gider, dönmesi için Agavni günlerce bekler; ama dönemez. Zehra, henüz iki yaşındaydı. Altı yaşında okula başlar. Akıllı, çalışkan bir çocuktur. Arapgir düğünlerinde; yöreye özgü neşeyi, üzüntüyü, inancı dile getiren türküler söylenir, halk oyunları oynanırdı. Zehra, bu türküleri belleğine kazırdı. Türkü defterine geçirirdi.
 
Zehra, iki yaşındayken 1915’de Ermeniler için göç başlar; ancak babasının askerde olması nedeniyle tehcir listesinde yer alamamışlar: ama tüm akrabalarını kaybetmişlerdir. İsyancılar, halkı kendilerine destek vermeye çağırıyorlar, destek vermeyenlere baskı yapıyorlardı.Zehra’nın anası  Agavni, Kayseri’deki yakınlarına  gitmeğe karar verir. Hasan Ağa’yla anlaşarak yaylı bir arabayla Arapgir’ den, yola çıkarlar. Bozuk ve güvenli olmayan yollarda zorluklar, yokluklar içinde  günlerce yol  almaya çalışırken yolda karşılaştıkları atlılar tarafından soyulurlar, soyguncular yiyecek çıkınlarını, paralarını alırlar; beş parasız Kayseri’deki yakınlarına ulaşırlar.Türk Halk Müziği ses sanatçısı Orta öğrenimini Elazığ ve Kayseri’de yaptı. 
 
Besteci Artaki Candan’dan usul ve nota dersleri aldı..Zehra, ortaokulu bitirince aile İstanbul’a taşınmaya karar verdi. İstanbul’a göç ettiklerinde Zehra, on dört yaşında, kendini  Müslüman olarak tanımlayan genç bir kızdı. Zehra ve ailesi kendilerini, farklı bir ortamda buldular. Zehra, Halkevleri kurslarına katıldı. Katıldığı kursları başarıyla bitirdi. Daktilocu olarak 33 yaşına kadar çalıştı. 
İstanbul Şehir Tiyotrosu  Operat bölümüne, Muhsin Ertuğrul’un açtığı dansözlük sınavını kazanarak girdi.Lüks Hayat, Üç Saat, Deli Dolu operetlerinde, Semiha Berksoy, Bedia Muvahhit, Muammer Karaca, Vasfi Karaca, Hazım Körmükçü gibi dönemin ünlü tiyatro sanatçılarıyla aynı sahnede görev aldı.
 
1935’de ilk eşi ve çocuğunun babası mühendis Selahattin Bilir’le tanıştı ve evlendi Bilir soyadını ilk eşinden alıyor. Selehattin; neşeli,becerikli,dost canlısı, kendini seven bir kadınla evlenmişti. İstanbul’dan ve müzik ortamından ayrılarak eşinin görev yaptığı Sıvas, Malatya, Elazığ, Dıyarbakır ’a gitti.Bu kentlerin, beldelerinin ,köylerinin türkülerini derledi. İki yüz ellinin üzerinde türkü derlemiş ve Türk müziğine kazandırmıştı. Çocukluğunu geçirdiği Arapgir’in düğünlerinde; gençliğinde Anadolu  dağ köylerindeki çobanların kavallarında özünü bulduğu türkülerin, müzik kimliğinin oluşmasındaki katkısı önemlidir. Zehra, zamanla türkü repertuvarını genişletiyor; türkülerini yöresel ağızlarla söylemeyi yeğliyordu.
 
Eşi Selahattin’le Arapgir’e gider,Zehra.Zehra’nın doğduğu ev Arapgir’in merkezindeydi. Evi bildiği yer, doğduğu değil, büyüdüğü evdi.Çocukluğu,taş bir konakta geçmişti; önünde,büyük bir meyve bahçesi.Önünde,askerlerin nöbet tuttuğu, eski küçük kiliseden bozma askeri depoya yakındı. Bitirdiği ilkokulu anımsıyordu. Evlerinin önünde durup uzun uzun baktı. Her yerin,her şeyin değiştiğini, kimi evlerin, Ana Kilise’nin (Surp Astvatzatzin) harap olduğunu, mavi ve pembe melek resimlerinin kazındığını Ana Kilise’nin ek binalarının ilkokula dönüştürüldüğünü  gördü, üzüldü
 
Doğduğu, çocukluğunun ilk yıllarının geçtiği Arapgir’i unutamıyordu. Arapgir’in yaşantısında ayrı bir yeri ve önemi vardı. Birçok Arapgirli öğrenciye, yöresel dernekleri aracılığıyla karşılıksız burs vermiştir.1985’te adına düzenlenen şarkı yarışmasında onur konuğu olmuştur. Memleketine yaptığı hizmetler nedeniyle doğduğu evin sokağına “Zehra Bilir ”adı verilmiştir
 
Zehra’nın plakları, toplumun büyük kesimince ilgiyle dinleniyordu. Plağında yer alan türküler, radyoda da duyulmaya başlamıştı. 
 
Taksim, Tepebaşı, Maksim, Küçük Çiflik Parkı, Belvü Gazinoları Novotin’de sahne alan Safiye Ayla, Müzeyyen Senar, Hamiyet Yüceses gibi Türk Sanat Müziği’nin ünlü solistleri sahne alıyorlardı. Bu solistleri izliyor, onlar gibi solist olmayı amaçlıyordu. Zehra, Nedim Bey’in önerisiyle sahneye çıktı; mendili sallayarak iki türkü söyledi; yer yerinden oynadı. Bir yıldız doğuyordu. Zehra beklediğinden çok ilgi gördü; ama eşi Selahattin sahneye çıkmasını istemediğinden,  ayrıldılar. Zehra’nın sahne alma sevdası, evliliğinin önüne geçmişti. Profesyonel nitelikte assolist olarak sahneye çıktı. Mahalli giysi ve ağız ile türkü söyledi. “Türkü Ana” diye ünlendi
 
Zehra’ya “Türk Ana” unvanını Kore Savaşı muhabirlerinden Hikmet Feridun Es verir. Bir Amerikan subayının “Tiridine Bandım” türküsünü söyleyen Zehra’yı, gazeteye “Türkü Ana” olarak yazar.(Mine Şenocaklı, Sabah gazetesi 2002 tarihli Zehra Bilir röportajı)
Zehra Bilir (Türkü Ana) sesiyle, türküleriyle yaşamaktadır; çünkü Türk Halk Müziği’ne kendine özgü yorumu, derlemeleriyle değer katmış; sahnelerin ilk halk assolisti. İki yüz ellinin üzerinde türkü derlemiş ve Türk müziğine kazandırmıştı.(Nil Mühür, Tiridine Bandım, Zehra Bilir, s.112)
 
Zehra’nın, Selahattin’den Ergün adlı bir oğlu olmuştu. Zehra,  Arapgir sokaklarında oynayarak geçen çocukluğunu, arkadaşlarını anımsar, oğlunun da benzer bir ortamda çocukluğunun geçmesi için çaba gösterir.
Zehra, Zonguldak’a konser için gittiğinde, Necmi Ergener’le tanışır; Necmi, Zehra’nın müzik yaşamına, sahne almasına karşı olmadığı gibi desteklediğinden evlenirler. Otuz yedi yıllık eşi, yaşam arkadaşı Necmi’yi 1989’da kaybeder.
 
Sanatçı; sahneye şalvar, çarık gibi giysilerle çıkması ve özellikle elindeki mendili sallamasıyla ve türküleri yörelerine ait otantik özellikleriyle okumasıyla ilgi toplamıştır. Birçok türkü derlemesi de yaparak Türk halk kültürüne büyük katkıda bulunan Zehra Bilir, 1952 senesinde ardında pek çok plak bırakarak müzik hayatından çekilmiştir. Zehra Bilir, 28 Haziran 2007’de yaşadığı huzurevinde 94 yaşında yaşında öldü. 4 Temmuz 2007’de Zincirlikuyu Camii’nde öğle vakti kılınan cenaze namazının ardından, Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi( Vikipedi,21 Aralık 2021)
 
(Törenin ardından annesinin vasiyeti üzerine bir konuşma yapan Ergün Bilir, annesinin 1,5 yıl önce kendisine “Cenazeme gelecek olanlara teşekkür ediyorum. Ben orada olmayacağım ama gönlüm onla
rla” dediğini aktarırken, gözyaşlarını tutamadı. Bilir'in mezarına Arapgir 'den getirilen toprak atıldı. (Hürriyet,4 Temmuz 2007) 
 
Bu toprağa,Arapgir’ in karı, suyu karışmış; havası sinmiştir. Zehra Bilir, çocukluğunda bu toprakta oynamış, yürümüş, koşmuştur. Bu nedenle Zehra Bilir Arapgirlidir.
Kaynak:Nil Mühür,"Tiridine Bandım,Zehra Bilir"
 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..