- Kategori
- Eğitim
Tiyatro, çocuk, eğitim

Tiyatro, uyaran (verici) ile uyarılan (alıcı) arasındaki iletişimi vasıtasız gerçekleştiren bir sahneleme sanatıdır.
Kitle psikolojisine ve aynı yaşantı algısına dayanan tiyatro, vermek istenilen iletiyi bireysel anlayışa dönüştürerek öğrenmeyi sağlayan ender sanatlardan biridir.
Tiyatro, yaşanılan çevrenin dünya görüşünü, hayata bakış açısını, gelenek göreneklerini, ilgi ve becerilerini, aksak yanlarını teferruatlı bir şekilde yansıtır.
Kültürün maddî ve manevî unsurlarını sahnede birleştirerek, “iletiyi” seyircinin düşünce potasında olgunluğa eriştirir.
Bir nevi, çok çeşitlilik olan tiyatro, sosyal yapı için yetkin öğrenci/insan tipini hazırlayıcı unsurdur.
İçinde barındırdığı; müzik, dans, edebiyat, dekor tasarımı, iletişim gücü... sayesinde, insanın bütün duyu organlarına hitap edebilen tiyatro, tesir kuvveti bakımından yaşayarak öğrenmenin her daim hizmetinde olmuştur.
Özellikle gelişmiş ülkelerde, tiyatronun kültürü sürdürücü ve eğitime etkisi araştırma konusu yapılıp, okullarda yaygınlaştırma faaliyetlerine gidilmektedir.
Oyuncu ile seyircinin yüz yüze iletişimi, zihinsel süreci hızlandıran bir meşgale haline dönüşmüştür.
Çocuk için de aynı durum söz konusudur.
Bunun bilincinde olan eğitmenler son yıllarda tiyatrodan fazlası ile yararlanma yoluna gitmiştir.
Kalıcı öğrenmenin temelinde, bilginin, bütün duyu organlarına hitap etmesi esastır.
Bu sebeple, kişinin duyu organlarının etkin bir şekilde eğitilmesi icap eder.
Hâl böyle olunca, tiyatro, çocuğun duygularını biçimlendiren vazgeçilmez bir eğlence ve öğrenme merkezi konumuna gelmiştir.
Okul çağındaki çocukların henüz çocukluk devresinden sıyrılamadıkları, buna bağlı olarak da hayal imgesini fazlası ile kullandıkları belirlenmiştir.
Hayal gücünün yoğun bir şekilde yaşatıldığı yerlerin başında da oyun gelir.
Oyun, çocuğun hayatında vazgeçilmez unsurdur.
Çocuk, oyun sayesinde elinde tuttuğu oyuncağına değişik imgeler/hayaller, farklı karakterler kazandırmaktadır.
Kurduğu yaşantılarda kullandığı oyuncaklar, onun algılama gücünü harekete geçiren besleyici unsurlarla doludur.
Cansız nesneleri taklitten hareketle canlılaştırarak konuşturması, çocuğun kurgusal yaşantıya atılmasına, dolayısı ile yeni hayat tecrübeleri edinmesine yardımcı olur.
Bir nevi, oyun, çocuk için, hayal ile gerçek arasında köprü görevini üstlenir.
Dil gelişimine yön veren bu canlandırma çalışmaları çocuğun hayal gücüne dayandığı için eğitmenlerin bir yere kadar, çocuğu oyun sırasında serbest bırakması gerekir.
Yönlendirme anlayışı çerçevesinde eğitmen, çocuğa sadece kendini ifade etmekte zorlandığı zamanlarda yardımcı olmalıdır.
Yaparak yaşayarak öğrenmenin temelleri bu devrelerde atılacağından; sorumluluk bilinci, beraber iş yapma eylemi, paylaşım, çocuğun hayatı algılayış ve ifade biçimini belirleyecektir.
Okul çağındaki çocukların fiziksel ve psikolojik düzeyi, devinim göstermekte, hareketli bir yapıya bürünmektedir.
Çocuğun sahip olduğu enerjiyi, hareket olanağı fazla olan oyunlarla boşaltması, bunu yaparken de öğrenme aktifitesini yükseltmesi, denge-yaşantı terazisinin farkındalığını artırır.
Oyun sırasında, hem repliklerin söylenmesi hem de uygulanması var olan enerjinin boşaltılması açısından dikkat çekicidir.
Araştırmalara göre, insanın, söyleyip yaptıklarını hatırlama gücü %
Oyun, buna bağlı olarak da tiyatro, çocuk için vazgeçilemez bir öğrenme ve davranış kazandırma aracıdır.
Çocuğun, hemen her ediniminin temelinde gözlem vardır.
Taklit diyeceğimiz davranış kalıpları, oyun ve tiyatro sayesinde çocuğun sosyalleşme kat sayısını artırır.
Tiyatro, sadece seyirlik bir eğlence aracı olarak görülmemelidir.
Duygu ve düşüncenin ifadesinde, özellikle çocuklar için, katılımlı öğretiyi sağlaması bakımından temel ölçek sayılabilecek bir ifade sanatıdır.