Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Eylül '16

 
Kategori
Deneme
 

Toplum Sofrasının Adabı

Yönetim sistemlerinin adı ne olursa olsun, adaleti inşa etmeyen bir sistem karmaşaya neden olur. Yönetim sistemleri bana göre bir sofraya benzer. Hekesin; yöneten, üreten, üretici, tüketici, yönetilenlerin hep beraber otordukları koskocaman bir sofra. Böyle bir sofra adaletle yönetilmek zorundadır. Aynı zamanda sofrada oturup, sofra sahibine saygısızlık etmek, sofraya da, sofradakilere de hizmet edenlere hakarettir. Böyle bir sofranın berektli olması, sofrada oturanların birbiriyle muhabbet halinde olması, dert ortakları olmaları da şarttır. Birbirinin derdine dert katanlar bir müddet sonra o sofrada yer bulamazlar, ya da kendiliklerinden başka sofralara dahil olmak zorundadırlar. Ama bu ilk etapta en yakın sofralardan biri olur. Bulgaristan, Irak ve Suriye halklarının zaman zaman Türkiye sofrasına dahil oldukları gibi...

Sofralar aile, yakın akraba eş dostlar arasında, bir köy meydanında, ilçede, ilde ya da en nihai devlette kurulursa fark etmeksizin huzur içinde yenen yemeğin tadı gibisi yoktur. Güler yüzlü bir ev sahibinin sofrasında bulunmak güzeldir, huzur verir. Huzur içinde yenen soğan ekmek bence; kavga arasında yenecek pirzoladan evladır.

Sofralar türlüdür, doğal olarak her sofrada yemek yiyenler olduğu gibi sofrayı hazırlayanlar, yemekleri pişiren, yemekleri servis edenler olmak üzere iyi bir ekip çalışması vardır. Yemeklerin lezzeti, yenen yiyeceklerin lezzetinden gelmez, çoğu zaman samimiyet ve güven bu sofranın en olmazsa olmazıdır. Bazı restoranlar belki de bu yüzden şu anda bizlere bir yandan yemek ikram ederken, mutfaklarını da naklen misafirlerine izletiyorlar. Bu gayet açık politika ben buyum, pişirdiğim yemeği pişiren insanlar bonelerini takmışlar, tertemiz çalışıyorlar mesajı veriyor. Bu gayet saygılı bir davranıştır ve bence takdir edilmesi gerekir. Bir şey ne kadar gizleniyorsa o kadar sıkıntı verici bir duruma neden olabiliyor. Tabi hiç kimseden yıllar boyu edindiği tecrübelerin başkalarına altın tepside sunulması olarak algılanmaması gereken bu durum insanların akıllarındaki şüphelerin yok olmasına neden olur. İnsanlar sosyal varlıklardır ve birlikte yaşamak zorundadırlar. Saygı toplumu inşa edenler soğan, sarımsak yeseler dahi bal tadı alabilirlerken, saygı toplumu inşa etmeyi başaramayanlar ne yerlerse yesinler zevk alamazlar. Saygının uğramadığı toplumlarda lezzet ara ki bulasın?

Sofralar sadece bir evde, mutfakta ortaya çıkmaz. Sofralardaki yiyecekler et ise onu yetiştiren çoban vardır, onu özenle kesen kasap vardır. Sofradaki yiyecekler sebzeyse eğer onu yetiştiren köylü, çiftçi vardır. Genellikle hayatları çok zor olan bu insanlar havanın eksi yirmilerde olduğu havalarda da elli derece sıcaklıkta da çalışır üretirler, yaşları çeşitli kaderleri aşağı yukarı aynıdır. Adil bir sofrada tarlada çalışan, yaylada hayvan otlatan, bu hayvan veya sebzeleri yiyeceğe dönüştüren ulaştıran adilce sofraya oturmalı ve biri diğerine saygıda asla saygısızlık etmemelidir. Belki de Türkiye Cumhuriyeti’nin onlarca yıldır en büyük sorunu bu olmuştu. Eti, sebzeyi yetiştiren sofraya asla yaklaştırılmaz ve onlar hakir görülürse, o etten ve sebzeden yapılacak yemekten yiyenler çok da huzurlu olamazlar.  “Emeksiz yemek olmaz derler, birlikten kuvvet doğar derler, kötülük yapan kötülük bulur derler, başkasının emeğini yiyenler etini yer derler,  kardeşine hainlik edenin sonu feci biter derler.”  Çok şey derler de insanlar arasında birçok şey söyler ama uygulama karşılığını bulmazsa laf ne işe yarar ki? Ekmek ararken çalışmayı angarya kabul edenler, torpili hak kabul edenler, sofradan daha fazla pay kapmak ve karılığında hiçbir emek sarf etmeyenler bunu hak görenlere ders için daha ne gerekir acaba? Hak yerini bulurken haksız olanlarda bile çoğu zaman çok fazla acıya neden olduğunu bu dünyada dahi görebiliyorsak, kim bilir öbür dünyada ne eziyetler vardır ki acaba? Aslolan yemek yiyebilmek için torpil peşinde koşmak değil, hakkına razı olmaktır. Ne yersen ye açlık bir süre sonra daha da şiddetli bir biçimde zuhur edecektir. Ta ki, beden ruhtan ayrılıncaya kadar ki onun da kararını veren Yüce Yaradan iyi ki, zamanı hayatın zamanını belirsiz kılmış. Ama kesin olan sonsuz olmayan sonluların sonudur. Hakkına razı olmayı beceremeyenler başkalarının haksızlıklarına haklı zemin hazırlamaktan başka ne yaparlar acaba?

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..