Toplumların değişimi

Bireyler aileleri, aileler toplumları, toplumlar milletleri milletler ise ülkeleri oluşturmaktadır.

Takdir edilmelidir ki ülkeleri oluşturan milletlerin de kendilerine özgü yaşam tarzları örf ve ananeleri bulunmaktadır.

Yaradılış itibari ile zaten farklılık gösteren insan oğlu huzur ve sükunet içerisinde yaşarken kendine özgü kuralları ve yaşama tarzlarını ortaya koyarak topluca yaşamaya başlamıştır. Bu kurallar sayesinde toplumların üzerlerinde egemenlik ve hakimiyet sağlamıştır.Bu düşünceler içerisinde oluşan üstün hakimiyet ve bencilik duyguları neticesinde kardeşliğin ve huzurun yerini baskılayıcı, zorlayıcı hatta birbirlerini katletme noktasında savaşmaları aşikar olarak ortaya çıkmıştır.

Toplumsal kurallar değişiklikler göstermesi nedeni ile kalıcı kılınması , tüm bireylerin eşit olarak yararlanması ve özellikle birbirleri üzerlerinde haksızlık yapılmaması için yazılı kurallar konulmuştur.Bu yazılı kurallara da anayasa ve kanunlar denilmiştir.Bu kuralların yapılmasında ise bireylerin, ailelerin, toplumların ve milletlerin yaşam tarzları, örf ve adetleri, dini inanışları inceden inceye araştırılıp kanun ve yasalara dönüştürülerek yönetim biçimleri ortaya konulmuştur.Bu yönetim biçimleri çeşitlilik göstermekle birlikte her millet kendine uyan kanun ve yasaları uygulamıştır.Bu yönetim biçimlerinde en adaletlisi olan egemenlik ilkesinin kayıtsız şartsız milletin olmakla birlikte Cumhuriyet yönetimidir.

Topluluklar yüzyıllar boyunca birbirleri ile üstünlük ve benim düşüncelerim daha iyi bu kabul görsün baskılamacı düşünceleri ile birbirlerini öldürmüş hatta aynı yaşam tarzı ve düşüncedeki toplumları sadece kendi düşünce ve yaşama tarzlarına aykırılık göstermesi nedeni ile tamamen yok etme çabası içerisine girmişler ve uygulamalar yapmışlardır.

Daha önceleri savaşın çeşitli acı gerçeklerini teknolojik araç ve gereçleride kullanarak birbirleri üzerinde deneyen ve uygulayan topluluklar günümüzde bu davranışların yerine toplumların bireysel boyutuna inerek onları zoraki olmamakla birlikte geniş zamanlara yayarak kişilik ve yaşam tarzlarını değiştirerek kendilerine uydurma veya yakınlaştırma çabası içerisine girmişlerdir.

Bu yaklaşımlar yazılı ve görsel olarak yaşamın her anına etki etmeye başlamıştır.İnsanın yaşam alanı değişirken kılık kıyafet, davranış, konuşma, yeme, içme, barınma ve hatta kişisel ilişkilere kadar her alanda geniş bir zaman yelpazesi oluşturularak asimile edilmeye başlanılmıştır.

Bu nedenler ile özellikle teknoloji çağını yaşadığımız şu günlerde teknolojinin nimetlerinden olumlu yönde yararlanarak olayları ince eleyerek ve sık dokuyarak olayın nereye varacağını tam algılayıp yapılması gerekenleri toplumumuza anlatmalıyız.

Toplum değerlerimizin örf ve ananelerimizle birlikte bir bütünlük sağladığı asla ve asla unutulmamalıdır.Bize özgü yaşam tarzımızı, Türk kimliğini oluşturan kardeşlik ve paylaşımcı yönlerimizi ön planda tutarak bunları gelecek nesillere mutlaka aktarmalıyız.Teknolojik nimetlerden faydalanmalı ve bu doğrultuda çaba harcamalıyız ki bizi biz olduğumuzdan dolayı tanısınlar ve örnek alsınlar.Bunun için mutlaka geçmişimizi bilmeli ve örnek almalıyız.Geçmişteki hatalardan ders çıkartmalı aynı hatalara düşmemek için uyanık davranmalıyız.

Geçmişimize ve geleceğimize sahip çıkan bireylerin daim olması temennilerim ile saygılar sunuyorum.

Şakir Hakan GÜKŞEN

Sağlık Memuru

Sahagu31@hotmail.com

30.12.2007