Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '14

 
Kategori
Güncel
 

Toplumsal düzen

Toplumsal düzen
 

imgeleyici resim


Günümüzün yaşamsal kodlarını epey önceleri okuduğum bir öyküye benzetiyorum.

Öykü bu ya, çok eskilerde Çin Hükümdarı Ling-Yu usta bir yönetici olarak bilinirdi. Ülkeyi tanrısal bir akılla yönettiği sanılırdı. Halkın geçmişi ile ilgisi kalmasın diye Çin’deki tüm kitapları yaktırmış; kitaplıkları ise darmadağın ettirmişti. Halk arasında dinginlik olsun, dirlik–düzen bozulmadın diye de afyon tarlaları şenlendirilmiş, afyon çekip esrar içmede herkes birbirileriyle yarışır olmuştu. Hükümdarlık dönemi “rüyasız, yorgun bir uyku geçiriyordu.” “Dünya var olmuş, ya da yok olmuş, kimin umurunda.”! Felsefesi bir inanç ilkesi gibi iliklere işlemişti. Herkes kendi dalgasını yaşıyordu. Bu denli yaşamı daha da çekici kılmak için kim bilir neler düşündüğü bir sırada, çok ivedi olarak müneccim başı gelmiş, hemen huzur kabul edilmiş, yaşlı hükümdar bu ivedilikten işkillenmiş, bunun bir nedeni olmalı diye düşünmüş. Ama müneccim başı bilge bir kişi idi. Söylediklerinde yanıldığı hiç çıkmamıştı. Her zaman yinelediği söz şuydu: “Nedenleri doğru görebilen kişinin sonuçtan kuşkusu kalmaz.”

Bu kez müneccim başı boşuna gelmemişti; yaklaşan korkunç bir felaketi haber verecekti. Felaket ise uzun sürecek bir yağmur sağanağı idi. Sanki mini mini bir “tufan”. Haberi öğrenen hükümdar ferahlamıştı. Çünkü; gelen yıkım, savaş, ihtilal, ayaklanma, cinslerinden değildi. Ama diğer yandan bilge müneccim korkudan tir tir titriyordu. Nedeni ise boşanacak yağmurun bulaştığı sudan içenler delirip çıldıracaktı.

Hemen vezirle toplanıp sarayın sarnıçlarını, küplerini yedek su ile doldurttular. Kısa bir süre sonra da beklenen sağanak başladı. Yağmurun suyunda içenler hemen çıldırıyordu. Günler geçtikten sonra sarayın dışında delirmeyen kimse kalmamıştı. Saygı değer yöneticiler, akıllı hükümdar, bilge kişiler halkın arasında dolaşamaz olmuşlardı. Kimseye meram anlatılamıyordu. Yasalar, yargıçlar, görkemli vezirler, bilgeler gırgıra alınıyordu. Bir curcunadır almış gidiyordu. Akıllı hükümdar acı gerçeği görmüştü: Artık işe yaramayan aklın delilikten üstünlüğü kalmamıştı.

Hükümdar; saraydakilere “Herkesin sağanak yağmur esnasında içtiği sudan sizde için” diye buyruk saldı. Bilgeler, vezirler, yargıçlar buyruğa karşı çıktılar. Çünkü; hükümdarın buyruğuna uymak, aklın ve bilgeliğin sonu demekti. Ama çaresizdiler. Hükümdar, “Herkes çıldırdıktan sonra birkaç kişinin akılla kalmasına ne gerek var?” dedikten sonra yağmur suyu ile dolu ilk bardağı kendisi yuvarladı. Ardından da saray erkanı… Böylece hükümdar, vezirler, bilgeler, yargıçlar birlik ve beraberlik içinde saray dışındaki deliler curcunasına katıldılar. Artık bundan böyle ahali ile aralarındaki anlaşmazlık uçurumu kapanmıştı. Neden sonra bu curcunanın adı “toplumsal düzen” oldu. Yeniden akıllananlar ise “deli” diye tımarhaneye tıkılıyordu.

Bitti.

Nizamettin BİBER

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..