- Kategori
- Aşk - Evlilik
Toplumsal yüklerin cinsel kimlikleri
Doğduğumuz andan itibaren kimliğimizi oluşturan tohumlar toplum ve ailemiz tarafından bilinçaltımıza ekilmeye başlanır. Toplumun kültürü, ailenin değerleriyle çocuğa geçen tohumlar, çocuk büyüdükçe şekillenmeye başlanır.
Toplumsal kimliklerimizin parçasını oluşturan cinsel kimlikte, kadın ve erkeğin çocukluktan itibaren oluşan, iki kişinin birlikteliğini oluşturan en çekici ve haz duyduğu rolüdür. Duyguların beden diliyle ifade edildiği, beden, ruh ve zihinsel bütünlüğün bir olduğu bir haldir cinsellik. Kadın ve erkeğin cinsel yaşamında ulaştığı haz yaşamının her alanına yansıyan bir haldir.
Toplumun kız ve erkeğe yüklediği kimlikte, cinsellikle ilgili ihtiyaçların bastırılmasıyla ve kendi hazlrının göz ardı edilmesine neden olur. Evliliklerde ortaya çıkan problemlerin çoğunluğu da bu ihtiyaçların bastırılmasıyla oluşan cinsel problemlerden kaynaklanır.
Nedir bu problemler; erken boşalma, vajınusmus, sertleşme bozukluğu, cinsel isteksizlik, travmalar, çiftler arasında iletişim problemleri …
İstediğiniz kadar problemlerinizi çözmeye çalışın ama asıl kaynağı bulamadığız sürece sorunlarınız hep çözümsüz kalacaktır. Peki bu sorunların oluşmasına neden olan problemler nelerdir?
Kız çocuklarının cinsellikle ilgili sorduğu sorular genellikle anne baba tarafından cevapsız bırakılır, ayıp ve günah olarak karşılanır. Kadın kendi ihtiyaç ve beklentilerini dile getirmenin ayıp ve günah olduğunu düşünerek büyütüldüğünden sadece erkeğin isteklerine ve beklentilerine cevap vererek mutlu olmaya çalışır. Kendi istek ya da isteksizliğini dile getiremeyen kadın içinde yaşadığı sıkıntıları paylaşamadığı, dile getirmediği için, zamanla yaşadığı bu sorun çiftin ilişkisine zarar getirmeye başlar.
Kadın eşine sorunlarını anlatamaz, çünkü eşinin vereceği tepkilerle ilişkisini çıkmaza sokacağından çekinir. Büyük olasılıkla da böyle olur çünkü erkeğin toplumdaki cinsel kimliği iktidar üzerine kurulu olduğundan eşinden gelen sorunu saldırı olarak görür ve kendinin yetersiz olduğu düşüncesi erkeğin gücü ve başarısını dolayısıyla erkliğini tehdit olarak algılar.
Kadın sorunu paylaşmaya cesaret ederek çözüm bulabilmek için bir uzmana danışalım dese bile erkek çoğu zaman sorunun kadından kaynaklandığını söyleyerek erkliğini gölgelemek istemeyecektir.
Sorunların çözümsüz kalması zamanla ilişkinin daha çıkmaz bir hale gelmesine neden olur ve eşlerin birbirine olan isteksizliği kadın ve erkeği birbirinden uzaklaştırır. Başlangıçta oluşan problemlerin üzerinin örtülmesi ve her şey yolundaymış gibi devam eden bu durum bir süre sonra ilişkiyi yormaya başlar kadın ve erkeğin birbirinden uzaklaşmasına neden olur.
Kadın ve erkek günlük yaşamın stresiyle birleşen yatak odası problemlerini bir süre sonra taşıyamaz hale gelir ve kavgalar başlar. Birbirini tetikleyen bu stres döngüsü bir süre sonra ilişkinin bütününe yansır ve daha büyük sorunlar oluşmaya başlar.Kadın ve erkeğin baştan beri konuşamadığı sorunlar sonunda ilişkiyi bitirmeye kadar gidebilir.
Buradaki sorun ne kadının ne de erkeğin suçudur aslında. Her iki tarafta toplumun onlara yüklediği rollerin cinsel kimliklerini oluşturmasıyla cinsel yaşamlarındaki sorunun temelini oluşmaktadır aslında.
Bu noktaya gelmeden önce çiftlerin birbirlerini anlamaya yönelik konuşabilmeleri, sorunu kavga boyutuna getirmeden bir çözüm bulabilmeleri gerekir. Çözümü bulamadıkları durumda mutlaka bir uzmandan yardım almayı denemeliler.
Daha mutlu ve keyfli bir hayat için… oy@
Sevgi ve ışıkla
Oya Tunka
Yaşam Koçu