Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mayıs '07

 
Kategori
Kültürler
 

Töre cinayetleri

Töre cinayetleri
 

Fotoğraf : Milliyet


Töre cinayetleri ve gerçekler.

Halide Edip Adıvar’ın, Vurun Kahpeye kitabını okumuşsunuzdur.

Ya da başarılı şekilde sinemaya aktarılmış halini izlemişsinizdir.

Törelerin acımasızlığını, gerçek yüzünü ,yaşadığımız acı olaylarda da görüyoruz.

Kuzey Irak’ta, Yezidi bir kızın Müslüman bir gence aşık olması da töreye kurban gidiyor.

Töre ne aşk dinliyor, ne vicdan, ne sevgi...

Araştırmalar, Kuzey Irak’ta da töre cinayetlerinin çokluğunu gösteriyor.

Ülkemizde ise maalesef nerdeyse günde bir töre cinayeti işleniyor.

2000-2005 yılları arasında 1091 töre cinayeti işlenmiş.*

%17’si Güneydoğu’da

%19’u Doğu Anadolu’da

Batı bölgelerinde işlenen töre cinayetlerinin de:

%24’ü Güneydoğu kökenli

%21’i Doğu Anadolu kökenli

Almanya’nın Hessen Eyaleti Çalışma ve Güvenlik Bakanlığının yaptığı araştırma sonuçlarına göre; 1999-2004 yılları arasında Almanya’da 45 töre ve namus cinayeti işlenmiş.

Cinayet işleyenlerin ve kurbanların %90’ı Doğu ve Güneydoğu kökenli vatandaşlarımız. Yukardaki verilerden hareketle töre cinayetlerinin, Doğu ve Güney doğu Anadolu bölgemizin bir kültürü olduğu gerçeğine varıyoruz.( *Bu bilgiler, Münih Üniversitesi Öğretim Görevlilerinden, Sayın Dr. Aydın Fındıkçı’nın bu konuda yaptığı bir çalışmasından alınmıştır)

Zülfü Livaneli’nin “Mutluluk” adlı romanı da bir ölçüde bu konuyla ilgilidir.

Van’ın Erçiş ilçesinin bir köyünde başlayan ve Batı bölgelerimizde devam eden töre ilgili olayı, Sayın Zülfü Livaneli romanında çok güzel dile getirmiş.

Aynı eserin filmini de izleme olanağı buldum.

Töre korkusu nedeniyle intihar eden kadınlarımızın ölüm nedenleri ise, ölümleriyle birlikte bir giz olarak kalıyor.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizin feodal yapısı, aşiretsel bağlar, erkek egemen bir toplum oluşumuz, töre cinayetlerinin oluşumunun kaynağını oluşturuyor. Cinsellik dendiği zaman, kadın cinselliği , bekareti , namusu koruma , sahip olma, sahiplenme, kavramlarının değerlendirilmesinin, yorumlarının, erkekler tarafından yapılmasından dolayı, töre cinayetleri olmaktadır.

Kadının bu konuda söz söyleme, yorum yapma değerlendirme hakkı yoktur. Namus nedeniyle işlenen töre cinayetleri, genellikle 18 yaşından küçük erkeklere işlettirilerek ceza indiriminden yararlanılması düşünülüyor.

Genellikle küçük kardeşe yaptırılıyor, bu çağ dışı ilkellik. Bazı zaman baba, amca dayı da bu işe karışıyor. Ailenin isteği dışında biriyle gönül ilişkisi, gayrimeşru bebek doğumu, evden kaçma, eşini terk edip başka biriyle kaçmak, kötü yola düşmek, başka din, mezhepten biriyle kaçmak veya evlenmek, töre cinayetlerinin oluşum nedenlerini oluşturuyor.

Yapan erkekler, cezalandıran da erkekler.

Erkek egemen yapı, aşiretsel bağlarla daha güçlenerek kadınlarımızı yok sayıyor. Ataerkil toplumlar, kadınların namusunu erkeğin namusu ve şerefi olarak kabul ediyor.

Kadın, erkeğin tapulu malı sayılıyor. .

Erkek her türlü özgürlüğe sahipken, kadınların her hareketi kontrol altına alınıyor, çoğu kez masum hareketleri, kendi istemi dışında gelişen zorla yapılan, yaptırılan durumlarda da yine cezadan kurtulamıyorlar.

Yukarda da bahsettiğim gibi ,Avrupa’da da yaşasalar, başka yerlerde de yaşasalar bu kısır döngü ve ilkellikten kurtulamıyorlar.

Cinayetlerle sonuçlanmayan cezalandırmalar da var.

Ahırlara kapatma, ağzını, burnunu, kulağını kesme, saçını sıfır numaraya vurma.

İntihara zorlama gibi insanlık dışı cezalar da verilmektedir.

Töre cinayetleri işleyenlerle, hapishanelerde yapılan görüşmelerde; yaptıklarında pişmanlık duymamış olmaları ise törelerin köklerinin çok güçlü olduğunu gösteriyor.

Kültürümüzün bir parçası olarak görülen bu ilkellikten kurtulmak için, sivil toplum örgütleri, yasal kuruluşlar, eğitim kuruluşları seferber olmalıdır.

Bu konu da basın yayın kuruluşlarına da büyük görevler düşmektedir.

Kurtulalım bu ilkellikten, cehaletten.

Erdoğan Şahin

 
Toplam blog
: 1410
: 1053
Kayıt tarihi
: 04.11.06
 
 

Emekli öğretmenim ve  emeklemeye devam ediyorum.  Emeklilik yaşamın sonu değil, yaşama yeni amaçl..