- Kategori
- Deneme
Torunlarıma Mektup

GİRİŞ:
Sevgili Torunlarım,
Mektubumu el yazıyla veya mavi dolma kalemle yazmak isterdim. Çünkü mektupların en güzeli el yazıyla yazılan mektuplardır. Eski Aydın Milletvekillerimizden eğitimci yazar ve şair M. Kemal Yılmaz bir sözünde şöyle derdi: “Mektup olsun da çamurdan olsun, var mı mektup gibisi” diye söylerken “aman ha, mektuplarınızı tükenmez kalemle yazmayın “ diye tavsiye ederdi. Gerçi teknoloji çıkalı mektup yazmakta tarihe karıştı. Ama buna rağmen ben hâlâ dostlarıma, arkadaşlarıma mektup yazmadan edemiyorum. Mektup yazmak benim için bir yaşama biçimidir diye düşünüyorum. Unutmayalım ki mektuplar birer yazılı tarihi belgedir. Edebiyatımızda bunun pek çok örnekleri vardır, Şair Cahit Sıtkı’nın yazdığı “Ziya’ya Mektuplar”ı gibi.
Sevgili canlarım, bu mektubu sizler için yazıyorum. Fırsat bulursanız bir okumanızı tavsiye derim. Bu mektubum bir vasiyet bağlamındadır, lütfen öğlece kabul ediniz. Unutmayınız ki dedeler torunlarını çok sever. Rahmetli anam derdi ki: Benim çocuklarım cevizin kabuğu, ama torunlarım cevizin içi gibidir. Artık torunların nedenli sevildiğini biliyorsunuz” diye söz ederdi. Anacığımı sırası gelmişken rahmetle anmak istiyorum. Mekânı cennet olsun. Babamla tartıştığını hiç görmedim. Sonra tutarlı ve tutumlu bir kadındı. Komşularıyla iyi geçinmeyi bilen bir kadındı. “Komşu komşunun külüne muhtaçtır “ dedikten sonra “komşularımızı sevmeliyiz” diyordu. Yüce Peygamberimiz Hazreti Muhammed( a.s.) bir sözünde: Komşusu aç yatarken, kendisi tok uyurken bizden değildir“ demiyor muydu?
Annemden söz ederken bizleri bin bir emekle yetiştiren babamı anmadan olur mu? O da şöyle derdi:” Eşek gibi çalışınız, ama aslan gibi yiyiniz, namerde muhtaç olmayınız, tutumlu olun, ama savurgan olmayınız. Kazancınızdan bir iki kuruşu bir kenara, yarına saklayınız, “sakla samanı, gelir zamanı ” diyordu. Unutmayınız ki “ düşenin dostu olmaz” paylaşmayı da bilin, bunları söylerken de cimri olmayı da asla tavsiye etmez, konukları da çok severdi. “ Veren elin, alan elden daha üstün olduğunu “ da belirtiyordu. Bizler böyle bir babanın elinden yetiştik. Sizlerin de böyle olmasını diliyorum…
Özellikle okumayı, yazmayı da sağlık veriyorum, çünkü söz uçar, yazı kalır ve yazmak yaşamaktır diye düşünüyorum. Sizlere zengin bir kitaplık bıraktım, arada sırada fırsat bulursanız gözden geçirmenizi de bekliyorum. Hayatım boyunca hem yazdım ve hem de okudum diyebilirim.
Aziz Torunlarım,
Zaman nelere gebedir bilinmez. Aha geldik ve gidiyoruz. Hayat zorluklarla doludur, yolu uzun ve oldukça çilelidir. Hayatta başarılı olmak her yiğidin harcı değildir. Napolyon hayatta başarılı olmak için “ para para para “ derken, Gazi M. Kemal Atatürk de “çalışmak çalışmak çalışmak “ diyerek çalışmanın önemli olduğuna ayna tutuyordu. “Çalışan demir pas tutmaz” derler. Unutmamak gerekir ki çalışmanın en önemlisi alın teridir.
Sevgili Torunlarım, çocuklarımdan birinin adını Diclehan diye verdim. Dicle-hanın Fırat’la birlik olup, Sakarya, Kızılırmak, Aras ve Menderes’le kardeş olmasını, candan dostluk kurmasını hep tavsiye ettim. Ben bütün yaşantım boyunca hep birlik ve beraberlikten yana oldum. Bunu babamdan ve atalarımdan öğrendim. Çünkü Edirne’den- Van’a kadar koca hür ve özgür bir vatanda yaşıyoruz. Birlik ve beraberliğe ve de kardeş olmaya ihtiyacımız (gereksinmemiz) vardır. Hacı Bektaş-ı Veli bir sözünde şöyle der: Bir olalım, diri, olalım, iri olalım “ diyor. Ünlü halk ozanı Yunus Emre ise:
“Gelin tanış olalım,
İşi kolay kılalım
Sevelim, sevilelim
Dünya kimseye kalmaz”
derken bir başka deyişinde de şöylece vurgular:
Elif okuduk ötürü
Nazardan eyledik götürü
Yaratılmışı severiz
Yaradan’dan ötürü..
Koca Yunus’un belirttiği gibi bu koca ülkede özgür kalmayı istiyorsak renk, dil, din mezhep farkı gözetmeksizin birbirlerimizi kardeşçesine sevmeliyiz. Vatanımızın bölünmesine ve şanlı bayrağımızın yere düşmesine asla fırsat vermemeliyiz. Tüm hayatımız boyunca İstiklal Marşımızın amacına uygun olarak yaşamalıyız, atalarımızın yedi düvele karşı “ Çanakkale Geçilmez” yapan kahraman bir ırkın torunlarıyız. Sözü fazla uzatmak istemiyorum. Bizim tarihimizde Şeyh Edebali diye bir eren vardır. En güzelini, en doğrusunu o söylemişlerdir. Sizleri Şeyh Edebali’nin veciz bazı sözleriyle baş başa bırakıyorum. Bu altın gibi sözlere kulak vermenizi diliyorum.
Şeyh Edebali ( 1206- 1326) şöyle der:
CahiI iIe dost oIma: iIim biImez, irfan biImez, söz biImez; üzülürsün.
Sen seni biI; ömrünce bu yeter sana.
UkaIayIa dost oIma: Çok konuşur, boş konuşur, kem konuşur; üzülürsün.
Aç gözIü iIe dost oIma: ikram biImez, kuraI biImez, doymak biImez; üzülürsün,
GörgüsüzIe dost oIma: YoI biImez, yordam Kimsenin umudunu kırma.
Mert oI, yürekIi oI, usuI biI, adap biI, sınır biI.
Ama bunIarı nerede ve nasıI kuIIanacağını biImezsen
sabah rüzgarlarında savruIur gideriImez, kuraI biImez; üzülürsün.
Gördün söyleme, biIdin biIme, yoI biI, yordam biI.
Zenginken fakir düşene, hatırlı iken itibarını kaybedene her zaman saygılı ol,
Unutma ki!.Yüksekte yer tutanlar aşağıdakiler kadar emniyette değildir.
HakIı olduğunda mücadeleden korkma,
BiIesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deIi derIer…”
Sevgili Torunlarım,
Başka söze gerek var mı? Yukarıda da dediğim gibi bu mektubumu sizlere bir vasiyetname bağlamında içtenlikle yazıp, sizlere armağan ediyorum. Hayatınız boyunca sizlere sağlık ve uzun ömürler diliyor, tüm çalışmalarınızda aydınlık yarınlar ve başarılar diliyorum.
Özlemle gözlerinizden öpüyorum.
06..06. 2017 - SÖKE
Dedeniz
Abdülkadir Güler